Haberler

Dha yurt bülteni - 14

Duru Bebek için kök hücre ve kan bağışında bulunulduAYDIN'ın Nazilli ilçesinde, doğumundan 2 ay sonra Diamond Blackfan Anemisi tanısı konulan ve yaşama tutunabilmesi için kök hücre nakli gereken 11 aylık Duru Ergan için uygun donör bulanabilmesi için kök hücre ve kan bağışı kampanyası başlatıldı.

Duru Bebek için kök hücre ve kan bağışında bulunuldu

AYDIN'ın Nazilli ilçesinde, doğumundan 2 ay sonra Diamond Blackfan Anemisi tanısı konulan ve yaşama tutunabilmesi için kök hücre nakli gereken 11 aylık Duru Ergan için uygun donör bulanabilmesi için kök hücre ve kan bağışı kampanyası başlatıldı. Kampanyaya öncülük yapan Belediye Başkanı Kürşat Engin Özcan, ilk kök hücre ve kan bağışını da kendisi yaptı.

Denizlili olan ancak Aydın'ın Nazilli ilçesinde yaşayan Osman Ergan (39) ile Buse Ergan (28) çiftinin 11 ay önce dünyaya gelen kızları Duru'ya 2 aylıkken kemik iliğinin yeterli miktarda kırmızı kan hücresi üretememesi rahatsızlığı olan Diamond Blackfan Anemisi tanısı konuldu. O günden beri çeşitli hastanelerde tedavi gören minik Duru için, doktorlar ilik nakli yapılması gerektiğini ailesine bildirdi.  Dünyada meydana gelen 1 milyon doğumdan sadece 5 veya 10'unda rastlanan hastalıktan kızlarını kurtarmak isteyen Ergan Ailesi, uygun donörler bulmaya çalışıyor.  Uygun döner bulunamazsa riskli bir tedavi yöntemi olan kortizona başlanacak olan minik Duru'nun hayat tutunabilmesi için Nazilli Belediye Başkanı Kürşat Engin Özcan ve belediye çalışanları tarafından dün (salı) 'Duru bebeğin parçası ol' sloganı ile kök hücre kampanyası başlatıldı. Nazilli Belediyesi hizmet binası girişinde Kızılay tarafından kurulan standda ilk olarak Belediye Başkanı Özcan, kök hücre ve kan bağışında bulundu. Kızılay standındaki formları doldurarak kan veren  Belediye Engin Özcan, "Nazilli Belediyesi bünyesinde çalışmakta olan tüm arkadaşlarımızla birlikte Duru bebeğimiz için kampanya başlattık. Tüm halkımızı kök hücre tespiti için kan vermeye davet ediyoruz.  Bu çok önemli bir proje. Nazilli halkımızın iyi niyetine, ferasetine güveniyorum. Halkımızın tamamını belediye içinde oluşturduğumuz bu alana bekliyoruz" dedi.
Aydın Kızılay Kan Bağışı Merkezi Müdürü Rıdvan Şenol da Türkiye'de uygun kök hücre bekleyen pek çok hasta olduğunu belirterek
"Sesini duyuramayan binlerce hasta var. Hem kan hem kök hücre bekliyorlar. Ülkemizde 4 yıldır faaliyette olan kök hücre bankamızda üyelerimizin sayısı da her geçen gün artıyor. Dolayısıyla 18- 50 yaş aralığındaki sağlıklı kişileri başvuruyla sisteme kaydediyoruz ve eşleşme olduğu takdirde kanser ve lösemi hastalarının çok büyük oranda iyileşme şansı oluyor. Bu anlamda burada yaşayan herkesi kan vermeye ve hastalara umut olmaya davet ediyoruz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-Duru Ergan bebeğin annesi ve babası ile birlikte görüntüsü
-Nazilli Belediyesi içerisinde kurulan Kızılay kan ve kök hücre bağışı standlarından görüntü
-Kampanya için kan ve kök hücre bağışı yapanlardan görüntü
-Nazilli Belediye Başkanı Kürşat Engin Özcan'in kampanyaya il bağışı yapması
-Nazilli Belediye Başkanı Kürşat Engin Özcan ile röp.
-Aydın Kızılay Kan Bağışı Merkezi Müdürü Doktor Rıdvan Şenol ile röp.
-Duru Ergan bebeğin annesi ve babası ile birlikte görüntüsü
-Genel ve detay görüntüler

