Haberler

Cumhurbaşkanı Erdoğan Reuters'a değerlendirmelerde bulundu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Rejim bizim gözlem kuleleri ile uğraştığı ve oralara saldırı falan yaptığında durum zaten çok farklı istikamete gider. Şu anki gibi durmayız. O zaman atılacak adımlar neyse bu adımların gereğini yaparız." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dolmabahçe'deki Cumhurbaşkanlığı Çalışma Ofisinde Reuters Haber Ajansına verdiği özel mülakatta, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Erdoğan, güvenli bölge konusunda 20 mil talebinin ABD Başkanı Donald Trump'tan geldiğini belirterek, "Bu 30 kilometreye Sayın Trump'ın yanındakiler ve altındaki ekip uymadı. Bunun dışında bir başka adım da Fırat'ın Doğusu. Mesela, Obama'nın bana verdiği söz şuydu, 'Mümbiç'ten çıkacağız.' dedi. Antalya'daki G-20 zirvesinde de Obama ile bunları konuşmuştuk, 'Çıkacağız.' dedi. Peki çıktı mı? Çıkmadı. Sayın Trump'a bunu söylediğim zaman aynı şeyi o da söyledi. O zaman görevde Tillerson vardı. Tillerson, 'Çıkacağız.' dedi, ama çıkmadılar ve hala oradalar. Peki Mümbiç"in gerçek sahipleri kimler? Yüzde 90 ile Araplar. Şu anda ve o toprakların gerçek sahipleri topraklarına giremiyor. Biz diyoruz ki, 'Eğer buraları işgal etmeyecekseniz lütfen buraları sahiplerine terk edin.' Sahiplerine verilmiyor. İkide bir 'Kürt, Kürt' diyorlar. Bunların aslında oradaki Kürtlerle samimi bir ilişkisi de yok. Orada Kürt diye geçinenler aslında terör örgütünün temsilcileri. Gerçeği görmemiz lazım. Mesela bunu yine Obama ile yaşadık. Sayın Obama, bana bir gece telefon açtı, 'Kobani'ye uçaklarımızı indirmek zorundayız. Oradaki insanlar zor durumda, onları Türkiye'ye almak zorundayız ya da oradaki belirli yerlere ciddi manada mühimmat indireceğiz.' dedi. Ne yaptılar? Oraya ciddi manada silah indirdiler ve o günden bugüne yaklaşık 300 bin Kobanili'yi ülkemizde yedirip içirip, giydiriyoruz. Nerede Amerika? Yok. O Kürtler nerede? Benim ülkemde, onlara biz bakıyoruz. Bakın bizim ülkemizde mültecilerin içinde Araplar, Kürtler, Yezidiler, Keldaniler de var. Biz ayrım yapmadık, bize en ufak bir destek gelmedi. Özellikle Suriye'de Hristiyanlarla ilgili olarak o bölgede Süryaniler çok ciddi sıkıntı çekiyor. O Süryanilere sormak lazım, 'Size bu terör örgütleri ne yapıyorlar?' Onlara sorun, biz biliyoruz hepsi çok ciddi sıkıntılar çekiyor. Oradaki PYD/YPG'nin zulmüyle karşı karşıyalar. Biz bunların hiçbirini anlatamadık dostlarımıza. Biz burada tek şey söylüyoruz, barış koridoru esastır. Sınırımızda terör koridoruna izin vermeyiz, vermeyeceğiz. Bu konularda atılması gereken adım neyse bu adımları da atacağız." dedi.

Erdoğan, İdlib'teki gözlem noktalarından şu anda çekilmenin söz konusu olmadığını da vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Bizim oradaki 12 gözlem noktası hususunda muhatabımız Suriye değil. Biz bu çalışmaları ağırlıklı olarak Rusya ile yürüttük, yürütüyoruz. İran ile kısmen yürütüyoruz, ama Türkiye olarak Suriye iç savaşı başladığından bu yana bu ülkenin toprak bütünlüğünü ve Suriyelilerin geleceğinde söz sahibi olmasını savunduk. İşte bu Anayasa çalışmaları da buna dahil. Fakat rejimin böyle bir derdi yok. Rejim bizim gözlem kuleleri ile uğraştığı ve oralara saldırı falan yaptığında, durum zaten çok farklı istikamete gider. Şu anki gibi durmayız. O zaman atılacak adımlar neyse bu adımların gereğini yaparız. Burada biz şu anda Soçi Mutabakatı neyse o mutabakatı işletiyoruz ki bunda Rusya, İran var, güçlüyüz. Bu gözlem noktaları İdlib'in içindeki sivilleri korunmasına yöneliktir fakat rejim rahat durmuyor. O sivilleri vuruyor. Rejim Halep'i ne hale getirdiyse şimdi aynı şeyi İdlib'te yaptı. Kolay değil burada 3 milyon insan yaşıyor. Şu anda İdlib tamamen harabül basra oldu. İdlib'in gerginliği azaltma bölgesi statüsünün korunmasına önem veriyoruz. Bu amaçla Rusya ile 17 Eylül 2018'de imzalamış olduğumuz Soçi Mutabakatı'na da bağlıyız, herkesin de buna bağlı olmasını istiyoruz. Türkiye olarak, bizim bu konudaki hassasiyetlerimiz ve önceliklerimiz var. Rejim güçlerinin terörizm ile mücadele bahanesiyle sivilleri hedef alması kabul edilemez. Bunu görmemiz lazım. Biz bu saldırıları ülkemize yönelik yeni bir mülteci akını riskini ve siyasi çözüm sürecinin iflası tehlikesi olarak da görüyoruz. Çünkü gelen bu insanların hepsinin yükünü kaldırmak kolay bir iş değil.

