Haberler

Dha Yurt Bülteni -3

Denizli'de 4.1 büyüklüğünde depremDenizli'nin Acıpayam ilçesi merkezli Richter ölçeğine göre, 4.1 büyüklüğünde deprem meydana geldi.

Denizli'de 4.1 büyüklüğünde deprem

Denizli'nin Acıpayam ilçesi merkezli Richter ölçeğine göre, 4.1 büyüklüğünde deprem meydana geldi.

İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı Deprem Dairesi Başkanlığı'ndan (AFAD) alınan bilgiye göre, saat 09.15'te merkez üssü Acıpayam ilçesi olan deprem meydana geldi. Yerin 7.00 kilometre derinliğinde olan deprem, kısa süreli paniğe neden oldu.

Denizli Acıpayam'da, 20 Mart Çarşamba günü, Richter ölçeğine göre, 5.5 büyüklüğünde deprem meydana gelmiş, ardından aynı bölgede büyüklükleri değişen yüzlerce artçı sarsıntı olmuştu.

DENİZLİ,

======================

Kilosu bin liraya çıktı, herkes kenevir tohumu üretimine başladı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Samsun ziyaretinde, Vezirköprü ilçesinde kenevir üretimini yoğun bir şekilde devam ettireceklerini, ilçenin bu işin merkezi olacağını açıklaması, çiftçileri harekete geçirdi. Türkiye'de izinle ruhsatlı ekim alanlarının yer aldığı Vezirköprü ilçesi Narlısaray Mahallesi'nde üretimi yapılan kenevir tohumuna talep arttı. Türkiye'nin dört bir yanından ilçeye gelenler, çiftçilerin ürettiği kenevir tohumunu alıyor. Bir kaç yıl öncesine kadar 30 liraya satılan kenevir tohumu, artan ilgi karşısında kilosu bin liraya kadar ulaşan fiyatlarda satılmaya başlandı. Talebi karşılayamaz hale gelen çiftçiler ise kenevir tohumu ekimini artırmak için çalışmalarını yoğunlaştırdı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ocak ayında Samsun'da, Vezirköprü ilçesinde kenevir üretiminin yoğun bir şekilde devam ettireceklerini, ilçenin bu işin merkezi olacağını açıklamasının ardından bölgede kenevirle ilgili hareketlilik başladı. Türkiye'de izinle ruhsatlı ekim alanlarının yer aldığı 400 haneli, bin 300 nüfuslu Vezirköprü ilçesi Narlısaray Mahallesi'nde üretimi yapılan kenevir tohumuna talep arttı. Türkiye'nin dört bir yanından ilçeye gelenler, çiftçilerin ürettiği kenevir tohumunu alıyor. Bir kaç yıl öncesine kadar 30 liraya satılan kenevir tohumu, artan ilgi karşısında kilosu bin liraya kadar ulaşan fiyatlarda satılmaya başlandı. Talebi karşılayamaz hale gelen çiftçiler, tarlaya koştu, kenevir tohumu ekimini artırdı.

'160 DÖNÜM EKEBİLECEK KADAR TOHUM BULDUK'

Bölgede arsa satın almak isteyen birçok girişimcinin üreticilerden talepte bulunduğu dile getiren Narlısaray Mahalle Muhtarı Ali Sezgin, "1950 yılından itibaren burada kendir ekimi devam ediyor. 2000 yılına kadar yaygın bir şekilde ekim oluyordu.  Daha sonra çevre illerdeki fabrikalar kapanınca kendir ekimi burada bitti. 2019 yılında kendir ekimini, çok büyük talebi olduğundan yaygınlaşmaya başladı. Bizim burada Vezirköprü Narlısaray tohumumuz yerli bir tohum ve verimli bir tohum. 44 tane kendir tohumunun arasında en yüksek verimi olanı Narlısaray tohumu olduğu için bizim tohumumuza çok büyük bir talep oldu" dedi.