Haber - Kamera: Bahattin ALBAYRAK / NAZİLLİ (Aydın),

===============

Çorlu'daki tren kazası mağdurları: Tüm sorumlular bulunup, yargılansın

Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde, 25 kişinin öldüğü 328 kişinin yaralandığı tren kazasıyla ilgili davanın ikinci gününde ölenlerin yakınları ve yaralılar dinlendi. Kaza günü yaşananları gözyaşları içine anlatan mağdurlar, davada sadece 4 kişinin değil, tüm sorumluların ortaya çıkarılıp yargılanmasını istedi.
Edirne'nin Uzunköprü ilçesi ile Halkalı seferini yapan yolcu treninin 8 Temmuz 2018 günü, Tekirdağ'ın Çorlu ilçesi yakınlarında raydan çıkıp, devrilmesi sonucu meydana gelen kazada 7'si çocuk, 25 kişi yaşamını yitirdi, 328 kişi de yaralandı. Kazanın dün Çorlu Halk Eğitim Merkezi'ndeki duruşma salonu olarak hazırlanan 15 Temmuz Salonu'nda, 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan duruşmasına bugün devam edildi.
Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığı'nca kazanın meydana gelmesinde asıl kusurlu bulunan TCDD 1'inci Bölge Müdürlüğü Halkalı 14'üncü Demiryolu Bakım Müdürlüğü'nde Demiryolu Bakım Müdürü olarak görev yapan Turgut Kurt, Çerkezköy Yol Bakım Şefliği'nde Yol Bakım ve Onarım Şefi olan Özkan Polat, Yol Bakım Şefliği'nde Hat Bakım ve Onarım Memuru olarak görevli Celaleddin Çabuk ile TCDD bünyesinde çalışan ve mayıs ayındaki yıllık umumi muayene raporunda imzası bulunan Köprüler Şefi Çetin Yıldırım hakkında 'taksirli ölüme ve yaralanmaya neden olmak suçundan 2'şer yıldan 15'er yıla kadar hapis cezası istemiyle tutuksuz yargılandığı davanın ikinci gününe, ölenlerin yakınları ve mağdurlar dinlenmesiyle başlandı.
Tutuksuz sanıkların da hazır bulunduğu duruşmada mağdurlar, yakınlarını kaybetmenin büyük üzüntüsünü yaşarken, bir yandan da kaza günü ve sonrasında yaşadıklarını gözyaşları arasında anlattı. Salonda duygusal anlar yaşandı. Tanıklar, kazaya neden olan trende kapasitesinden fazla yolcu bulunduğunu, bazılarının yoğunluk nedeniyle bilet dahi alamadan seyahat ettiklerini söyledi. Kaza öncesi patlamaya benzer ses duyduklarını dile getiren yaralılar, ardından seri halde 'tak tak tak' seslerinin geldiğini ve ardından vagonların büyük bir gürültüyle devrildiğini söyledi. Kaza sonrası olay yerine önce Sarılar köyünde yaşayanların ardından da ambulansların geldiğini söyleyen kazazedeler, diğer yardımların ise 1, 5 saat sonra geldiğini öne sürdü. Bugün öğlene kadar dinlenen mağdurların tümü, olayda sadece 4 TCDD görevlisinin değil, tüm sorumlularının ortaya çıkarılarak, yargılanmasını isteyip, şikayetçi olduklarını söyledi.
'SORUMLULARDAN ŞİKAYETÇİYİM'
Duruşmada ilk olarak kazada kızını kaybeden Ali Koçman, dinlendi. Koçman, "Tüm sanıklardan davacıyım. Hepsinden davacıyım. 25 yaşında kızım öldü. Torunum yetim kaldı. Cezalarını çekmelerini istiyorum" dedi.
