Haberler

DHA YURT BÜLTENİ-8

DÜZCE'DE SELDE KAYBOLAN 7 KİŞİYİ ARAMA ÇALIŞMALARI BAŞLADI 1)UĞURLU KÖYÜ'NDE DE ARAMA ÇALIŞMASI YAPILIYOR7 KİŞİNİN İSİMLERİ AÇIKLANDIDüzce'nin Akçakoca ilçesine bağlı Esmahanım köyünde selde kaybolan 4'ü çocuk 7 kişi, sürüklenmiş olduğu ihtimali olan Uğurlu Köyü'nde de aranıyor.

DÜZCE'DE SELDE KAYBOLAN 7 KİŞİYİ ARAMA ÇALIŞMALARI BAŞLADI
1)UĞURLU KÖYÜ'NDE DE  ARAMA ÇALIŞMASI YAPILIYOR

7 KİŞİNİN İSİMLERİ AÇIKLANDI

Düzce'nin Akçakoca ilçesine bağlı Esmahanım köyünde selde kaybolan 4'ü çocuk 7 kişi, sürüklenmiş olduğu ihtimali olan Uğurlu Köyü'nde de aranıyor. Jandarma Genel Komutanlığı'na bağlı JAK Timlerine bağlı dalgıçlar Kıran Deresinde arama çalışması yaparken, AFAD ve bazı gönüllü arama-kurtarma ekipleri de karada çalışmalara destek veriyor. AFAD ekipleri arama çalışmalarında iz-takip köpekleri kullanıyor. Bölgede ayrıca drone ve helikopterlerle de havadan tarama yapılıyor.
Yaşanan sel felaketinde Uğurlu köyü de büyük hasar gördü. Köy çamurla kaplandı. Köyde bulunan 5 başka köye ulaşımın sağlandığı Eskimeze köprüsü yıkıldı.
30 TANE HAYVAN TELEF OLDU
Köyde yaşayan Özcan Koç, "Maddi olarak zararımız var. Ölü olarak Allah'a çok şükür bir zararımız yok. Evler yıkıldı, ahırlar yıkıldı. Eski muhtarımızın 30 tane hayvanı telef oldu. 3 tane araba su altında kaldı. Ahır yıkıldı. Ben 70 yaşındaki insanlara sordum daha önce böyle bir şey yaşanmamış." dedi.
BEN BÖYLE BİR SEL İLK DEFA GÖRDÜM
Avni Zobar, "Çok büyük sel geldi. En son sen sabaha karşı geldi. Köyde çok hasar var. Her yer çamur. Hayvanları sel aldı. Ben 63 yaşındayım böyle bir sel ilk defa gördüm." diye konuştu.

7 KİŞİNİN İSİMLERİ AÇIKLANDI
Düzce Valiliği, Akçakoca Esmahanım Köyü'nde selde kaybolan 7 kişinin isimlerini açıkladı. Selde, Nilgün Kaplan (39), çocukları Funda Kaplan (9), 7 yaşında ikiz olan kardeşler İlayda Sinem Kaplan ve Sanem Kaplan, Cengiz(55) ve Fatma Töngel (42) çifti ile çocukları Kağan Töngel (3) kayboldu.

Görüntü Dökümü
----------------------
-Kayıpların arandığı Uğurlu köyünün havadan görüntüsü
-Arama çalışmalarından aktüel görüntüler
-Hasarın görüntüsü
-Detaylar

HABER-KAMERA: Murat KÜÇÜK-Gürkay GÜNDOĞAN/AKÇAKOCA(Düzce),

=====================================================

(HABERİ YENİDEN)