'KİLOSU BİN TL'YE KADAR ÇIKTI'

Bu yıl 160 dönümlük alanı ekebilecek kadar tohum ancak bulabildiklerini söyleyen Sezgin, "Bu yıl yapılan ekim yerli tohumun arttırılabilmesi için yapılan bir ekim olacak. Şuanda 19 ilde kendir ekimi serbest olunca, bu illerden iş adamları tohumlarımıza talip oldu. Gelip buralara fabrika kurabileceğini söyleyip buralardan yer bakanlar oldu. Normalde kendirin tohumu önceden 20 ile 30 lira arasında değişiyordu. Şuanda piyasada tohum olmadığı için burada da tohumun kilosuna 500 hatta bin lira verenler bile oluyor. Buradan alıp dışarıda üretim yapıp tekrar satmak için kilosuna bin lira veren alıcılar oldu. Yanlız valimiz bizi tohumlarımızı kimseye satmamamız konusunda uyardı. Narlısaray tohumunun tescilleneceğini ve Türkiye'de ekilecek tohumun bu olacağını söyledi. Bunun sebebi ise Narlısaray tohumunun 44 tohum içerisinde en fazla verim veren tohum olmasıdır" şeklinde konuştu.

"YERLİ TOHUMUMUZU SATMADIK"

Çocukluğundan bu yana ailesiyle birlirte kendir ekibi yaptığını söyleyen çiftçi İbrahim Işıldak, "Geçen yıl yaklaşık 10 ton kendir üretimi yaptım. Bu yıl ise 30-35 ton arasında üretim yapacağım. Şu anda kuru kendirin kilosunu biz 4 liraya satıyoruz. Dışarıdan gelip tohumumuzu almak isteyen bir sürü kişi oldu. Çok yüksek fiyatlar verildi. Ancak zaten bizim elimizde sadece kendi ekim yapabileceğimiz kadar tohum var. Biz tohumumuzu satmak istemiyoruz, burada kalsın istiyoruz" dedi.

Görüntü Dökümü

----------

-Narlısaray Mahallesi'nden drone detaylar

-Mahalleden detaylar

-Traktörle tarlanını sürülmesi drone detaylar

-Tarlalardan detaylar

-Kendirin kuru halinden ve tohumundan detaylar

-Röportajlar

Haber-Kamera: Yaprak KOÇER-Hüseyin KALAY/VEZİRKÖPRÜ(Samsun),

===================

Fındık üreticisi zirai don riskine karşı bahçelerde ateş yakıyor

Türkiye'nin en önemli tarımsal ihraç ürünlerinden olan fındıkta don riski başladı. Bölgede yağan karla birlikte hava sıcaklığı sıfırın altında 3 dereceye kadar düşerken, üreticiler fındık bahçelerinde gece ateş yakıp dumanlama yöntemiyle zirai donun etkilerini azaltmaya çalışıyor.

Türkiye'de yaklaşık 400 bin üretici 1 milyon 650 bin dekar alanda fındık üretimi yapıyor. Türkiye'nin en önemli tarımsal ihraç ürünü olan fındıkta son yıllarda zirai don, küllenme gibi çeşitli hastalıkların çoğalmasıyla rekoltede azalma başladı. Dünya fındık üretiminin yüzde 78, ihracatının ise yüzde 76'sını elinde bulunduran Türkiye, yıllık ortalama 450 bin ile 600 bin ton arasında fındık üretiyor. Ordu ve Giresun'da 600 rakım üzerindeki köylerde dün başlayan kar yağışı üreticiyi tedirgin etti. Üreticiler, gece kar yağışına rağmen, don riskinin olduğu 600 rakım üzerindeki bahçelere giderek eski oto lastiklerini yakıp, don olayına karşı dumanlama çalışması yaptı.

İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ile Ziraat Odaları, yüksek rakımlı bölgelerde kuvvetli don riski bulunduğunu belirterek, meydana gelebilecek olumsuzluklara karşı gerekli tedbirlerin alınması için üreticileri uyardı.