'DAHA ÇOK GENÇSİNİZ DEDİLER'
Kazada kızı Sena Köse'yi kaybeden Aysun Köse, kazadan sonra evlerine gelen TCDD yetkililerinin kendilerine söylediği sözlere tepki gösterdi. Hayatında ilk kez mahkeme salonuna girdiğini söyleyen Köse, "Kazadan iki hafta sonra bir doktor bir görevli ve TCDD'den bir yetkili geldi. Yol bekçilerinin işten çıkarıldığını anlatarak, 'Maaşlarını mı ödeyemediniz?' dedim. TCDD yetkilisi de bana 'Bu işler için sinyalizasyon var onlara gerek yok' dedi. Ben sonra araştırdım bizim orada 2020'nin başında yapılacağı belirtiliyordu. Bizim orada sinyalizasyon yoktu. En başından aldatıldım" dedi.
Olay gecesi kızlarını saatlerce aradıklarını ancak yetkililerin yanlış yönlendirmeleri ile karşılaştıklarını söyleyen Köse, "AFAD bana çocuklarınız taburcu oldu dedi. AFAD beni yanlış bilgilendirdi. Hastaneye giremedik. Sağlık Bakanlığı'ndan şikayetçiyim. Biz hastaneye giremedik. Personel kapısından gizlice girebildik. Belki ben kalp krizinden gidecektim. 'Ölüm yok yaralılar var' dediler. Her kurumdan şikayetçiyim. Bu tren yolu iki saate indirildi. Ben ona güvendim. Çocuğumu o yüzden o yolda gönderdim. 'Yaşından çok genç görünüyorsun, daha çok gençsiniz' dediler bana. İmza yetkisi olanlardan en üste kadar cezalandırılmasını istiyorum" dedi.
Sena Köse'nin babası Gürkan Köse, kazadan sonra kendilerine herkesin yaşadığının söylendiğini belirterek. "En çok zorumuza giden bu yalan haberler oldu. Sabaha kadar orada bekledik. Eşime söylenen laflar zoruma gitti. Eşime 'daha gençsiniz' dediler. A'dan Z'ye herkesten şikayetçiyim" dedi.
'KIZLARIMI KORUMAK İÇİN ÜZERİNE KAPAKLANDIM'
Kazada ölen Özgenur ve Gülce Dikmen'in annesi Funda Dikmen, gözyaşları içinde kendisinin de trende olduğunu, cuma günü İstanbul'dan trenle Uzunköprü'ye düğüne gittiklerini ve pazar günü dönüş için yine trene bindiklerini ifade etti. Dikmen, "Trende ayakta yolcu çok fazlaydı. 360 yolcudan fazla insan vardı. Tren çok hızlı gitti. Ben devrilen ikinci vagondaydım. Camlar zangırdamaya başladı. Sonra patlama gibi bir şey oldu. Kızlarımın üzerine korumak için kapaklandım, bayılmışım. Ayıldığımda etrafıma baktım ama kızlarım yoktu. Makinistler geldi 'yangın çıkabilir' diyerek bizi uzaklaştırmaya çalıştı. Onlar hiçbir şekilde bildirmedi. Vagonların altında insan var diyebilirlerdi. Kendi imkanlarımızla Tekirdağ Devlet Hastanesi'ne gittik. 2 evladımı kaybettim, onların haklarını arayacağım. Sorumluların hepsinden şikayetçiyim" diye konuştu.
'10-15 KİŞİYİ KURTARDIM'