2)KARADENİZ'DE 'MİKROPLASTİK' TEHLİKESİ

RİZE'de, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi (RTEÜ) Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyeleri, TÜBİTAK destekli proje ile Karadeniz'de mikroplastik (5 milimetreden daha küçük plastik parçacıkları) kirliliğini araştırdı. İlk sonuçlara göre, Karadeniz'de kilometrekare başına yaklaşık 1 milyon mikroplastik tespit edilirken, balık ve omurgasız canlıların bu kirlilikten etkilendiği belirlendi. Karadeniz'de ticari avcılığı yapılan balık türlerinde plastiğe rastlanma oranı yüzde 50'ye kadar çıkıyor.
Rize'de, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi (RTEÜ) Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyeleri, TÜBİTAK destekli 'Güneydoğu Karadeniz'de Mikro ve Nanoplastiklerin Dağılımı, Kompozisyonu, Kaynakları ve Ekolojik Etkileşimleri' adlı proje ile Karadeniz'de mikroplastik kirliliğini araştırıyor. Proje Yürütücüsü Doç. Dr. Ülgen Aytan öncülüğündeki ekip, R/V Karadeniz Araştırma Gemisi ile Karadeniz'e açıldı. Projede; Sinop Karasu, Samsun Kızılırmak ve Yeşilırmak, Ordu Melet, Giresun Aksu, Trabzon Değirmendere ve Rize Fırtına nehirlerinin Karadeniz'e döküldüğü nehir ağzı ve kıyısal bölgelerden alınan deniz suyu ve sediman örnekleri incelenerek mikroplastiklerin kompozisyonu, dağılımı ve olası kaynakları araştırıldı. Proje kapsamında yürütülen deneysel çalışmalar ile mikroplastiklerin Karadeniz'de besin zincirinin işlevine etkileri değerlendirildi. Ekip, ileri görüntüleme ve analiz teknikleriyle plastiklerin olası kaynaklarını belirlemeye çalıştı.

KİLOMETRE BAŞINA 1 MİLYON MİKROPLASTİK

Araştırmanın ilk sonuçlarına göre; Karadeniz'de kilometrekare başına yaklaşık 1 milyon adet mikroplastik tespit edilirken, balık ve omurgasız canlıların bu kirlilikten etkilendiği belirlendi. Karadeniz'de ticari avcılığı yapılan balık türlerinin yüzde 50'ye varan oranlarında, midelerinde plastiğe rastlandı. Proje çıktıları, 'Sıfır Atık Mavi Projesi' kapsamında denizlere giren plastiklerin ve etkilerin azaltılması için gerekli önlemlerin alınmasında yerel ve ulusal ölçekte karar vericilere yol gösteri olacak. Proje sonuçlarının ayrıca Avrupa Komisyonu kararı ile yürürlüğe konulan ve Avrupa denizlerinde 'İyi Çevresel Durum'a erişilmesini hedefleyen 'Deniz Stratejisi Çerçeve Direktifi' kapsamında Karadeniz'de izlenmesi gereken mikroplastikler ve etkilerine ilişkin veri boşluğunun giderilmesine katkıda bulunacağı belirtildi.

'İNSAN SAĞLIĞI TEHDİT ALTINDA'

RTEÜ Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ülgen Aytan, Karadeniz'de mikroplastik kirliliğini araştırdıklarını belirterek tespit edilen kirliliğe nehirler, balıkçılık aktiviteleri, kıyısal yerleşim derin deniz deşarjları, özellikle kıyılardaki çöp boşaltma alanlarının neden olduğunu belirlediklerini söyledi. Karadeniz'de yakalanan, ticari avcılığı yapılan balıkların midelerini incelediklerinde hemen hepsinde mikroplastiklere rastladıklarını anlatan Yrd. Doç. Dr. Aytan, "Sadece plajik balıklar için değil, bentik bölgeye yakın olarak yaşayan balıklarda, omurgasız canlılarda da mikroplastik tüketimi tespit edildi. Bunları tüketmek yoluyla da insan sağlığı tehlike altında, fakat işin boyutları henüz bilinmiyor. Biz şu an mevcut durum tespiti yapıyoruz ve bu anlamda ilk bilgileri sağlıyoruz. Yerel yönetimler ulusal ve uluslararası ölçekte karar vericilere yardımcı oluyoruz. Denizel ortama giren çöpleri azaltmak ve etkilerini ortadan kaldırmak adına çok önemli bir çalışma yapıyoruz" dedi.

'PALAMUTUN YÜZDE 50'SİNİN MİDESİNDE MİKROPLASTİK'

Yürütülen araştırmada özellikle nehir vadilerine ve deniz kıyısına yapılan kontrolsüz çöp deşarjları ve doldurma faaliyetlerinin, Karadeniz'deki plastik çöplerin önemli bir kaynağı olduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Aytan, "Proje sonuçlarına göre Güneydoğu Karadeniz'de kilometrekare başına yaklaşık 1 milyon adet mikroplastik bulduk. Karadeniz'de en sık rastladığımız mikroplastikler sentetik kıyafetlerin yıkanması sonucu kanalizasyon yolu ile denizlere ulaşan mikrofiberler ve büyük boyutlu plastiklerin parçalaması sonucu oluşan mikro parçacıklar. Karadeniz'de yaşayan balıkların ve omurgasız canlıların da bu kirlilikten etkilendiğini tespit ettik. Hamsilerin yüzde 20'si, istavritlerin yüzde 13'ü, palamutların yüzde 50'si, zarganaların yüzde 10'u, lüferlerin yüzde 12'si, mezgitlerin yüzde 10'u ve barbun balıklarının yaklaşık yüzde 20'sinin midesinde plastiğe rastladık. Bu rakamlar Karadeniz ekosisteminin sağlığının ne denli bozulmuş olduğunun bir göstergesi. Tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmez ve karar vericiler tarafından gerekli önlemler alınmazsa, Karadeniz'deki plastik kirliliği ve etkilerinin artması kaçınılmaz" diye konuştu.