'ÜRÜN KAYBINA YOL AÇIYOR'

Ordu'nun Altınordu ilçesinde yaklaşık 2.5 ton fındık üretimi yapan Nihat Karadaş, Tarım Müdürlüğü ve Ziraat Odaları'nın 2 gün önce don riski uyarısı yaptığını, bu doğrultuda bahçede ateş yakarak dumanlama yaptıklarını belirterek, "Özellikle Mart ve Nisan ayı bizim için dertli geçiyor. Geçim kaynağımız fındık bu aylarda dondan etkilenebiliyor. Daha önceki senelerde bölgemizde zirai don oldu. Don olunca ürün kaybı oluyor, mahsul yarı yarıya, üçte bire kadar düşebiliyor. Buda fındık rekoltesinin azalmasına da yol açıyor. Allah'ın takdiri, biz sadece tedbir almaya çalışıyoruz. Bütün bahçelerde bunu yapmak mümkün değil, ama elimizden geldiğince bahçelerimizde ateş yakarak dumanlama yapmaya çalışıyoruz" dedi.

Üretici Osman Demir ise, daha önceki yıllarda uyarılar üzerine fındık bahçelerinde ateş yakıp dumanlama çalışması yaptığını, bu bahçelerde de zirai don riskinin az olduğunu, fındık ürününün olumsuz etkilenmediğini söyledi.

Bölgede zirai don riskinin Nisan ayının ilk haftalarına kadar devam etmesi bekleniyor.

Görüntü Dökümü

-----------

-Üreticilerin bahçede ateş yakarken görüntüsü

-Bahçede kar yağarken ve ateşleme çalışmasından görüntü

-Yanan oto lastikleri bahçede gezdirilirken görüntü

-Üreticilerle Röportaj (Nihat Karataş birinci sırada)

-Fındık arşiv görüntüsü

-Diğer detaylar

Süre: 3.51 DK Boyut: 573 MB

Haber-Kamera: Nedim KOVAN-ORDU-DHA

===================

Rottweiler'ın saldırdığı 2 yaşındaki Almila ölümden döndü

Adana'nın Yumurtalık ilçesinde babaanneleri Zeynep Tunca (62) ile sahilde yürüyüşe çıkan Almila Tunca (2) ve Mehmet Yasin Tunca (7) kardeşlere, U.A.'ya ait Rottweiler cinsi 'Dark' adlı köpek saldırdı. Mehmet Yasin köpeğin saldırısında kolundan yaralanırken, Almila'nın başı ve vücudunun birçok yeri parçalandı. Şok yaşayan babaanne Zeynep Tunca, torununun öldüğünü zannettiğini belirterek, "Sahibini uyardım. 'Bir şey yapmaz' dedi. Büyük torunuma saldırdı kolunu ısırdı. Sopayla köpeğe vurdum bıraktı ve daha sonra küçük torunuma saldırmaya başladı. Her tarafını ısırmaya başladı. Durduramadım. Sahibi müdahale etmedi. Son bir çabayla torunumu köpekten kurtardım. Kucağıma aldım ve oradan kaçırdım" dedi. Baba Ahmet Tunca (37) ise "Benim çocuğumu bu hale getiren köpeğin sahibi hala elini kolunu sallayıp gezebiliyor. Bir an evvel ceza almasını istiyorum. Olayla ilgili tüm hukuki mücadelemizi vereceğiz" diye konuştu.

Yumurtalık ilçesi Haylazlı Mahallesi'nde 10 Mart günü torunlarıyla sahile dolaşmaya giden Zeynep Tunca'nın karşısına iddiaya göre, Rottweiler cinsi 'Dark' adlı köpeğini gezdiren U.A. ve bir arkadaşı çıktı. Köpek ilk olarak Tunca'nın torunlarından Mehmet Yasin Tunca'ya saldırıp, kolundan yaraladı. Köpeğin sahibi U.A., bir daha saldırmayacağını söylemesine rağmen, hayvan bu kez  Almila Zeynep Tunca'ya saldırdı. Köpek, başını ve vücudunun çeşitli yerlerini ısırdığı küçük kızın birçok yerini parçalayarak, ağır yaraladı.