Kazada eşi Melek Tuna'yı kaybeden Ekrem Tuna da trende kapasitesinin çok üzerinde insan olduğunu ifade ederek, kendi vagonlarında 40 kişinin fazla olduğunu söyledi. Trenin koltuklarında emniyet kemeri bulunmadığını belirten Tuna, "Tren doldu taştı insanlar artık nefes alamaz hale geldi. Muratlı'ya geldiğimizde insanlar trenin üstüne çıkacak durumdaydı. Kondüktör bilet kesemedi kalabalık nedeniyle. Muratlı'dan binenler biletsiz öldü. Hiç kimseye bilet kesilmedi. Sarılar Köyü'nü geçtik, tak tak diye vagondan ses geldi. Eşim 'ne oldu ölüyoruz' dedi. Vagon devrildi, uçtuk gittik. Eşimi kaybettim. Dışarıya çıktım çok yaralı vardı. Ben sadece 10-15 yaralıyı kurtarıp dışarıya çıkardım. Eşim ise ölü olarak yatıyordu. Sorumluların hepsini bu mahkeme salonunda görmek istiyorum. Hepsinin cezalandırılmasını istiyorum. Burada yargılanan garibanlarla işimiz yok" dedi.
Melike Can, kazada 5 yaşındaki oğlu Ömer Alperen'i kaybettiğini belirterek, kaza sonrası kimsenin kendilerine yardım etmediğini öne sürdü. Melike Can, "Sağlık görevlileri gelin size sakinleştirici vuralım dedi. Bu devletin bir helikopteri yok mu iki saat içinde gönderebileceği. Çok yüksek sesle takırtı sesleri duyduk. Sonra zıpladık. Sola doğru devrildik. Çamur içinde kalmıştık. Tanınmayacak haldeydim. Çocuklarımı göremediğim için ayağa kalktım. Yaklaşık 1,5 saat sonra yardım geldi. Tüm sorumlulardan şikayetçiyim" dedi.
Kazada yaralanan Emre Kocaağa, asıl suçluların cezalandırılmasını isteyerek, kendisiyle ilgilenilmediğini ve tedavisinin büyük bölümünü kendi imkanları ile sürdürdüğünü söyledi. Kocaağa, "Asıl suçluların ceza çekmesini istiyorum. Beni hiç aramadılar. Neredesiniz demediler. Karşımıza dört kişiyi getirdiler ancak ben asıl üsttekileri istiyorum. Ankara'ya gidip kendi imkanlarımla ameliyat oldum. Halen tedavi görüyorum. Muratlı'dan bindim, biletçi bilet kesmedi. 'Trenden veriyorlar' dediler. Kapıda oturanlar koridorlarda oturanlar vardı. Tıklım tıklımdı. Trene binerken hafif bir yağış vardı. Tren biraz hızlıydı. Bir acelesi var mı diye düşündüm. Bir gümbürtü geldi pat pat ses geldi. Ondan sonra bayıldım. Sonra hastaneye kaldırıldım" diye konuştu.
'KENDİ İMKANLARIMLA ULAŞMASAYDIM OĞLUMU KAYBEDECEKTİM'
Kazada eşi Emel Duman'ın kaybeden Erkan Duman, "Bir meleğin insan şeklini almış olan eşimi kaybettim. Evladım yaralandı. İki ay yoğun bakımda kaldı. Yüzünde ömrü boyunca taşıyacağı izler kaldı. Kendi imkanlarımla cerrahlara gittim. Çorlu istasyonundaydım. Saat 17.10 gibi kazayı duydum. Aracı duyar duymaz ambulansın peşinden gittim. Eşimi aradım açmadı. Olay yerine gittim. Önümüzden giden ambulans ve itfaiyeciler de olay yerini bulamadı. Makinistler ambulansa haber vereceğine amirine haber veriyor. Olay yerine 25 dakika sonra 17.40 gibi vardım. Polis ve jandarma yoktu. Oğlumu buldum annen nerde diye sordum 'annem öldü' dedi. Oğlumu sağlık çalışanlarına teslim etmek istedim. Önce almak istemediler, zorlayınca aldılar. Efe 5-10 dakika geç kalsaydı o da bugün ölmüş olacaktı. Eşimi bulamadım. Ceset torbalarının fermuarlarını açıp baktım ancak bulamadım" dedi.
