Haberler

Bakan Soylu: "Türkiye Avrupa'nın İkinci Büyük Deprem Gözlem Ağına Sahiptir"

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Türkiye bugün Avrupa'nın ikinci büyük deprem gözlem ağına sahiptir.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Türkiye bugün Avrupa'nın ikinci büyük deprem gözlem ağına sahiptir. Geçen yıl 38 bin 287 depremi kaydettik. Bu yıl ilk 10 ay itibarıyla 19 bin 446 deprem kaydımız oldu. Sadece deprem değil bugün depremin yanı sıra heyelan, sel, su baskını, orman yangınlarını kapsayan risk haritalarımız ve buna ilişkin tedbirlerimiz de söz konusudur." dedi.

Sakarya'nın Sapanca ilçesinde gerçekleştirilen AFAD İl Başkanları Toplantısı'nda konuşan Soylu, devletin çok kıymetli, çok yüce, insanlar tarafından korunması gereken bir şey olduğunu belirterek, devletin aynı zamanda insana hizmet için var olduğunu söyledi.

Şeyh Edebali'nin "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." sözünden gelindiği için devlete "baba" olarak bakıldığını ve güven duygusunun hiç eksilmeyeceğini dile getiren Soylu, "Ancak öyle konular vardır ki oralarda bir aksama olduğunda, vatandaş başını çevirip devleti göremediğinde devlet algımızda travmalar yaşarız. Biz 1999'da böyle bir travma yaşadık. Çok büyük krizlerle uğraşıyorduk, siyasi istikrarsızlıklarımız vardı, terör, altyapı sorunlarımız vardı ama sanıyorduk ki acil durumlarda tüm imkanlar seferber edilir devlet gerçek gücünü ortaya koyar ve her şey olması gerektiği gibi yapılır." ifadelerini kullandı.

Soylu, 1999 depreminde depoların boş olduğunu, acil durum senaryolarının olmadığını, devletin hem maddi kaynak hem de zihniyet bakımından hiçbir hazırlığının olmadığını, deyim yerindeyse 45 saniyelik depremden sonra ilk 45 saniyede bunu hemen anlayıverdiklerini vurgulayarak, belki de milletçe ilk defa devlet algısıyla ilgili ciddi bir travma yaşandığını, herkesin kazma küreğe sarıldığını, eldeki imkanlarla kendi başının çaresine bakmaya çalıştığını anlattı.

O zamanlar İstanbul'da il başkanı olduğunu dile getiren Soylu, gecenin geç saatlerinde eski başbakanlardan Tansu Çiller ile Gölcük'e gelebildiklerini aktardı.

Bakan Soylu, şöyle devam etti:

"İstanbul'dan arabalarımızın arkalarına koyduğumuz erzaklar indiğimiz andan itibaren bitmişti zaten. Binlerce araba Sakarya, Kocaeli, Yalova, bu hattın üzerine Türkiye'nin her tarafından akın akın gelip bir plan dahilinde olmadan, bir program dahilinde olmadan bir şekilde ulaşmaya çalışıyordu. Ortaya konulan bu kaotik durum aslında bizim her birimizin belki de bugün içinde bulunduğunuz kurumun yeniden ihdas edilmesinin, oluşturulmasının, her birimizin düşüncesinin kaynağının yeniden filizlenmesine sebebiyet verdi. Çok büyük bir travma geçirdik ve devletin nasıl hazırlıksız yakalandığını nasıl imkansızlıklar içerisinde kıvrandığını vatandaşına nasıl mahcup olduğunu ve vatandaşların nasıl hayal kırıklığına uğradığını bizzat yaşadım ve şahit oldum."

"Millet bunun bedelini ödetti"

Bakan Soylu, ardından da siyasi olarak da sonuç oluşturan bir süreç meydana geldiğini, milletin bunun bedelini ödettiğini, bugün de olsa bugün de ödeteceğini vurgulayarak, çünkü vatandaşın ne zaman istense sorumluluğunu yerine getiren bir vatandaş olduğunu, devletin sahibinin millet olduğunu, eğer devlet devletin sahibiyse ve böyle düşünülüyorsa sonucun 1999 gibi olacağını belirtti.

Türkiye'nin 1999'a anlayış olarak da hazır olmadığını aktararak, şunları kaydetti:

"1999 depremi bize çok acılar yaşattı ama çok da dersler verdi. Bugün Türkiye'de bin 56 gözlem istasyonu var, 1999'da bu rakam sadece 50'ydi. Oysa Anadolu toprakları tarihi boyunca bir deprem bölgesiydi ve buna dair çok acılar yaşandı. Yani biliyorduk, tecrübe etmiştik, bu bizim için sürpriz değildi. Bu itibarla 2002'den sonra Türkiye'de özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde yaşanan değişimi sadece rakamlar ekonomik büyüklükler, yapılan otoyol uzunluklarıyla hastanelerle yatak sayılarıyla tarif etmek bana göre eksik bir tarif olur. Esasen ciddi bir zihni dönüşüm, bir mantalite dönüşümü gerçekleşmiştir. Yeni bir şey de keşfetmedik sadece kültürümüzün temel kodlarında var olan ve insanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışına dönülmüştür. İnsan yaşamalı, insanca yaşamalı ihtiyaç duyduğunda da devletini tüm gücü ve varlığıyla yanında durmalı."

"Bir gün oranın belediye başkanı olayım bak nasıl yıkıyorum orayı"

Soylu, bugün gerek imkan ve teknik kapasite olarak gerekse mantalite olarak 1999'un şartlarından çok daha ileride olunduğunu, sadece deprem değil afet ve acil durum tanımına giren konuda hazırlık yaptıklarını söyledi.