'TORUNUM ÖLDÜ SANDIM'

Olayın ardından yaşanan dehşet anlarını anlatan babaanne Zeynep Tunca, şoka girdiğini ve torununun öldüğünü zannettiğini belirtti. Torunlarının saldırı öncesi denize taş atmak istedilerini aktaran Tunca, "Hiç bilemedim. Aniden bir köpek saldırdı. İlk etapta bir şey olmadı. Sahibini uyardım. 'Bir şey yapmaz' dedi. Sonra büyük torunuma saldırdı, kolunu ısırdı. Sopayla köpeğe vurdum bıraktı ve daha sonra küçük torunuma saldırmaya başladı. Her tarafını ısırmaya başladı, durduramadım. Her tarafım kan içindeydi. Elimi köpeğin ağzına soktum. Sahibi de oradaydı ama yeterli müdahaleyi yapmadı. En sonunda dedim ki 'Torumun öldü, kafası koptu' diye düşündüm. Son bir çabayla torunumun ceketinin düğmelerini koparttım. Köpekten onu kurtardım. O anda ben torunumu kucağıma aldım ve oradan kaçırdım. Komşularım yardım ettiler ve bizi hastaneye götürdüler" diye konuştu. Olay sonrası uyuyamadığını söyleyen babaanne Tunca, torunu ölmediği için şükrettiklerini dile getirdi.

'KIZIM PARAMPARÇAYDI'

Olayın yaşandığı gün Yumurtalık dışında olduğunu belirten baba Ahmet Tunca ise telefon gelir gelmez hastaneye gittiğini ve gördüğü manzara üzerine yıkıldığını söyleyerek, şöyle konuştu:

"Babam aradı. 'Çocuklarına köpek saldırdı' dedi. Çok korktum. Oğlum sadece kolundan yaralanmıştı. Ama kızımın her yeri paramparçaydı. Başı, omzu paramparçaydı. İçindeki etler görünüyordu. Yani bu kadar kötü yaralanmasına rağmen benim çocuğuma yardım etmeyip kaçan insan hala elini kolunu sallayıp köpeğiyle gezebiliyor. Bunun doğru olmadığını düşünüyorum. Bir an evvel sorumluların ceza almasını istiyorum. Olayla ilgili tüm hukuki mücadelemizi vereceğiz. Kızım fiziki açıdan çok şükür toparlanmaya başladı. Ama 5 dakikadan fazla uyuyamıyor. Yalnız kalamıyorum. Herhangi bir ses duyduğunda çok korkuyor ve ağlıyor. Tanımadığı biri yanına yaklaştığı zaman bağırmaya başlıyor. Doğru düzgün bir şey yemiyor." Ahmet Tunca, "Köpeğin sahibi farklı kişiler aracılığıyla bize mesaj iletmeye çalıştı. Şikayetimizden vazgeçmemizi istediler. Bunu yapıcı bir tavırla da yapmadılar. Kızım benim canım ciğerim. Acımızı hafifletecek bir şey yok. Kızıma yardımcı olmak yerine olayın üstünü kapatmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Yalan ifadelerle hukuku yanıltmaya kalkıyorlar; 'Biz böyle bir köpek görmedik' diyorlar. Komşuları köpeğin onların olduğunu doğruladı" diye konuştu.

Savcılığın olayla ilgili soruşturmasının devam ettiği öğrenildi.

Görüntü Dökümü

----------

Saldırıyı uğrayan çocuğun parçalanmış kıyafetleri

Saldıran köpek

Saldırıya uğrayan çocuk

Babaanne ile röp

Baba Ahmet Tunca ile röp

SÜRE: 04'02"   BOYUT: 447 MB

Haber-Kamera: Can ÇELİK/ADANA,

==================

Bor projesine 800 bin lira hibe

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi (MSKÜ) Fen Fakültesi Biyoloji Biyoteknoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bekir Çöl, bor minareliyle ilgili hazırladığı proje, TÜBİTAK'tan 800 bin lira destek aldı. Doç. Dr. Çöl, "Borun sağlık alanında kullanılabilme durumuna ait önemli bilgiler elde edilecek" dedi.