Görüntü Dökümü
---------------
Karadeniz'den drone detayları
Araştırma gemisi detayları
Gemi ekibinden detay
Denizde yapılan araştırma detayları
Doç. Dr. Ülgen Aytan ile röp.
Detaylar

Haber-Kamera: Mehmet Can PEÇE RİZE-DHA

=============================================================

3)AMİK OVASI'NDAKİ PAMUKTA 'ZENK' HASTALIĞI ORTAYA ÇIKTI

HATAY'da Amik Ovası'nda ekili pamukta görülen 'zenk' hastalığı üreticiyi endişelendiriyor.
Reyhanlı Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) Başkanı Necmettin Zaroğlu, bu yıl pamuk ekili alanlarda görülen 'zenk' hastalığı nedeniyle sancılı dönemde olduklarını belirtti. Özellikle pamuk ekiminden sonra başlayan iklim değişikliği nedeniyle oluşan 'zenk' hastalığı ile yoğun mücadele içerisinde olduklarını anlatan Zaroğlu, 'zenk' ile mücadele etmek için birden fazla ilaçlama yaptıklarını kaydetti. Zaroğlu, hastalığın yoğun oluşu nedeniyle önüne geçemediklerini, zirai mücadelenin de girdilere çok ağır yük getirdiğini  söyledi.
Ülke ekonomisine büyük gelir sağlayan, tekstilin ham maddesi konumunda olan pamuğun desteklenmezse bitme aşamasına geleceğini ileri süren Zaroğlu, "Son dönemde iklim değişikliğinden dolayı kaynaklanan nedenlerle üretimde ciddi oranda düşüşler meydana gelebilir. Pamukta ciddi masraflar meydana geldi. Bu da üreticiyi sıkıntıya düşürdü. Girdiler üretici için ağır yüktür. Hükümetimizin özellikle pamukla ilgili stratejisini belirlemesini, desteklemelerle ilgili ciddi çalışmalar yapmasını arzu ediyoruz. Yoksa beyaz altın bitme noktasına gelecektir. Son zamlarla beraber akaryakıt, gübre, ilaç gibi tüm girdiler nedeniyle üretici nefes alacak durumda değil. Yoksa pamuk Adana'da olduğu gibi burada da ekilemeyecek duruma gelecektir. Beyaz altın pamuk bitmesin, üreticinin ve pamuğun yaşaması için çiftçi desteklenerek rahat nefes alır duruma getirilsin" dedi.

'PAMUK DESTEKLEMELERİ AÇIKLANMALI'

Ekim alanlarındaki hastalığın yanı sıra genel olarak girdilerdeki artışların üreticiyi mağdur ettiğini sözlerine ekleyen Zaroğlu, 2019 yılına ait pamuk desteklemelerinin bir an önce açıklanmasında yarar olduğunu belirterek, "Ekonomik sıkıntı nedeniyle üretici pamuğu ekemez hale gelecektir. Bölgemizde 200 bin dekar ekili tarım arazisinin 105 bin dönümünde pamuk bulunmaktadır. Bu da pamuğun önemini rakamsal olarak göstermektedir. Son dönemlerde pamuk destekleme ile ilgili ödemeler yapılıyor, 2018 yılına ait desteklemenin yüzde 70 ödendi, yüzde 30'unu ise beklemedeyiz. Kalan yüzde 30'un bir ay içinde ödeneceği belirtildi. Destekleme ödemelerinin kalan kısmı bir an önce yapılmalı" diye konuştu.

Görüntü Dökümü
-------------------------
-Pamuk ekili alan
-Zenk hastalığı olan pamuk yaprakları
-Zaroğlu'nun konuşması
-Tarladan detaylar