Oğlunun çok başarılı öğrenci olduğunu ancak olaydan sonra psikolojisinin bozulduğunu anlatan Erkan Duman, kendilerine başsağlığı dilemediğini söylediği sanıklara da tepki gösterdi. Duman, "Hayallerimiz yarım kaldı. Biz şu an yaşayan ölüleriz. Hayallerimiz kalmadı. İster buradakiler ister üsttekiler olsun ben suçluların cezalarını çeksin istiyorum. Hastaneye siyasilerden çok gelen giden oldu ancak TCDD'den hiç kimse gelmedi. Hayatımız komple değişti. Çocuğum arabaya, uçağa binemiyor. Tatile gidecekti gitmek istemedi. Sadece benim aracımla seyahat edebiliyor. Herkesten tüm sorumlulardan tüm kurumlardan şikayetçiyim. Oraya kendi imkanlarımla ulaşmış olmasaydım bugün oğlumu da kaybedecektim" diye konuştu.
'BENİM GİBİ ANNELER BİR DAHA YANMASIN'
Kazada eşi Derya ve 6 aylık kızı Beren Kurtuluş'u kaybeden Melih Kurtuluş, gözyaşları dökerek konuşmada güçlük yaşadı. Kurtuluş, "Burada TCDD'nin olmaması, böyle bir iddianamenin olması çok ayıp. Burada sadece dört kişinin yargılanıyor olması ve TCDD'nin bu davanın dışında tutuluyor olmasını kabul etmiyorum. Burada TCDD olmadığı sürece buradaki dört kişiye bir şey demek istemiyorum. TCDD burada olmalı" dedi.
Zeliha Bilgin ise konuşmasına kazada kaybettiği kızı Bihter'in fotoğraflarını göstererek başladı ve kazada kızının yanı sıra 3 akrabasını da kaybettiğini söyledi. Yakınlarını ihmaller yüzünden kaybettiğini savunan Zeliha Bilgin, çocukların sadece trene binmek istedikleri için o trende olduklarını belirterek, olay günü yaşadıklarını gözyaşları içinde anlattı. Bilgin, "O sorunlu menfezin yapılması için benim kızımı kaybetmem mi gerekiyordu? 25 can gitti, 25 acılı aile gitti. Çok ağır bir tedavi görüyorum. Ben hayatımı kaybettim. Ben zangır zangır titriyorum. İhmaller yüzünden kızımı kaybettim. O garibanı niye getirdiler önümüze. Kendileri gelecekti. O makinisti İsa Apaydın'ı karşımızda görmek istiyoruz. Mustafa Karaşahin'i görmek istiyorum. İddianameyi ve o TCDD ile ilişkileri olan kişilerin hazırladığı bilirkişini kabul etmiyorum. TCDD Genel Müdürü'nü istiyorum. Ben onları ihmal yüzünden ölsünler diye büyütmedim. Adalete güveniyorum. Benim gibi anneler bir daha yanmasın" dedi.
Kazada 18 yaşındaki oğlu Serhat Şahin'i kaybeden Fatma Şahin, vagonda oğlu ve kızıyla bulunduğunu anlatarak, "Tren sendeledi, hopladı. Oğlumla kızıma sarıldım, onlar uçtu. Oğlum trenin altında kalarak öldü. hayatımız o anda bitti. Vicdanınız varsı suçlular bulunsun. Ben yaralandım suların içinde kaldım" dedi. Baba Hüseyin Şahin ise olay yerine gittiğinde oğlunu kendisinin çıkarmaya çalıştığını ifade ederek, "Gelen ekiplerde alet yoktu, köylüler vardı. Kurtarma yapamadılar, tüm sorumlulardan şikayetçiyim. Çocukları nasıl öldürdüler anlatsınlar" dedi.