MSKÜ Fen Fakültesi Biyoloji Biyoteknoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bekir Çöl, dünya için ekonomik ve stratejik potansiyeli çok yüksek bir element olan bor minarali ile ilgili önemli bir çalışmaya imza attı. Doç. Dr. Çöl'ün hazırladığı 'Bor İçeren Antibiyotik Epetraborole ve Borik asitin Bakteri Üzerine Etkisinin ASKA Klonlarının Fonksiyonel Genomik Analizi, 2 Boyutlu Jel Elektroforez ve Transkriptomik Yaklaşımları' projesinin TÜBİTAK'tan 800 bin lira destek alması sevinç yarattı. 3 yıl sürecek çalışmalar boyunca bor içeren moleküllerin, bakteri üzerindeki etkisini araştırmak için 4 bin 123 genin taraması yapılarak hücresel hedefleri bulunacak.

Proje hakkında bilgi veren MSKÜ Fen Fakültesi Biyoloji Biyoteknoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bekir Çöl, "Bor elementi birçok sektörde kullanılmakta ve her geçen gün önemi gittikçe artmaktadır. Türkiye'nin dünya bor rezervlerinin yüzde 72'sine sahip olmasından dolayı, bor üzerinde yapılan çalışmaları bizim açımızdan daha da değerli kılmaktadır. Devletimizin birçok açıdan üzerinde durduğu, özellikle yükte hafif-pahada ağır ürünler üretmek amacıyla desteklenen öncelikli bir alandır. Bu yüzden bor, birçok açıdan irdelenmesi ve araştırılması gereken bir elementtir. Hücrede bor ile ilişkili biyomoleküller ve mekanizmalar birçok açıdan belirli model organizmalarda araştırılmalıdır" dedi.

Çöl, "Hücrelerin çevrelerindeki değişikliklere adaptasyonları, taşıdıkları genler, proteinler ve metabolitleri içeren geniş ve karmaşık düzenleyici bir ağ üzerinden, moleküler düzeyde kontrol edilmektedir. Bu düzenleyici ağın dinamiklerini anlamak, biyolojinin temel amaçlarından biridir. Bu etkileşimleri tanımlamak ve karakterize etmek için farklı yöntemler kullanılabilir. Günümüzde bakteriler ve omik teknolojilerin birlikte kullanımı, hücresel sistemleri anlamada en makul, hızlı ve etkili yollardan biridir. 3 yıl sürecek proje çalışması kapsamında, borun sağlık ve çevre alanında kullanılabilme durumuna ait önemli bilgiler elde edilecek" diye konuştu.

Doç. Dr. Çöl, şöyle devam etti:

"Projemizde, bor içeren moleküllerin, bakteri üzerindeki etkisini araştırmak için 4 bin 123 genin taranması ve hücresel hedeflerin bulunması ve araştırılması söz konusudur. Bunun yanında, bakteri hücresine bor içeren molekül verildiğinde, hücresel cevap kapsamında, regüle edilen mRNA ve proteinlerin tespit edilmesi ikinci hedef olarak belirlenmiştir. Bu proje borun, escherichia coli bakterisi üzerinde etkilerini, fonksiyonel genomik, proteomik, gen ekspresyon ve transkriptomik yaklaşımlarıyla incelemek üzerine kurgulanmıştır. Proje konu, kapsam ve amacı açısından ilk kez yapılacak bir proje olup, özgün bir değere sahiptir. Bu proje ile elde edilecek bulgular, borun hücresel hedeflerini belirleyebilecek ve bakterinin bu moleküllere karşı geliştireceği hücresel cevapta rol alan genler ve proteinler hakkında bilgi verebilecektir. Hedef, protein veya genlerin tespit edilmesidir. Bunlar yeni antibiyotiklerin dizayn edilmesi ve üretilmesi için kritik öneme sahip bilgilerdir. Bunun yanında, hücresel cevapta rol alabilecek biyomoleküllerin bilinmesi de etkili tedavi süreçlerinin geliştirilmesinde kullanılabilecek yararlı bilimsel veriler sunacaktır."

