Haberler

Analiz - Mitterrand'dan Macron'a Fransa'nın Milliyetçiliğe Bakışı

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un I. Dünya Savaşı'nı bitiren 11 Kasım ateşkes anlaşmasının 100. yıldönümü vesilesiyle Paris'teki Zafer Takı'nda (Arc-de-Triomphe) düzenlenen törende, 70 kadar devlet ve hükümet başkanı önünde yaptığı konuşma tarihe geçecek nitelikteydi.

AKIN ÖZÇER- Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un I. Dünya Savaşı'nı bitiren 11 Kasım ateşkes anlaşmasının 100. yıldönümü vesilesiyle Paris'teki Zafer Takı'nda (Arc-de-Triomphe) düzenlenen törende, 70 kadar devlet ve hükümet başkanı önünde yaptığı konuşma tarihe geçecek nitelikteydi. "Bu ateşkes, barış demek değildi" ve -Kurtuluş Savaşımızdan çok iyi bildiğimiz gibi- Macron'un tabiriyle "Doğuda daha yıllarca korkunç savaşlar sürecekti" ama " o gün burada Fransa ve müttefikleri zaferlerini kutlamışlardı". Macron'a göre, onlar "vatanları ve özgürlükleri için savaşmış, bunun için fedakarlıklar yapmış, büyük acılara katlanmışlardı. Kimsenin tahayyül edemeyeceği bir cehennemi tanımışlardı". Bu yüzden ateşkesi barış gibi kutlamışlardı.

Cumhurbaşkanı Macron, Fransız devlet adamlarının geleneksel edebi üslubuyla kaleme alınmış konuşmasında, doğuda savaşın neden devam ettiğinden, kolonyalist ülkeler olarak Fransa'nın ve müttefiki Birleşik Krallık'ın oralarda ne işi olduğundan, Sykes-Picot'dan söz etmedi ve daha çok bu savaşın acı bilançosu üzerinde durdu. 10 milyon kişi ölmüş; 6 milyon kişi sakat, 3 milyon kadın dul, 6 milyon çocuk öksüz kalmıştı. Sadece Fransa'da değil, savaşan tüm ülkelerde insanlar "bir babanın, bir kardeşin, bir nişanlının geri dönmesini aylarca boşuna" beklemişlerdi.

"1918, yüzyıl önceydi. Geçmişte kalmıştı belki ama dün gibiydi" diyen Macron, "Çünkü bu savaşın izleri ne Fransa ne Avrupa ne Ortadoğu topraklarında ne de dünyadaki insanların belleklerinde silinmişti" diyerek devam etti. Macron Fransa'da savaşın cereyan ettiği toprakları arşınlamış ve yeniden inşa edilmesi için, sakini kalmamış, yıkılmış köyler görmüştü. Bu köyler "bugün bile taş üstünde taş bırakmamış insanların çılgınlığına tanıklık ediyordu". Macron "Fransa güneşi altında ölmüş, isimleri anıtlara yan yana kazınmış Fransız ve Alman isimleri" görmüş; "Mezarlarda yeniden masumiyetini kazanmış, doğada yan yana yatan, birkaç metre toprak için birbirlerini öldürmüş Fransız ve Alman askerlerinin kemiklerini" fark etmişti.

Ne yazık ki 1918 kalıcı barışı getirmemişti; Macron'a göre, "aşağılanma, intikam alma arzusu, ekonomik ve ahlaki kriz, milliyetçilik ve totaliter rejimlerin yükselişine" neden olmuştu. Savaş 20 yıl sonra, barışa giden yolları yeniden tahrip etmişti; "Ama dünya halkları bugün burada, bu kutsal anıtın, vatanları için ölenlerin sembolü bu meçhul asker heykelinin altında, bu kadar çok yöneticisinin bir araya geldiğini görüyordu. Her biri, gençlerinin uğruna ölmeyi kabul ettiği barışa hizmet eden bir dünya umudunun yüzüydü. Halklar arası dostluğun savaş tutkularına galip geldiği, […] insanların sözünün silahların gürültüsünden daha gür çıktığı bir dünya umudunun". Barışma ruhu sinizme karşı galip gelmeli, dünün düşmanları kalıcı bir anlaşmanın çimentosu olan diyalog yolunu bulmalıydı. Bunun adı Fransa ile Almanya arasında güçlendirilmiş dostluk ve Eski Kıta'yı iç savaşlardan arındıran Avrupa Birliği'ydi.

- "Milliyetçilik yurtseverliğe ihanettir"

Macron konuşmasında "bugün eski şeytanların kaos ve ölüm planlarını uygulamak üzere yine iş başında olduklarına" dikkat çekti. Yeni ideolojilerin dinleri manipüle ettiğine, bulaşıcı bir gericiliğin yelkenlerini şişirdiğine işaret etti. Macron'a göre, Fransızlar atalarının yurtseverliğini selamlarken, halkların sadece kendi çıkarlarını ön plana alan bencil ideolojilerden uzak durmalıydı. Çünkü yurtseverlik, milliyetçilik olarak adlandırdığı bu tür bir ideolojinin tam tersini temsil ediyordu. "Milliyetçilik yurtseverliğe ihanettir" demiş ve şöyle devam etmişti: "Eğer 'önce bizim çıkarlarımız, diğerlerininkinden bana ne' derseniz, bir milletin en önemli değerini, ona can suyu veren, onu büyüten […] ahlaki değeri göz ardı edersiniz."

