Haberler

Çankaya'nın Mutfağından Kızılay'ın Aşçılık Okuluna (1) - Ankara

Çankaya Köşkü'nün mutfağında çok sayıda devlet adamının ağırlamasında hizmet veren aşçı Nilgün Ulaşır, Türk Kızılayının aşçılık okulunda eğitimci oldu.

DUYGU YENER - Çankaya Köşkü'nün mutfağında çok sayıda devlet adamının ağırlamasında hizmet veren aşçı Nilgün Ulaşır, Türk Kızılayının aşçılık okulunda eğitimci oldu. Ulaşır, genç aşçıları mesleğe kazandırıyor.

Küçük yaşlarda yemek yapmaya merak saran 34 yaşındaki Nilgün Ulaşır, 17 yaşında aşçılığa adım attı. Ulaşır, Çankaya Köşkü'nün mutfağına girmesiyle kariyerinde önemli bir yere geldi. Yoğun tempo sırasında lösemi olduğunu öğrenen Ulaşır, tedavi için mesleğine bir süre ara verdikten sonra yeniden mutfağa girdi. Ulaşır, şimdi Türk Kızılayının Ankara Şubesinde hem Türk kadınlarına hem de Türkiye'de yaşayan sığınmacı kadınlara dünya mutfağının lezzetlerini ve bir yemek masasında olması gerekenleri aktarıyor.

Ulaşır'ın, Türk Kızılayının aşçı yetiştirmek için açtığı mutfak atölyesindeki öğrencileri arasında Suriye, Irak ve Afganistanlı kadınlar da bulunuyor.

Yaşadıklarını AA muhabirine anlatan Ulaşır, aşçılık mesleği denilince akla önce erkeklerin geldiğini ancak kadınların da bu alanda oldukça başarılı olabileceğini ifade etti. Ulaşır, "Aşçılık mesleğini çok sevdiğim ve bu alanda ilerlemek istediğim için otel mutfakları, hastane mutfakları gibi birçok yerde çalıştım. Daha da ilerlemek istediğim için Gazi Üniversitesinin mutfak sanatları bölümünde okudum. Sonunda mesleğimde en güzel yere geldim ve Çankaya Köşkü'nde hem Cumhurbaşkanımıza hem de ülkemize gelen çok sayıda yabancı misafire hizmet ettim." dedi.

Çankaya Köşkü'nün kariyerinde bir dönüm noktası olduğunu ifade eden Ulaşır, orada öğrendiklerinin, geleceğine büyük katkı sağladığını söyledi. Dünyanın bütün mutfaklarından menüler öğrendiğini dile getiren Ulaşır, "Yabancı bir misafir geleceği zaman menüler bir hafta öncesinden bize sunuluyordu. Sonrasında yoğun bir hazırlık süreci başlıyordu. Çok tecrübeli bir ekiple çalıştım. 10 kişilik bir aşçı grubu vardı. Bu insanlar, yurt dışında da elçilerin konutlarında çalışan aşçılardı. Tabii buraya girmek için çok uzun bir araştırma ve eleme sürecinden geçiyorsunuz. Ben de başvurduktan bir yıl sonra işe alınmıştım. Çok koşturdum ve oraya girmek için çok uğraştım." diye konuştu.

"Çankaya Köşkü'ndeki bir yılım, 15 yıla bedel"

Nilgün Ulaşır, 15 yıllık bir tecrübenin ardından Çankaya Köşkü'nde çalışmaya başladığını dile getirerek, "Orada bir senem, 15 yıllık aşçılığıma karşılık geldi. Çok güzel yerlere ondan sonra geldim. İsmim duyuldu. Girdiğim her yerde çok önemli biri olarak karşılandım. Çok büyük bir referans oldu. Çalıştığım bakanlar ve o zamanki Cumhurbaşkanımız da yaptıklarımı beğendiler, bırakmak istemediler." ifadelerini kullandı.

Yoğun koşuşturma sırasında sağlık problemlerinin ortaya çıktığını ifade eden Ulaşır, lösemi olduğunu öğrendiğini ve mesleğine iki yıl ara vermek zorunda kaldığını söyledi. Tedavisinin ardından kanseri yendiğini dile getiren Ulaşır, işine döndüğünü ancak yoğun bir tempoda çalışamadığını belirtti.

Türk Kızılayının yaptığı çalışmaların aşçılık mesleğiyle çok bağdaştığını belirten Ulaşır, "Türk Kızılayında mutfak açıldığını ve öğretmen ihtiyacı olduğunu duydum. Arkadaşlar arasında yarışa girdik buraya girebilmek için. Eğitimimiz başlayalı 5 gün oldu. Mutfağımızı kurmak aylarımızı aldı. Büyük bir titizlikle mutfak kuruldu. Aşçılık mesleği ağır meslek, her yerde verilemez. Güvenlik de bu meslekte çok önemlidir. Burada hem eğitim veriyor hem de uygulama yapıyoruz." şeklinde konuştu.