"40 milyar dolar bizim yaptığımız harcamamız var"

"AB'den gerekli destek gelmezse, kapıları açabilirim diyorsunuz, bunu detaylandırır mısınız?" sorusuna Erdoğan şu yanıtı verdi:

"Biz desteği verdik, fakat şu anda Avrupa Birliği'nin daha önce verdiği söz vardı, bu 6 milyar avroluk bir destek, bunu bizim milli bütçemize yapmıyor, bunu STK'lar vasıtasıyla aracı kuruluşlara örneğin AFAD ve Kızılay'a yapıyordu, yapmaları lazımdı. Söz verdikleri süre içinde yapmadılar. Hatta bunu daha da artıracağız dediler. En son Merkel ile yaptığım görüşmede, sayın Şansölye, '6 milyar avronun üzerinde ne yapmamız gerekiyor bize bunu da söyleyin' dediler. '6 milyar avronun üzerinde çok şey yapmanız gerektiğini şimdiden söyleyebilirim' dedim. Çünkü yaptığımız harcama ortada, 40 milyar dolar bizim yaptığımız harcamamız var. Zaten sizin buradan nelerin yapılması gerektiğini anlamanız lazım.' dedim. Bu konularda herhangi bir adım atılamadığı zaman bu yükün altında biz kalamayız. Ege ve Akdeniz'de botların içinde insan kaçakçılığının bu insan kaçakçılığıyla ölen insanların herhalde bir bedeli var. Bunları da birileri ödeyecek, ödemesi lazım. Biz de diyoruz ki, o zaman bu işi madem kabullenmiyorsunuz biz de kapıları açarız, oradan nereye gideceklerse buyursunlar gitsinler. "

Erdoğan sadece Cerablus ve Elbab'a 365 bin Suriyelinin geri gönderildiğini hatırlatarak, "Kuzeyin tamamını planladığımız zaman rahatlıkla o bir milyonu Afrin dahil buralara alabiliriz. Bakın sadece Elbab ve Cerablus'ta 365 bin insan şu anda oralara döndü. Bu bir planlama melesidir. Planlamayı yaptığımız anda bu işi çözeriz. Arkadaşlarımız bunu çalıştı." dedi.

"Kuzey, hakkını nüfusu oranıyla alacak"

Akdeniz'deki sondaj çalışması ve Kıbrıs konusunda atılacak adımlara ilişkin soru üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:

"Kıbrıs adası olarak ele aldığımızda Kuzey-Güney, 3 de garantör ülke var. Türkiye, Yunanistan ve İngiltere. Bir de misafir garantör ülke olarak Avrupa Birliği görünüyor. Birçok mevcut liderler benim katıldığım süreçlere onlar katılmadılar. Nedir bu, Bürgenstock zirvesi. Kiminle yaptık bunu, Kofi Annan ile yaptık. Kendisiyle Bürgenstock'ta bir araya geldik. O zaman Yunanistan Başbakanı garantör ülke olarak, biz garantör ülke olarak karşılıklı olarak oturduk, konuştuk. AB'yi temsilen Verheugen geldi. Bu toplantıları yaptık. Önce masadan kalmak istediler, ancak merhum Kofi Annan, 'Ben söz verdim burada işi bitirmeden kalkamayız.' dedi. Bunu üzerine imzaları atmak zorunda kaldılar. Peki ne oldu? Referanduma gidildi ve referandumda Kuzey Kıbrıs tarafı görüşmeye yüzde 65 evet dedi. Güney Kıbrıs yüzde 75 hayır dedi. Hayır dediği halde Güney Kıbrıs'ı Avrupa Birliğine aldılar, ama Kuzey Kıbrıs'a almadılar. Bakın bu işlerin dayandığı yerler nereye gidiyor. O günden bugüne adaletsiz yaklaşım, hak hukuk tanımayan bu yaklaşım dünyadaki barışı tehdit ediyor. Kıbrıs'ın etrafında belirlenmiş olan yerler ve buralarda Türkiye'nin de aramaya yapabileceği, Güney Kıbrıs'ın da arama yapabileceği yerler var. Fakat uluslararası hukuk bu konuda neyi emrediyor? Uluslararası hukuk şunu emrediyor, 'Buradan hangi ürün çıkarsa çıksın, balık ya da petrol olabilir, bunlar nüfusa oranla eşit oranda paylaşılır.' diyor. Bunlar ne yapıyor? Kuzey Kıbrıs'ı bunların tamamından mahrum etmek istiyorlar. Uluslararası hukukta böyle bir şey yok. Neyse bu hakkını nüfusu oranıyla alacak. Güney de hakkı neyse onu alacak. Ama burayla hiç alakası olmayan ülkeler bu denizler üzerinde söz sahibi olmaya çalışıyorlar. Sıkıntının kaynağı burada yatıyor. "

(Sürecek)

Kaynak: AA / Güncel

Avrupa Birliği Türkiye Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title