Milliyetçiliğin bu tanımının, törende kendisini dinleyen ABD Başkanı Donald Trump'ı ve "America first" düsturuyla hayata geçirdiği hegemonik politikalarını hedef aldığına kuşku yoktu. Fransız-Alman ekseni üzerine kurulmuş olan Avrupa Birliği açısından da, kendi gücünü başkalarına dayatan bir milliyetçiliğin kabulü zaten mümkün değildi. Ama burada altı çizilmesi gereken bir husus vardı; o da sadece "aşırı" sıfatıyla tanımlanan bir milliyetçiliğin değil, bizzat milliyetçiliğin ideoloji olarak toptan dışlanıyor olmasıydı. Bu tanımıyla "milliyetçilik" etiketi, aşırılık içermese bile, AB karşıtlarını da kapsıyordu, doğal olarak.

Bu bağlamda, kendini milliyetçi olarak görenler için önerilen tanım, Türkçeye "yurtseverlik" ya da "vatanseverlik" olarak çevrilebilecek olan "patriotisme" idi. Aslında Fransa'da aşırı sağcı olarak bilinen parti bile "milliyetçi" değil, "milli" sıfatını kullanıyordu. "Cephe" (front) sözcüğü savaşı çağrıştırdığından, Marine Le Pen'in merkeze çekmeye çalıştığı "Milli Cephe" (Front National) geçen Haziran'da adını "Milli Toplanma" (bir araya gelme) anlamına gelen "Rassemblement National" olarak değiştirmişti.

- Mitterrand: "Milliyetçilik savaştır"

Aslında Emmanuel Macron "milliyetçilik" sözcüğünü böyle tanımlayan ilk Fransız siyasetçi değil. Eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand, ölümünden önce, 17 Ocak 1995'te Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı tarihi konuşmada "milliyetçilik savaştır" (le nationalisme c'est la guerre) diyerek bu konuda tetiği ilk çeken siyasetçi olmuştu. Ağır hastalığına karşın kürsüde ayakta yaptığı bu konuşmada, çocukluğunun "ölülerine ağlayan ve dünkü düşmana karşı kin ve nefret besleyen aileler arasında geçtiğini" hatırlatan Mitterrand, geleneksel düşman sözcüğünün ne kadar anlamsız olduğunu şöyle dile getirmişti: "Düşmanlarımız bir yüzyıldan ötekine değişmiş. Fransa, Danimarka dışında kalan tüm Avrupa ülkeleriyle savaşmış. İnsan 'neden' diye soruyor, kendi kendisine."

Kabul etmek gerekir ki Macron'un "milliyetçilik" tanımı Mitterrand'ın bu tanımından farklı değil. Hatta Mitterrand'ın, aşırı olmayan Fransız milliyetçilerini rahatsız edecek kadar ileri gitmiş olduğunu söylemek bile mümkün. Savaş yıllarında Bade-Wurtenberg'te bir süre kaldığı cezaevinde düşmanlık görmediğini konuşmasında itiraf eden Mitterrand şöyle söylemişti: "Onlar, cezaevinde konuştuğum Almanlar, fark ettim ki Fransa'yı, bizim Almanya'yı sevdiğimizden daha çok seviyor. Ülkemi yermek için söylemiyorum; kaldı ki Fransa dönemin en milliyetçi ülkesi de değildi. Herkesin dünyayı bulunduğu yerden gördüğünü ama oradan baktığında gerçeklerin deforme olduğunu anlatmak için söylüyorum. Önyargılarımızı yenmeliyiz. Sizden istediğim şey neredeyse imkansız; çünkü bunun için kendi tarihimizi de yenmemiz gerekiyor. Yenemiyorsak bilelim ki bize bir kural dayatılacak. Milliyetçilik savaştır ve savaş sadece geçmiş değil, geleceğimiz de olabilir".

Cumhurbaşkanı Macron, tamtamlarının çalındığı günümüzde, savaşın geleceğimiz olmaması için Paris'te düzenlenen bu "kardeşlik toplantısına" katılan devlet ve hükümet başkanlarını, uğruna can vermeye değecek tek mücadeleye, barış ve daha iyi bir dünya için savaşmaya davet etti. "Fransa geçmişte savaşmış olduğu milletlerin ölülerini de saygı ve onurla selamlıyordu. Onların yattığı mezarların üzerindeki çiçekler daha iyi bir dünya için açabilirdi" diyen Macron, bunun imkanını "Bu dünya yürekten istenir, buna karar verilir ve hep birlikte inşa edilirse" sözleriyle tanımladı. Mitterrand'dan esinlendiği anlaşılan Macron'un 11 Kasım barış söylemi, hegemonik bir anlam yüklediği milliyetçiliğin temsilcisi Trump ABD'sinin, üzerinde terör ve kaos bulutlarını dolaştırdığı dünyamıza bir umut ışığı verebilecek mi?

["İspanya Siyasi Tarihinde Bask Milliyetçiliği" ve "Çoğul İspanya: Anayasal Sistemi ve Terörle Mücadele Modeli" kitaplarının yazarı olan Akın Özçer 1979-2006 yılları arasında, sonuncusu Lyon Başkonsolosluğu olmak üzere, Dışişleri Bakanlığı'nda çeşitli görevlerde bulunmuştur]

Kaynak: AA / Güncel

Fransa Paris Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title