Görüntü Dökümü
-------------------------
Halk Eğitim Merkezi'nden detaylar
Salon önünde alınan önlemler
Salona girenler
Polisin aldığı önlemler
Polisin yaptığı aramalar
Detaylar

Haber-Kamera: Gurbet GÖKÇE- Mehmet YİRUN/ÇORLU (Tekirdağ), -

==============

Cebinde patlayan telefon bacağını yaraladı

ADIYAMAN'ın Sincik ilçesinde, fabrika işçisi Hasan Öner (32), pantalon cebindeki cep telefonunun bataryasının patlaması sonucu bacağından yaralandı.
İlçeye bağlı Söğütlübahçe köyünde yaşayan fabrika içsi Hasan Öner, sabah işe gitmek için evden çıktı. Bineceği servise doğru yürüyen Öner'in cebindeki telefonunun bataryası patladı. Telefon yanmaya başladı. Can havliyle telefonu cebinden çıkarak Öner, bacağından yaralandı. Eve dönüp, yardım isteyen Hasan Öner, Sincik Devlet Hastanesi'ne götürüldü. Sağ bacağında derin yanıklar oluşan Öner, tedavisinin ardından taburcu edildi. Öner, yaşadığı korku dolu anları şöyle anlattı:
"İşe gidiyordum, bir patlama sesi duydum. Etrafıma bakındım bir şey bulamadım. Bacağımın yandığını hissettim. Elimi cebime attım, pantalonum yanıyordu. Yanan telefonu alıp, fırlattım. Eve döndüm, bacağım yaralamıştı. Sağlık ekiplerine haber verdik. Ambulansla Sincik Devlet Hastanesi'ne götürüldüm. Sağ bacağım yanmış. Ne kadar zamanda iyileşeceğimi bilmiyorum."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
--------------------------------
Yaralanan Hasan Öner
Öner'in yanan pantolonu
Öner'in olayı anlatması
Önerin cebinde patlayan telefonu
-Genel ve detay görüntü

Haber-Kamera: Haci BOZKURT-ADIYAMAN-DHA)
GÖRÜNTÜ BOYUTU: 974 MB

=======================

Yüzüncü Yılında Sivas Kongresi Ulusal Öğrenci Sempozyumu düzenlendi

SİVAS'ta 'Yüzüncü Yılında Sivas Kongresi, Ulusal Öğrenci Sempozyumu' düzenlendi.

Sivas Kongresi'nin 100'üncü yıl etkinlikleri kapsamında düzenlenen ve iki gün sürecek olan 'Yüzüncü Yılında Sivas Kongresi, Ulusal Öğrenci Sempozyumu' başladı. Atatürk Kültür Merkezinde düzenlenen ve Sivas, İstanbul, Bursa, Denizli, Trabzon, Hakkari, Elazığ, Amasya, Tokat, Yozgat, Bayburt, Afyon, Eskişehir ve Artvin'den öğrencilerin katıldığı program saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı. Bempozyumda konuşan Sivas Valisi Salih Ayhan, Sivas Kongresi'nin 100'üncü yıl dönümü etkinliklerinin çok güzel geçtiğini söyledi. Bir milletin tarihinde dönüm noktaları ve kırılma anları olduğunu belirten Ayhan, "Geçmişi güzel bir şekilde yadetmek, hissetmek, hassasiyet göstermek, ecdadın fedakarlığını farketmek, hem de gelecekteki bu güçlü duruşu, bu ruhu, bu heyecanı çocuklarımıza aşılamak istiyoruz." dedi.
Tarihini ve geçmişini bilmeyen milletlerin geleceğe umutla bakabilmesinin mümkün olmadığına vurgu yapan Ayhan, "Bizi güçlü kılan tarihimiz, geçmişimiz. İmanı olup ama imkanı olmayan atalarımızın birlik ve beraberlik içerisinde bu ülkeyi yedi düvele karşı nasıl savaş kazandığını ve bu ruhu öğrendik. Bu şuur ve bilinçle yolumuza devam ediyoruz" diye konuştu.
Öğrencilerden tarihi iyi bilmelerini isteyen Vali Ayhan, "Bu coğrafyanın nasıl badireler atlattığını iyi bilmemiz lazım. Bin yıldır Türk yurdu olan bu topraklara nasıl bedeller ödediğimizi bilmemiz lazım. Dolayısıyla kongremizin 100'üncü yılında her kesimi kucaklayan çalışmalar ve programlar yaptık. Bu tür etkinlikleri ve bilimsel anlamda yapılan çalışmaları anlamlı buluyorum" ifadelerini kullandı.

Şiir ve türkülerin seslendirildiği sempozyumda toplam 23 bildiri sunulacak. Sempozyumun diğer oturumları Sivas Kongresi'nin toplandığı tarihi binada gerçekleştirilecek.