Görüntü Dökümü

-------------

-MSKÜ Fen Fakültesi Biyoloji Biyoteknoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bekir Çöl ve öğrencilerin laboratuvar ortamında çalışma yapması

-Doç. Dr. Bekir Çöl ile röp.

-Genel ve detay görüntüler

Haber - Kamera: Cavit AKGÜN / MUĞLA,

====================

İki kanseri yendi, şimdi kilolarıyla mücadele ediyor

Uşak'ta, 4 yıl önce 70 kiloyken yakalandığı akciğer ve karaciğer kanserini yenen 38 yaşındaki Aysun Çamtepe, bu defada kullandığı ilaçlar nedeniyle aldığı aşırı kilolardan kurtulmak için tedavi görüyor. 270 kilo olduğu için 3 yıldır yerinden kalkamayan ve 11 paramedik tarafından branda ile taşınarak kaldırıldığı hastanede diyet ve tedaviye alınan Çamtepe, en büyük hayalinin üç çocuğuyla lunaparka, denize, pikniğe gitmek, onlarla top oynayıp, onları okullarına götürebilmek olduğunu söyledi.

Üç çocuk annesi olan ev kadını Aysun Çamtepe, 2005 yılında 70 kilodayken akciğer ve karaciğer kanserine yakalandı. İki kanserle aynı anda mücadele etmek için Uşak ve İstanbul'daki hastaneler arasında adeta mekik dokuyarak kemoterapi tedavisi gördü. Aldığı ilaçlar nedeniyle  vücudunda ödemler oluştu. Çamtepe, 270 kiloya kadar çıktı. Aşırı kiloları nedeniyle 3 yıldır ayağa kalkamayan Çamtepe, 2 ay önce 11 paramedik  tarafından brandayla taşındığı ambulans ile Uşak Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürüldü. Burada 2 ay diyet ve ilaç tedavisi gören Çamtepe 60 kilo verebildi. Ancak yine de yatağından  kalkamayan ve ihtiyaçlarını kendi başına göremeyen Çamtepe, "Evden beni 11 kişi brandaya yerleştirip, hastaneye taşıdı. Bu halimden çok utandğım için çocuklarımın yüzüne bakamadım" diyerek, gözyaşı döktü.

TEK HAYALİ ÇOCUKLARINI OKULA GÖTÜREBİLMEK

270 kilo olunca hayata küstüğünü belirten Çamtepe, "Yatağa mahkum oldum. Kimseye derdimi anlatamıyorum, çocuklarıma bakamadığım için akrabalarımda kalıyorlar. Bu durum gücüme gidiyor. Çaresizlikten bitkin haldeyim. Eski halimi düşündükçe ağlıyorum, çok üzülüyorum. Bu yaşımda yatağa mahkum olmak zoruma gidiyor. Herkesin yaptığı şeyler benim hayalim oldu. Çocuklarımla lunaparka, denize, pikniğe gitmek, onlarla top oynamak istiyorum. Kilo verince bu hayallerimi gerçekleştireceğim. En büyük hayalim ise çocuklarımı okula götürüp getirmek ama onu bile yapamıyorum" diye konuştu.

'İŞTEN ÇIKARILDIM,  İLAÇLARI ALAMIYORUZ'

İki aydır eşinin yanında hastanede olan 47 yaşındaki Ergün Çamtepe ise eşine bakmak için sık sık hastaneye gittiğinden çalıştığı gübre fabrikasındaki işinden çıkarıldığını belirterek, "Eşimin tedavisi için alması gereken ilaçlar var ancak imkanımız olmadığı için alamıyoruz. Çevremizdeki kişilerden borç alıyoruz, eczanelere de borçlarımız var. 3 aydır 500 lira olan ev kirasını ödeyemiyoruz. Eşimin alması gereken ilaçlar da yurt dışından dövizle geliyor, SGK karşılamıyor. Aylık yaklaşık 3 bin lira ilaç parası ödemiz gerekiyor. 6, 10, 14 yaşında 3 çocuğumuz var. İkisi okuyor. Eşim için devlet bize 440 lira yardım, ona baktığım için de bana 1300 lira yardım yapıyor ancak bunlar yetmiyor" diye konuştu.

