Haberler

DHA YURT BÜLTENİ - 2

Öldürdüğü kuzeninin adına, ailesine mektup göndermişKonya'nın Akşehir ilçesinde 9 yıl önce ortadan kaybolan kuzeni Zehra Özkan'ı (34), 14 yerinden bıçaklayarak öldürdüğü ortaya çıkan Ramazan Çınar (43), olay yerinde cinayeti nasıl işlediğini anlattı.

Öldürdüğü kuzeninin adına, ailesine mektup göndermiş

Konya'nın Akşehir ilçesinde 9 yıl önce ortadan kaybolan kuzeni Zehra Özkan'ı (34), 14 yerinden bıçaklayarak öldürdüğü ortaya çıkan Ramazan Çınar (43), olay yerinde cinayeti nasıl işlediğini anlattı. Çınar, öldürdüğü kuzeninin kayıp olduğu sanıldığı dönemde kuzeni adına, ailesine mektup gönderdiğini de söyledi. Çınar, birer ay arayla gönderdiği 3 mektupta ise, "Ben iyiyim. Beni merak etmeyin. Köyde adım çıktığı ve herkes beni konuştuğu için oradan uzaklaştım. Birini buldum ve onunla evleneceğim" gibi cümleler kullandığını belirtti.

Akşehir'in daha önce belde statüsünde olan Ortaköy Mahallesi'nde, eşinden boşandıktan sonra anne-babasıyla yaşayan 2 çocuk annesi Zehra Özkan, 2010 yılının Temmuz ayında, gezmeye gitti. Ancak bir daha dönmedi. Aile, jandarmaya kayıp başvurusunda bulundu. Yapılan tüm aramalara rağmen Özkan'ın izine rastlanamadı.

7 ay önce Özkan'ın bulunmasıyla ilgili çalışma savcılık kararıyla polise devrildi. Asayiş Şubesi Cinayet Büro Amirliği ekipleri, özel ekip kurdu. Ekip, Akşehir'e yakın olan Afyonkarahisar'ın Bolvadin ilçesine bağlı Akar mevkiindeki ormanlık alanda, yabani hayvanlar tarafından parçalandığı için tanınmayacak halde olan bir kadın cesedi bulunduğunu da belirledi.

Cesedin, Zehra Özkan'a ait olabileceği ihtimali üzerine çalışmalar bu yönde yoğunlaştırıldı. Polis, daha önce iki kez boşanan Zehra Özkan'ın, o dönem evli olan teyzesinin oğlu Ramazan Çınar ile gönül ilişkisi olduğunu belirledi. Çınar'ın kadın cesedinin bulunduğu bölgeye gelip gittiğini saptadı. Ardından Çınar'ı teknik ve fiziki takibe aldı.

Yapılan çalışmalar sonucu delillerin Çınar üzerinde yoğunlaşması nedeniyle, geçen salı günü gözaltına alındı. Kuzeni Zehra Özkan'ı öldürdüğünü itiraf eden Çınar, "Zehra iki kez evlenip boşanmıştı. İlişkimiz vardı. Zehra'yı alıp Antalya'ya götürdüm. Orada bir gün kaldıktan sonra da bir akrabamızın evine götürdüm. Ailesi kayıp başvurusunda bulunmuş. Benden şüphelenmemeleri için Akşehir-Antalya arasında sürekli gidip geldim. Beş gün sonra Zehra'yı ailesinin yanına götürmek için yola çıktım. Zehra, 'Beni eve götürme, dönmek istemiyorum. Artık evlenelim' dedi. Ben de evli ve çocuklarım olduğunu, bunun için zaman gerektiğini söyledim. Ancak Zehra'yı ikna edemedim. Aramızda tartışma çıktı. Zehra'yı bıçakladım" dedi.

ŞUURUMU KAYBETMİŞİM

Ramazan Çınar, dün yer tespiti için kuzenini öldürdüğü Afyonkarahisar'ın Bolvadin ilçesine bağlı Akar mevkiindeki araziye götürüldü. Kuzenini öldürdüğü yeri polislere gösteren Ramazan Çınar, olayın bir anda şuurunu kaybetmesi sonucu yaşandığını öne sürdü. Ramazan Çınar, "Bana, 'Karından boşanacaksın, çocuklarını bırakacaksın. Beni alacaksın' dedi. Buraya gelmemizi Zehra istedi. Buraya daha önce hiç gelmemiştim. Buraya gelip 15-20 dakika oturduk. Zehra'yı ikna etmeye çalıştım. 'Bak güzelim böyle olmaz. Senin de, benim de küçük çocuklarımız var' dedim. 'Beni mecbur alacaksın. Gerekirse evine gelip otururum' dedi. Bu arada ben oturduğum yerden ayağa kalktım. Ben ayağa kalkarken gömleğimi çekip yırttı. 'Beni almazsan seni köye rezil ederim' dedi. Bu sözden sonra ben şuurumu kaybetmişim. Cebimde bıçak vardı. Onu çıkardım ve sapladım. Bıçağı 2 veya 3 kez sapladığımı hatırlıyorum. Gerisini hatırlamıyorum" dedi.