SÜRE: 04'36" BOYUT: 515 MB

Haber-Kamera: Ferhat DERVİŞOĞLU/REYHANLI(Hatay),

=============================================================

4)'KESİK MİNARE' CAMİİ, MİNARESİYLE KALACAK

ANTALYA Vakıflar Bölge Müdürü Hüseyin Coşar, 'Kesik Minare' olarak bilinen Şehzade Korkut Camii'nin minaresindeki ahşap üstü kurşun kaplamanın aslına uygun olduğunu vurguladı. Minarenin özgününe uygun şekilde tamamlandığını belirten Coşar, Şehzade Korkut Camii'ni 2020'nin Ramazan ayında ibadete açmak istediklerini söyledi.
Tarihi Kaleiçi'nde, ilk dönemlerinde kilise olarak inşa edilen, İkinci Bayezid'in oğlu Şehzade Korkut tarafından camiye çevrilerek adının verildiği Şehzade Korkut Camii'nde 1896 yılında yangın çıktı. Çatısı ve minaresinin ahşap külahı yanan cami ibadete kapatıldı. Yangın sonrasında yenilenmediği için cami halk arasında 'Kesik Minare' olarak adlandırılmaya başlandı. Camiye daha önce 6 kez revizyon yapılsa da en ciddi restorasyon 1974 yılında yapıldı. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2017 yılında restorasyon çalışmalarına 7'nci kez müdahale edilerek başlandı. Geçen aylarda Şehzade Korkut Camii'ne kurşun kaplama külah takıldı. Restorasyon çalışmalarının aslına uygun olmadığını düşünenler sosyal medya üzerinden eleştiride bulundu.
'1890'LARDA ÇİZİLEN PLANDA MİNARENİN TAM OLDUĞU BELLİ'
Eleştirilere cevap veren Vakıflar Bölge Müdürü Hüseyin Coşar, minareye eklenen külahın aslına uygun olduğunu ve bu şekilde kalacağını belirtti. Minarenin yanmasının sadece buraya münhasır bir şey olmadığını belirten Coşar, ciddi maliyet gerektirdiği için minarenin uzun süre tamamlanamadığını söyledi. Hüseyin Coşar, "Sosyal medyada bazı tartışmalar var. Özgünü kesik minare, sanki antik çağda da kesikti diye yorumlar var. Fakat bizim elimizde 1890'larda buraya gelen bir mimar vasıtasıyla çizilen plan var. Çizimde minarenin tam olduğu zaten belli. 2017 yılında ihale hazırlıklarına başladık ve yer teslimi yaptık. Şu an bir bilim heyetiyle, uzman ekiple çalışıyoruz. Bu kişilerin gözetiminde, denetiminde restorasyon faaliyeti yapıyoruz. Projelerimiz geçti. Kiliseden camiye, camiden kiliseye gibi dönüşüm geçirmiş. Bundan dolayı yapıda çok fazla müdahale var" diye konuştu.
'SOSYAL MEDYADA BİR KISIM İDEOLOJİK TARTIŞMALAR YAPILIYOR'
Minare külahının restorasyona uygun yapıldığını vurgulayan Hüseyin Coşar, "Minare kurşunla kaplandı. Tüm camilerdeki minareler de bu şekilde. Bütün minareler bu şekilde yapılıyor. Bunun özgünü de böyleydi. Minare, 1500'lü yıllarda ekleniyor. Öncesinde minare var mıydı, yok muydu bilmiyoruz, ama bu minarenin Şehzade Korkut tarafından eklendiği ve o dönem ikinci defa camiye çevrildiğini biliyoruz. Sosyal medyada bir kısım ideolojik tartışmalar yapılıyor. Bazıları bilmediğinden dolayı söyleyebiliyor. Eski eserlerde yapılan restorasyon özgününe uygun olmalı ve minarenin tipolojisi belli. Aynı dönemde yapılmış tüm cami ve mescitlerin minaresi var. Özgününe aykırı bir imalat yapılmadı. Burası ilk çağlardan beri kesik minare değil" diye konuştu.
2020 RAMAZAN AYINDA İBADETE AÇILACAK
Şehzade Korkut Camii'ne yapılan minare külahının bu şekilde kalacağını belirten Hüseyin Coşar, "Restorasyonda yeni veriler ortaya çıkıyor. Dışarıdaki kazıları devam edebilir. Açık hava müzesi olması için bazı imalatlar yapılacak. Amacımız 2020 Ramazan ayında Şehzade Korkut Camii'ni ibadete açmak" dedi.