Görüntü Dökümü

-----------

-Hastane odasında yatakta Aysun Çamtepe'nin görüntüsü

-Aysun Çamtepe'nin konuşması ve ağlaması

-Çamtepe'nin eski fotoğraflarına bakıp ağlaması

-Eşi Ergün Çamtepe'nin konuşması ve ağlaması

-Aysun Çamtepe'nin eski fotoğraflarından görüntü

-Genel ve detay görüntüler

Haber: Ramazan ÇETİN - Kamera : Deniz TOKAT / UŞAK,

===================

Evdeki marifetlerini pazarda satışa sunuyorlar

İzmir'in Seferihisar ilçesinde pazar günleri kurulan Sığacık Pazarı'nda kadınların hünerleri görücüye çıkıyor. Sarmalardan, reçellere, böreklerden, dolmalara kadar ev yapımı olan birbirinden lezzetli ürünlerin satıldığı pazara ilgi çok büyük. 3 çocuk annesi Fadime Bacı (56), aylık gelirinin 5000 TL'yi bulduğunu söyledi. İzmir'in Seferihisar ilçesinde yaşayan kadınlar, Sığacık Mahallesi'nde 'Kale içi'nde pazar günü kurulan pazar yerinde, ev yapımı çeşit çeşit dolmalar, sarmalar, börekler, reçellerle tam bir lezzet şöleni sunuyor. Ege mutfağının eşsiz tatlarının yer aldığı pazarda, özellikle ev kadınları, mutfaktaki marifetlerini, tezgahta sergiliyor. 3 çocuk annesi Fadime Bacı (56), evde yaptığı baklava, kalbura bastı, sarma ve 8 çeşit böreğin yanı sıra haşhaşlı katmer satarak ev ekonomisine katkı sunuyor. İlk zamanlar bu işi çekinerek yaptığını söyleyen Fadime Bacı, artık devamlı müşterisinin bulunduğunu anlattı. Bacı, "Severek yapıyorum işimi. Daha önce böyle bir şey yapabileceğimi hiç düşünmedim. Önceleri bunları satmak istedim ama utandım. Sonra satmaya başladım ve alıştım. Şimdi ise gelir kapısı oldu, ayda 5000 TL kazanarak evimi geçindiriyorum" dedi.

FABRİKA GİBİ ÜRETİM

Berrin Güney (55) ise evinde enginar dolması, yaprak sarması, labada sarması, keşkek, içli köfte, aşure, elmalı kurabiye gibi yiyecekler yapıyor. En zahmetli yemeğin yaprak sarması olduğunu ama en fazla da ona talebin bulunduğunu kaydeden Güney, tüm ürünlerin kilosunu 30 liraya sattıklarını söyledi. Berrin Güney, en çok talep görenlerden enginar dolmasının tarifini de paylaştı. Güney, "Enginarı alıyoruz, ayıklıyoruz sonra kararmasın diye limonlu suyun içine koyuyoruz. Ardından dereotu, maydanoz ve taze soğan ve pirinç ile içini hazırlıyoruz. Onları yağlıyoruz ve enginarın içine dolduruyoruz. Sonra yağını, tuzunu, limonlu suyunu koyup pişiriyoruz" dedi.

ŞİFALI REÇELLER

Turizmci Serpil İdgü (56) de emekli olduktan sonra, reçel yapımına merak sardığını belirterek, ilk zamanlar yalnızca bir heves olduğunu düşündüğü reçel yapımını geliştirdi. Şimdi neredeyse 50 çeşit reçeli tezgahına koyan İdgü, Seferihisar mandalinasından, mandalina reçeli, Tire'nin en özel meyvesi olan duttan ise dut reçeli yapıyor. Tezgahtaki en özel reçellerden arasında zencefil ve zerdeçal da bulunuyor. Zencefil reçelinin öksürük ve farenjit gibi rahatsızlıklara iyi geldiğini söyleyen İdgü, bunun aynı zamanda triot bezi hastalıkları için de şifa kaynağı olduğunu anlattı. Bu reçelin metabolizmanın çalışmasını hızlandırdığını söyleyen İdgü, zencefilin ayrıca kanı da sulandırdığını vurguladı.  230 gramlık kavanozlarda satışa sunulan reçellerin fiyatı 12- 30 TL arasında değişiyor.