"İyi bir aşçı kaşık kullanmaz"

Mesleğin bazı püf noktalarını da aktaran Ulaşır, şöyle konuştu:

"İyi bir aşçı önce zeki olmak zorundadır. Bir işi yaparken arkasından ne geleceğini tahmin etmelidir. Yeri gelir yemek de yakarsınız ama saniyeler içinde o yemeği çıkarmanız gerekir. Kaşığı ise profesyonel olduğun zaman kullanmıyorsun. Çok iyi, profesyonel bir aşçı kaşık kullanmaz. Tavası onun kaşığıdır. El hareketleri gelişmiştir. Etin neresini çevireceğini gözüyle anlar ve tavasını öyle çevirir."

Aşçılık mesleğinin tehlikelerine de işaret eden Ulaşır, özellikle doğrama teknikleri doğru uygulanmadığında kazaların yaşanabildiğini anlattı. Ulaşır, et doğrama sırasında çelik eldiven kullanılmadığı zaman elin parçalanabildiğine, ocakta alevli şovlar yaparken de dikkat edilmemesi durumunda elin yanabileceğine dikkati çekti. Ulaşır, aşçılığa başladığı yıllarda kendisinin de bu tür kazalara maruz kaldığını anlatarak bıçak kullanmanın bir sanat olduğunu ifade etti.

"Türk Kızılayı aşçı yetiştirecek"

Türk Kızılayı Ankara Şubesi Başkanı Ahmet Hizanlıoğlu da Türk Kızılayının her türlü afette ihtiyaç sahibinin yanında olduğunu belirterek, "Ülke geneline yayılmış mevcut AŞ ocaklarımız günde 20 milyon kap yemekle vatandaşlarımıza hizmet veriyor. Önümüzdeki dönemde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın 69 aşevini de Kızılaya devretme gibi bir düşüncesi var. Bunu da dikkate aldığımızda Kızılayın mevcutta var olan aşçı ihtiyacı önümüzdeki süreçte daha yoğunlaşacak. Hem Kızılayın kendi ihtiyaçlarına yönelik aşçı yetiştirebilmek hem de bu alanda bir istihdam sağlayabilmek amacıyla aşçı yetiştirebilmek için aşçılık okulu kuruldu." dedi.

Aşçılık eğitiminin iki yıl süreceğini anlatan Hizanlıoğlu, öğrencilerin hafta içi her gün 8 saat derse geleceğini aktardı. Hizanlıoğlu, Kızılayın yeni bir alanda vatandaşlara hizmet vereceğini belirterek, geleceğin aşçılarının yetiştirileceğini söyledi. Hizanlıoğlu, aşçılık eğitimlerine 250 müracaatın yapıldığını, mezun olanların 5 yıldızlı otellerin mutfaklarında çalışabilecek duruma geleceğini söyledi. Eğitimlerin devam edeceğini aktaran Hizanlıoğlu, Kızılayın gelecek dönemde aşçı yetiştirmede öncü olabileceğini vurguladı.

Suriye'deki iç savaştan kaçarak ailesiyle birlikte Türkiye'ye sığınan 28 yaşındaki Nema Çolak da Türk Kızılayının aşçılık kursuna başvurdu. Eşi Türk olan Çolak, mesleği olan öğretmenliği sürdüremediği için aşçı olmaya karar verdiğini aktardı.

Halep'te coğrafya öğretmenliği yaptığını anlatan Çolak, "Savaş çıktıktan sonra her şeyimizi bırakıp geldik. Esed'in askerleri her şeyimizi ele geçirdi. Türkiye'ye geldikten sonra bir daha geri dönemedik. Babam camiye gittiğinde eşimin babasıyla tanışıyor, arkadaş oluyorlar. Sonra da beni istemeye geldiler. Evlendik, şu anda çok mutluyum. Türk yemeklerini yapmayı seviyorum. Kursta öğrendiklerimi evde uyguluyorum ancak kendi baharatlarımızı da kullanarak yapıyorum. Hocamız çok iyi. Bize her şeyi öğretiyor, yabancı gibi davranmıyorlar." dedi.

Üç çocuk annesi Hülya Karasoy da aşçılık kursuna başvuranlar arasında yer alıyor. Çocuklarını okula bıraktıktan sonra kursa geldiğini anlatan Karasoy, kendisini bu alanda geliştirmek istediğini söyledi.

Karasoy, eğitimlerin kendisine kattıklarını, "Yemek yapmayı çok seviyorum. Yaptıklarımın beğenilmesi de beni mutlu ediyor. Ben de kendimde bu ışığı gördüm. Mutfakla ilgili çok güzel planlarım var. Hocalarımız püf noktalarını öğretiyor. Evime gelen misafirler sunumumu çok beğeniyor, 'Ne kadar güzel olmuş, süslemişsin' diyorlar." sözleriyle anlattı.

Kaynak: AA / Güncel

Çankaya Köşkü Türkiye Suriye Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title