Haberler

Cumhurbaşkanlığı Sisteminin Yapılanması" Sempozyumu

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, "Cumhur, geleceğini, kaderini kendisi belirleyecektir.

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, "Cumhur, geleceğini, kaderini kendisi belirleyecektir. Egemenliğine hiçbir kimseyi, hiçbir gücü, partiyi, genel başkanını, karanlık oda pazarlıklarını ortak etmeyecektir. İşte bu sistemin adı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemidir." dedi.

Gül, İstanbul Üniversitesi tarafından rektörlük binasında düzenlenen "2017 Anayasa Referandumunun Birinci Yılında Cumhurbaşkanlığı Sisteminin Yapılanması Sempozyumu"nda yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin en büyük vaadinin, hükümet sisteminin ayıplarını gidermek, ağır hasarlı anayasal sistemin yapısal bozukluklarını tamir etmek olduğunu söyledi.

Bu yapısal bozukluğun 12 Eylül darbesi ve onu takip eden günlere kadar gittiğini dile getiren Gül, 1982 Anayasası'nın hükümet sistemini, seçimle iş başına gelen bir cumhurbaşkanına göre kurmadığını, cumhurbaşkanının klasik parlamenter sistemdeki garantör konumunun da ötesinde büyük yetkilerle donattığını kaydetti.

Bakan Gül, yürütmeyi cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu arasında bölerek ikili bir yapı oluşturulduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Bir yanda Meclis çoğunluğuna dayanan siyasi ve hukuki bir sorumluluğu bulunan bir hükümet, diğer yanda Meclisin seçtiği ama halk rızasına dayanmayan, çok önemli yetkilere sahip ama siyasi, hukuki hiçbir sorumluluğu bulunmayan bir cumhurbaşkanı. Mevcut parlamenter sistemde cumhurbaşkanı kralın ötesinde adeta yetkilere sahip ama hiçbir şekilde hukuki, siyasi sorumluluğu bulunmamaktadır. 2007 değişikliğiyle halk seçimi esası benimsenmesi, cumhurbaşkanının sorumluluk ve meşruiyetini güçlendirmiştir ama bu kez de çifte meşruiyetin doğurduğu başka sorunlar çıkmıştır. Yine siyasi sorumluluk halk seçtiği için kısmen olsa bile ama hukuki sorumsuzluğu devam etmekte olduğu için sistem gerçekten kendi içerisinde çelişkilerle dolu hale gelmiştir.

1982 Anayasası'nın getirdiği bu düalist yapı, birbirini denetlemesi için getirilen bir sistem değildir. Çatışmayı, krizi beslesin ve bu krizden gerektiğinde olağan dışı müdahalelerle vesayetçilerin iktidarı ele geçirmesi ya da yönetmesi, milletin değil de vesayetçilerin yönetmesi anlamında gerçekten darbe anayasasının kurguladığı bir sistemdir. Bu millet iradesinin zapturapt altına alınması anlamına gelmekteydi. Milli hakimiyetin, bürokratik hakimiyetle denetlenmesi anlamına gelmekteydi. Elbette sorumsuz Meclisin seçtiği cumhurbaşkanı bu sistemin bir güvencesi haline getirilmekteydi ve sürekli vesayet ideolojisi kendine zemin bulmaktaydı. Bu sistemin adı yersen yoğurt, içersen ayran parlamenter sistemidir. Böyle bir anlayış içerisinde bir sistem kurgulandı. Yürütmenin millet iradesine dayalı şekillenmesinin hiçbir garantisi bulunmamaktadır. Şu anda mevcut sistemde halkın seçtiği hükümetin bir tasarrufuna, sorumsuz olan makamın ortak olduğu bir yaklaşım var."