Görüntü Dökümü
------------
-Kesik minarenin içindeki inşaat çalışmalarından görüntüler
İnşaatta çalışan işçilerden görüntü
İnşaatın üst katındaki kirişlerden detay görüntüler
Kesik minarenin önünde restorasyon çalışmaları hakkında bilgi veren Vakıflar Bölge Müdürü Hüseyin Coşar'dan detay görüntü
Röp: Hüseyin Coşar
Kesik minareden detay görüntü
Kesik minarenin etrafında çalışan işçilerden görüntü

485MB /// 4.28"
Haber ve Kamera: Aslı DURAN / ANTALYA,

=======================================================

5)KİLOSU 120 BİN DOLAR OLAN EKRAN KİMYASALININ YERLİ ÜRETİMİ İÇİN ÇALIŞIYOR

BURSA Uludağ Üniversitesi Organik Kimya Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Tavaslı, OLED ekranların yapımında kullanılan, kilosu 120 bin dolar olan kimyasalın yerli üretimini gerçekleştirip, Türkiye'nin bu alanda söz sahibi olabilmesi için ekibiyle birlikte çalışmalarını sürdürüyor.
Bilgisayar, televizyon, akıllı telefon ve tüm ekranlı cihazlarda, düşük enerji sarfiyatı, geniş görüş açısı ve uzun ömürlü olması nedeniyle kullanımı giderek artan OLED teknolojisi, dünyanın belirli ülkelerinde yüksek katma değerlerle üretilip dünya pazarına sunuluyor. Henüz Türkiye'de üretilemeyen OLED teknolojisinin kimyasal kısmını üretmek için akademik çalışmalarını bu teknoloji üzerinde yoğunlaştıran Uludağ Üniversitesi Organik Kimya Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Tavaslı, bunun için yoğun çaba gösteriyor. Prof. Dr. Tavaslı, uzun yıllar boyunca ekibi ile ekran teknolojileri üzerine çalıştığını belirterek, kilosu 120 bin dolar (Yaklaşık 680 bin lira) olan bu kimyasalın üretilip diğer teknolojilerle birlikte değerlendirilmesi halinde ülke ekonomisine büyük katkılar sunacağını belirtti.
Yaptıkları çalışmada, organik moleküller sentezlediklerini dile getiren Prof. Dr. Tavaslı, "Bu moleküller elektrik akımı ya da benzer enerjiler verildiğinde ışık yayan moleküllere dönüşüyorlar. Bunlar da günümüzde ekran teknolojilerinde kullanılıyorlar. Tüm ekranların yapısında camlar vardır. Bu organik moleküller tabakalar halinde camların üzerine dökülüyor. Bu işlem sonrasında bir cihaz elde edilmiş oluyor. Hayatımızda bu teknolojiyi bilgisayarlarda, cep telefonlarında ve tabletlerde kullanıyoruz. Hatta bu teknoloji artık araçlara da kaymaya başladı. Artık arkada seyreden araç, öndeki aracın ne yapacağını ve önündeki trafik durumunu bilmek istiyor. Bizim işimiz bu hayatın her alanındaki cihazlar için organik molekülleri sentezlemek" dedi.
'MEŞAKKATLİ BİR YOLDAYIZ'
Araştırmaların süreklilik arz ettiğini belirten Prof. Dr. Tavaslı, "Bu cihazların yapımında kullanılan kimyasallar oldukça pahalılar. Bir kilogramı 120 bin dolar, Türk lirasıyla 680 bin lira civarında rakamlarla ithal ediliyor. Ülkemizde bu malzemeleri sentezleyip üretebilirsek, cari açık fazlasının giderilmesine katkıda bulunmuş olacağız. Ancak bunun için meşakkatli bir yoldayız. Ben uzun süredir çalışıyorum. Doktora öğrencim Nuray Altınölçek ve bir başka öğrencim Cemre de bana yardımcı oluyorlar" diye konuştu.
'İMKANSIZLIKLAR YÜZÜNDEN ÜLKEMDE KALAMADIM'
1992 yılında kazandığı YÖK bursuyla yurt dışında yüksek lisans ve doktora eğitimi alan Prof. Dr. Tavaslı, "Bu fırsatı değerlendirip İngiltere'ye gittim. İngiltere'de yüksek lisans ve doktora eğitimimi tamamladıktan sonra ülkeme dönmüştüm ancak döndüğüm zamandaki ülkemizin maddi imkanları, üniversitelerimizin elindeki imkanlar maalesef çok yeterli değildi. Tekrar İngiltere'ye döndüm. Doktora eğitiminden edindiğim bilgilerle orada daha teknolojik alanlarda çalışmalar yaptım. 15 yılım orada geçti ve 2008 yılında ülkeme dönüp Bursa Uludağ Üniversitesi'nde çalışmalarımı sürdürdüm" diye konuştu.

Görüntü Dökümü:
-----------------------
-Laboratuvar çalışmalarından detaylar
-Molekül örnekleri
-Cam deneyi
-Parlayan kimyasallar
-Prof. Dr. Mustafa Tavaslı ile röportaj

Süre: 5.04 Boyut: 568 MB

Haber-Kamera: Enver Fatih TIKIR/BURSA,


Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel

Akçakoca Düzce Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title