Görüntü Dökümü

---------------

-Sığacık pazarından görüntü

-Tezgahlardaki ürünlerden görüntü

-Pazarcı kadınlar ile röp.

-Genel ve detay görüntü

Haber: Umut KARAKOYUN-Kamera: Tekin GÜRBULAK/ İZMİR,

===================

Datçalı genç muhtar adayı, takas usulü seçim şarkısı yaptırdı

Muğla'nın Datça ilçesinin İskele Mahallesi muhtar adayı 26 yaşındaki Meriç Bora, iki çuval gübre, bir köy tavuğu ve 2 koli yumurta karşılığı yaptırdığı seçim şarkısı ile 31 Mart seçimlerine iddialı bir şekilde hazırlanıyor.

Rusya Saratov Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü 2016 yılı mezunu olan Meriç Bora, gençlerden kurulu azalarıyla başlattığı seçim çalışmalarında bir ilke imza attı. İlk kez genç bir muhtar adayı olarak çıktığı yolda, siyasi parti liderleri gibi seçim şarkısı yaptıran Bora, Datça'da büyük ilgi görüyor. İskele Mahallesi muhtarlığına talip olduğunu ifade eden Bora, "Gençlerin önünün açılması için bu yola çıktık. Mahallemizin sorunlarını biliyoruz. Sorunlarımızın takipçisi olacağız. Öncelikle ilk etapta Datça Belediyesi, sonrasında Datça Kaymakamlığı ve Muğla Büyükşehir Belediyesi'ne sorunlarımızı aktaracağız. Sonuç alamazsak Ankara'nın yollarını aşındıracağız. Mahallemize yeni projelerin kazandırılması için elimizden geleni yapacağız" dedi.

Ege Üniversitesi Devlet Türk Müziği Konservatuvarı mezunu ve listesinden birinci sıra aza adayı olan Şahin Yılmaz'ın yaptığı seçim şarkısı ile İskele Mahallesi'nde seçim çalışmalarını yürüttüğünü ifade eden Bora, "Söz ve bestesi Şahin Yılmaz'a ait olan seçim şarkısı bana iki çuval gübre, bir tavuk ve iki koli yumurtaya mal oldu. Şahin Yılmaz'a orkestrada diğer arkadaşlarım da destek oldu. Bu şarkı, takas usulü ve ortak bir çalışma ile ortaya çıktı" diye konuştu.

Meriç Bora'nın üç kıtalık seçim şarkısında şu dizeler yer alıyor:

"Mavisi yeşiliyle hep cennet Datçam diyor.

Mahalleye hizmete Meriç Bora geliyor.

'Mahalleme hizmettir tek derdim benim' diyor.

Halka hizmet vermeye Meriç Bora geliyor.

Sizlerden destek bana hep eşlerim dostlarım.

Benden de size hizmet, güzel Datçalılarım.

İskele Mahallemiz, her köşesi yuvamız.

Birlikte buraları hep cennet yapacağız.

Yok hiç küskünlük dargınlık, el ele olacağız.

Her türlü sorunları birlikte aşacağız.

Güzel mahallemizi yeniden kuracağız.

Meriç Bora geliyor, hizmete doyacağız"

Görüntü Dökümü

---------

-İskele Mahallesi Muhtara adayı Meriç Bora'nın, otomobilinin üzerine kurduğu ses düzeni ile seçim şarkısı eşliğinde cadde ve sokaklarda dolaşırken

-Meriç Bora ile röp.

(Görüntü, DHA Son Dakika'ya geçilecek)

Haber - Kamera: Mehmet ÇİL / DATÇA (Muğla),

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel

Acıpayam Denizli Tunca Haberler

Bakmadan Geçme

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title