Görüntü Dökümü:
-Sempozyumdan görüntü
-Konuşmalar

Haber-Kamera:  Uğur YİĞİT / SİVAS,

=============================

Alaplı'da avlanan torikler 50 liradan satıldı

ZONGULDAK'ın Alaplı ilçesinde balıkçıların ağlarına takılan 2 kilo ağırlığındaki torikler 50 liradan satışa sunuldu.

1 Eylül'de av yasağının sona ermesiyle denize açılan balıkçılar avlarını sürdürüyor. Palamut avı için ağ atan Alaplılı balıkçıların ağına nadir görülen torikler de takıldı. Balıkçı Tuncay Yazgan, dün akşam ilçe açıklarında 5 adet 2-3 kilo ağırlığında torik avladı. Tuncay Yazgan, palamut avının umdukları gibi başlamadığını belirterek, "10 gündür Karadeniz'den palamut balığı çıkmıyordu. Genelde hep hamsi çıkıyordu. Dün akşam itibariyle Karadeniz'e açılan balıkçılar palamut ile dönmeye başladı. Palamudun babası olarak bilinen 5 tane torik balığı tuttuk. Balığın bir tanesi ortalama 2 kiloya geliyor. Tanesini 50 liradan satıyoruz. İnşallah önümüzdeki günlerde palamutta bollaşacaktır." dedi.

Balık almak için tezgaha gelen Recep Öztürk, "10 gündür palamut göremiyorduk. Büyük torikleri görünce cep telefonumla görüntülemek istedim." dedi.

Görüntü Dökümü:
-Balıkçı tezgahından detaylar
-Torik Balığı
-Vatandaşlar torik balığı
-Balıkçı Tuncay Yazgan konuşma

Haber-Kamera: Cem SÜRMENELİ/ALAPLI(Zonguldak),

===============================

Traverten sırtı koruma altına alındı

DENİZLİ'nin Buldan ilçesinde termal su nedeniyle doğal yollarla oluşan 'Kamara Traverten Sırtı', Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla bugün Resmi Gazetede yayımlanan karara göre, kesin korunacak hassas alan ilan edildi.

Yenicekent Mahallesi'nin Narlıdere Mevkii'nde, Büyük Menderes Nehri kenarında zamanla termal suyun çıkmasıyla doğal yollarla oluşan 'Kamara Traverten Sırtı', 2003 yılında doğal sit alanı ilan edildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla Resmi Gazetede bugün yayımlanan karara göre, sırtın bulunduğu bölge, bu kez kesin korunacak hassas alan ilan edildi.

Yaklaşık 100 metre uzunluğunda ve 1200 metrekare alandaki doğal bir oluşum olan traverten sırtı, zengin mineral içerikli suyun akmasıyla meydana geldi. Ancak zamanla suyun kesilmesiyle traverten sırtı, hava şartlarıyla birlikte deforme oldu.

Traverten sırtının yanında kaplıca tesisi işleten Mustafa Başalı, kendi arazisinden çıkan termal suyu, alanın bir bölümüne vererek bölgenin korunmasına katkı sağladığını kaydetti. Bölgenin geçmişinin Roma dönemine kadar dayandığını belirten Başalı, "Daha önce termal suyun akışından dolayı burada zamanla traverten dokusu oluşmuş. 100 metre uzunluğunda doğal oluşan kaya parçasıdır. Uzun süredir su akmadığı için kaya parçası hava şartlarıyla birlikte deforme olmaya başladı. Suyla oluşan traverten kaya parçası, suyu kesildiği için yıpranıyor. Biz de buranın yanında kaplıca işletiyoruz. Bizim arazimizden çıkan suyu, travertenin bir bölümüne veriyoruz. Burayı elimizden geldiğinde korumaya çalışıyoruz. Devletin de desteğini bekliyoruz dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
Traverten alandan detay
Akan sudan detay
Alandan görüntü
Mustafa Başalı ile röp.

Haber- Kamera: Ramazan ÇETİN- Deniz TOKAT / DENİZLİ,


Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel

Bebek Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title