"Devlet, adaletle, demokrasiyle, hukukun üstünlüğüyle ayakta kalır"

Bakan Gül, bu meselenin 35 yılın birikimi olan bir mesele olduğunu dile getirerek, "Bugün otoriter eleştirilerini söyleyenlerin, aslında bir empati yaptığı taktirde bunların ne kadar temessül olduğunu kabul edeceklerine, vicdan sahiplerinin kabul edeceğine eminim. Cumhurbaşkanımıza karşı yönelik eleştirilere söylüyorum. Bir cumhurbaşkanı düşünün anayasada her türlü yetkisi var ama hiçbir şekilde işlemleri yargı yönüne, denetime giremiyor. Kim olursa olsun bu yetkilerinden vazgeçmezdi, 'Mevcut sistem devam etsin' derdi. Ama bugün hükümetimizin, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde MHP ile beraber Meclise getirdiğimiz bu teklifin özü, bir parti daha fazla kazanım elde etsin ya da Cumhurbaşkanımıza daha fazla yetkiler verelim şeklinde bir düzenleme değildir. Bilakis bütün eylemleri, işlemleri yargı denetimine açık olan bir düzenlemeden bahsediyoruz." diye konuştu.

Yüzde 50 artı 1 gibi çok büyük bir çoğunlukla ancak hükümet olunacak bir modelden bahsettiklerini, "yüzde 50 artı 1 alan hükümet olsun, ülkeyi yönetsin" çıtasıyla kutuplaşmaların sona ermesini, kucaklama siyasetinin ortaya çıkmasını istediklerini dile getiren Gül, bu yaklaşımın, Türkiye'de bütün kesimlerin oyunu alan, sandıktan çıkan iradenin ülkeyi yönetmesi şeklinde olduğunu söyledi.

Adalet Bakanı Gül, "Hem Cumhurbaşkanımız için hem AK Parti için bakıldığında, eğer biz gerçekten oportünist baksaydık bu sisteme belki de en fazla biz direnirdik. Ama biz değişimci parti olarak ülkemizin, milletimizin ve devletimizn ihtiyaçlarını, demokrasinin ihtiyaçlarını önceledik. Bu konuda asla taviz vermedik ve samimiyetle bu değişimin öncüsü olduk. Çünkü şahıslar geçicidir ama demokratik kurumlar, ülkedeki insan haklarının çıtasının yükselmesi, kalıcı olan budur. Devlet, adaletle, demokrasiyle, hukukun üstünlüğüyle ayakta kalır. Eğer bir beka siyaseti izleyecekseniz adaletiniz, demokrasiniz, hukukun üstünlüğü çıtanız yüksek olmak zorundadır. Bizim bütün çabamız da bunu gerçekleştirmek için olmuştur. Asla kişilere, partilere, konjoktüre değil, Türkiye'nin geleceğine, 2023 hedeflerine, milletin beklentilerine, devletin ihtiyaçlarına, demokrasinin ihtiyaç duyduğu reformlara göre bir anayasa değişikliği kaleme alınmaya ve bunun oylanmasına yönelik bir süreç izlenmiştir." değerlendirmesinde bulundu.

"16 Nisan, Türkiye'nin en önemli demokratik reformu olarak tarihe geçmiştir"

Anayasanın yaşayan bir organizma olduğunu, bunun daha iyisini milletin hep beraber bulduğunu, ihtiyaç duyduğunda daha fazla reforme ettiğini aktaran Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çünkü biz statükocu bir yaklaşımda olamayız. Ama bunu millet isterse yapsın, demokrasi isterse yapsın farkımız bu. Biz bu kadarını yaptık milletimiz de bunu kabul etti. Dolayısıyla 16 Nisan, bu anlamda Türkiye'nin en önemli demokratik reformu olarak tarihe geçmiştir. Çünkü millet yapmıştır. Darbeciler yapmamıştır, vesayetçiler yapmamıştır, millet kendi iktidar alanını genişletmek, vesayete kapalı demokrasiye açık bir reform yapmak için 16 Nisan'da sandığa gitmiş ve bu anayasa değişikliğini kabul etmiştir.