Bu noktada oluşabilecek zararları azaltmak için sürekli yeni adımlar attıklarına işaret eden Soylu, AFAD Başkanlığı'nın, temelde bütünleşik afet yönetim sistemiyle tehlikeli ve risklerin önceden tespit edilmesi, olası zararların önlenmesi, afet anında koordinasyonun ve hızlı müdahalenin sağlanması ve afet sonrası iyileştirme çalışmalarının bütüncül bir yaklaşımla yürütülmesini sağlayan bir taraftan esnek bir taraftan da dinamik yapıyla çalıştığını vurguladı.

Bakan Soylu, afetin öncesini, afet anını ve afet sonrasını en iyi şekilde yönetmeyi hedeflediklerini belirterek, "Yani ellerimiz birbirine karışmayacak, telaş etmeyecek. Herkes telaşlı olabilir, şuradaki 91 kişinin telaşlı olmaya hakkı yok, herkes soğukkanlılığını kaybedebilir ama sizin soğukkanlılığınızı kaybetmeye hakkınız yok. Herkes birini düşünebilir sizin kimseyi düşünmeye hakkınız yok, siz milleti düşüneceksiniz." diye konuştu.

AFAD'ın sadece bir acil malzeme deposu olmadığını aktaran Soylu, afet noktasında da Türkiye Afet Yönetimi Stratejik Belgesi ve Eylem Planı olduğunu bildirdi.

Soylu, "Sabah gelirken bir gazetede okudum. Muhtarlar bir belediye başkanına diyorlar ki şuradaki metruk binaları yık. Kanun çıkması lazım yıkamam diyor. Bir gün oranın belediye başkanı olayım bak nasıl yıkıyorum orayı. Böyle bir şey var mı? Bir gün ya. Topu hep birbirimizi atmak konusunda nasıl bir irade sahibiyiz ya. Kanun var, yasa var, idari kararlılık da var ama biz prosedürü beklemek zorundayız. Peki idari işlem bunun neresinde. Yeni bir tartışma başlatmak istemem. Eğer idari işlemde kararsızlık varsa hiçbir iş yürümez." değerlendirmesinde bulundu.

"AFAD, devletin 1999'da zedelenmiş itibarını yeniden tesis etti"

Afet öncesi, afet müdahale ve afet sonrası olmak üzere birçok alt planlar bulunduğuna değinen Soylu, afet yönetiminin temelde 4 aşamada gerçekleştiğini, bunların planlama ve risk azaltma, aynı zamanda hazırlık, müdahale ve iyileştirme olduğunu dile getirdi.

"Türkiye bugün Avrupa'nın ikinci büyük deprem gözlem ağına sahiptir." diyen Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Geçen yıl 38 bin 287 depremi kaydettik. Bu yıl ilk 10 ay itibarıyla 19 bin 446 deprem kaydımız oldu. Sadece deprem değil bugün depremin yanı sıra heyelan, sel, su baskını, orman yangınlarını kapsayan risk haritalarımız ve buna ilişkin tedbirlerimiz de söz konusudur. AFAD Başkanlığı'mız kurulduğu 2009'dan bugüne kadar afet yönetimi konusunda Türkiye'de hem bir açığı kapattı hem moral zemini oluşturdu hem de sürekli kendini geliştirerek birçok hayatın kurtulmasına vesile oldu. Devletin bu konuda 1999'da zedelenmiş itibarını yeniden tesis etti. Şu anda mevcut 5 bin 947 personelinin ve buradaki sorumlu arkadaşımızın ve 81 il müdürümüzün, 11 il birlik müdürümüzün bu başarının her alanında payı vardır."

Halihazırda ülke genelinde 25 lojistik, 30 da merkez lojistik deposu olduğunu aktaran Soylu, buralarda 82 bin 823 çadır, 143 bin 172 battaniye ve diğer ihtiyat malzemeleri bulunduğunu, toplam 773 müdahale aracı, bin 812 arama kurtarma personeli, koordinasyon tırı, 103 amfibi aracın olduğunu bildirdi.

Bakan Soylu, 2017 yılında toplam bin 465 olaya müdahale edildiğini, bu yılın ilk 10 ayında ulaşılan müdahale sayısının ise bin 281 olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Ve önemli bir yenilik afet ve acil durum toplanma alanları noktasında yaşanmıştır. Bu da Türkiye için çok önemli gerekli stratejik Allah muhafaza ihtiyaç olduğu zamanda yerine başka bir şey koyamayacağımız bir tedbirdir. Ülke genelinde acil durum toplanma alanlarını belirledik. 13 Kasım itibarıyla AYDES'e giriş yapılmış toplam 11 bin 528 adet acil durum toplanma alanımız vardır. Bu alanların nereler olduğuna artık e-devlet üzerinden bakabiliyoruz. Buna bir kamu spotu hazırlamamız lazım. Bunu sosyal medya üzerinden yaymamız gerekir. Siz il müdürleri ve birlik müdürlerisiniz... Burada iki gündür kamp yapıyorsunuz çadırlarda kalıyorsunuz, şimdi bütün bu zihniyetinizi ve mantalitenizi yeni yetişen neslimize aktarmalısınız. İlkokuldan, ortaokula liseye kadar çocuklarımıza bu zihniyeti tamamen yerleştiren, bunu sürekli bir eğitime döndüren, onların kollarından tutup yarın Allah korusun ülkemizin başına böyle bir durum geldiğinde yapmanız gereken bunlardır diye teker teker kendilerine belletmeniz lazım."

(Sürecek)

Kaynak: AA / Güncel

Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title