Yine yasama tekeli de TBMM'ye aittir. Yasamanın asliliği ilkesi sonuna kadar savunacağımız, koruyacağımız temel bir ilkedir ama bugün yine Meclis gündeminde olan bir istismar kanunu var. Ama bunu biz hükümet olarak tasarıyı getirdik ve milletvekilleri buna komisyonda vakıf olacak. Elbette biz CHP, MHP ile diğer toplumun farklı kesimleriyle bunun istişaresini yaptık ama somutlaştırmak için söylüyorum, katılımcı bir yasa yapımına çaba gösterdik. Ama şunu söylüyorum, kanunların yüzde 99'u neredeyse tamamı hükümetten gelir, milletvekili olarak da Mecliste Genel Kurulda,komisyonda bu kanunlardan haberdar olunur ama işte bu yaklaşım Meclisin asliliği değil, ikincilliği ilkesini bu 16 Nisan referandum değişikliğiyle TBMM'ye kanun yapma hakkını verdik. Bu çok önemli bir reformdur. Yasama fonksiyonu üzerinde yürütmenin mutlak egemenliğini ortadan kaldırma anlamında, milletin temsilcilerin doğrudan yasama faaliyetlerini yapması anlamında gerçekten çok önemli bir reform olmuştur."

Gül, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişte asla milletin iradesine ve Türkiye'nin gerçeklerine aykırı bir durum olmadığını, bilakis tarihi çelişkinin giderildiğini vurguladı.

"Kaos tüccarları 16 Nisan referandumuyla artık tarihe gömüldü"

Hükümetin artık elini Meclisten çekeceğini, Meclisin asli fonksiyonunu yapacağını hem hükümetin hem de Meclisin egemenliğin kaynağı olan halk tarafından doğrudan seçileceğini, böylece istikrarsızlığın da ortadan kalkacağınınn altını çizen Gül, böylece kuvvetler ayrılığı prensibinin de daha keskin ve net bir şekilde demokraside vücut bulacak bir hükümet sistemine evrildiklerini söyledi.

Adalet Bakanı Gül, bu sistemde garantörün bürokrasi aygıtının değil, milletin kendisi olduğunu, dolayısıyla iktidara gelmek için çok güçlü toplumsal bir desteğe ihtiyaç olduğunu ifade ederek, "Cumhur, geleceğini, kaderini kendisi belirleyecektir. Egemenliğine hiçbir kimseyi, hiçbir gücü, partiyi, genel başkanını, karanlık oda pazarlıklarını ortak etmeyecektir, işte bu sistemin adı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemidir.

Siyaset mühendisleri, kriz tellalları, kaos tüccarları da 16 Nisan referandumuyla artık tarihe gömülmüşlerdir. Bu anlamda yine toplumun ortak heyecan ve beklentilerine hitap edenlerin güç birliği, iş birliği, ittifak yapmalarına da bu sistem bir kapı aralamıştır." diye konuştu.

"Milletin oy ve tercihi artık pazarlık konusu olamayacaktır"

Gül, yakın zamanda çıkardıkları İttifak Yasası'nın, referandumun doğal bir sonucu olduğunu aktararak, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Böylece koalisyon dönemleri kapanmış, parçalı siyaset tarihe karışmıştır. Milletin oy ve tercihi artık pazarlık konusu olamayacaktır. İktidarın patronu, belirleyicisi, kurucusu yalnızca milletin kendisi ve iradesi olacaktır. Egemenlik asla bölünemez. Egemenliğin kullanımı da kaynağı da tektir. Yargıda asker-sivil ayrımına da son vermek adına 16 Nisan referandumu çok önemli bir adım atmıştır. Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun, meşruiyetin kaynağı olan TBMM tarafından seçilmesi, Türk milleti adına karar veren yargının daha da bağımsız olması adına çok önemli bir adım olmuştur, demokratik meşruiyeti de güçlendiren çok önemli bir gelişme olmuştur.

16 Nisan referandumuyla beraber şöyle bir algıyı da özellikle karşı çıkanlar oluşturuyorlar, 'Evet dediniz de ne oldu?' Bunu kabul etmek asla mümkün değildir. Referandumdan sonra akşamına zaten sistem değişmiş değildir. Uyum kanunlarıyla sisteme hazırlık yapılmaktadır. 2019 seçimleriyle beraber bu sistem Türkiye'de yürürlüğe girecektir. Türk demokrasisi süper lige, bir üst lige çıkmış olacaktır. Şu anda yaşadığımız sorunların büyük çoğunluğu parlamenter sistemin çelişkileri ve uygulamadaki sorunlarıdır. Bunları çözmek de 2019'daki cumhurbaşkanlığı sistemine geçtikten sonra mümkün olacaktır."

(Bitti)

Kaynak: AA / Güncel

İstanbul Üniversitesi Abdülhamit Gül Türkiye Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title