ÖLMESEYDİ HASTANEYE GÖTÜRÜRDÜM

Kendisine geldiğinde Zehra Özkan'ın öldüğünü gördüğünü ifade eden Ramazan Çınar, "Kendime geldiğimde Zehra kanlar içerisinde yerde yatıyordu. Niye böyle yaptım diye ona sarılıp ağladım. Nabzına baktım, kalp atışına baktım. Yaşıyorsa hastaneye götürecektim ama Zehra ölmüştü. Ölünce de korkup, bırakıp gittim. Hiç kimseye olayla ilgili bir şey anlatmadım. Zehra'nın eşyalarını kimseye görünmeden eve getirip yaktım. Zehra sinirli bir insandı. Söylediğini de yapabilecek bir kişiydi" diye konuştu.

AİLESİNE  MEKTUBU GÖNDERMİŞ

Ramazan Çınar,  kuzeni Zehra Özkan'ın kayıp olduğu sanıldığından 1 ay sonra kuzeni adına ailesine mektup gönderdiğini belirtti. Birer ay arayla 3 mektup gönderdiğini ifade eden Çınar mektuplarda, "Ben iyiyim. Beni meram etmeyin. Köyde adım çıktığı ve herkes beni konuştuğu için oradan uzaklaştım. Birini buldum ve onunla evleneceğim" gibi cümleler yazdığını söyledi. Çınar, "Zehra'nın ailesine mektupları da ben gönderdim. İkisini Konya'dan, birini  Ankara'dan. Zehra'nın ailesi bir programa katılmıştı. Orada yazıların Zehra'ya ait olmadığı söylenmişti. Ondan sonrada göndermeyi bıraktım" dedi.

Ramazan Çınar, emniyetteki sorgusunun ardından bugün adliyeye sevk edildi.

Görüntü Dökümü

-------------

Şüphelinin, olay yerinde cinayeti anlatması

Genel ve detay

Haber- Kamera: Tolga YANIK KONYA-DHA

====================

Satsuma cinsi mandalinada, hasat zamanı

İzmir'in mandalina üretiminde önemli merkezlerinden olan Seferihisar'da geçen yılın aksine bu yıl yüzler gülüyor. İşçisinden üreticisine kadar birçok insanın ekmek kapısı olan mandalinada her ne kadar rekolte düşük olsa da, ürün kalitesi sevindirdi. C vitamini deposu olan mandalina, iç pazarda olduğu kadar dış pazarda da yoğun talep görüyor. Ürün, en çok Balkan ülkelerine ihraç ediliyor.

Yeterli miktarda tüketildiğinde kalbi koruyan, bağışıklık sistemini güçlendirerek soğuk algınlığına karşı vücudun direncini arttıran vitamin deposu Satsuma cinsi mandalinada, hasat zamanı. İzmir'in mandalina üretiminde önemli merkezlerinden olan Seferihisar'da, üreticiler bütün yıl emek verdikleri bahçelerin meyvelerini almaya başladı. Mandalina üreticilerinin büyük bölümü, bu yıl ürün veriminden oldukça memnun. İnce kabuklu ve çekirdeksiz mandalinada, rekolte düşüklüğüne rağmen kalitenin yüksek olması, yüzleri güldürdü. İlçenin önemli geçim kaynaklarından biri olan mandalina, iç pazarda olduğu kadar dış pazarda da rağbet görüyor. Seferihisar Mandalina Üreticileri Birliği Yönetim Kuruşu Başkanı Halil Ak, geçen yıl 100 kilogram meyve veren bir ağacın bu yıl 25- 30 kilogram ancak ürün verdiğini fakat geçen yıl satış konusunda sorunların yaşandığını, yeni dönemde ise böyle bir sıkıntı ile karşılaşmayacaklarını söyledi. Mandalina az yetiştiği için ürünü satmakta zorlanmayacaklarını belirten Halil Ak, "Bu yıl o zorluk yok. Ürün az olduğu için satış konusunda sıkıntı yaşamıyoruz. Ürünlerimizin kalitesi çok güzel" dedi. Seferihisar mandalinasının iç pazarda İstanbul, Ankara, Bursa ve Yalova'da satıldığını ifade eden Ak, dış pazarda da önemli bir paya sahip olduklarını söyleyerek, "Mandalinayı Makedonya'ya, Balkan ülkelerinin tümüne ve Ukrayna'ya gönderiyoruz. Ama genelde Balkan ülkelerine gidiyor" dedi. Seferihisar Mandalina Üreticileri Birliği Yönetim Kuruşu Başkanı Halil Ak, "Bu yıl malı olan üreticinin yüzü gülüyor ama malı olmayan çok fazla bahçe var. Yine işçinin girmeyeceği çok bahçe var. Geçen yıl üretici bahçesine yaptığı masrafın karşılığını alamadı. O nedenle de bahçesinden vazgeçti" dedi.

'AKDENİZ SİNEĞİ AĞAÇLARI KURUTUYOR'

Mandalinanın ihracatı esnasında en büyük sorunlardan birinin Akdeniz sineği hastalığı olduğunu kaydeden Ak, "Üreticimiz bahçesine bakmadığı zaman, ağaç verimi düşüyor. Geçen yıl üretici para alamayınca bahçesine bakamadı. Ağaçlar için gerekli olan suyu, ilacı veremedi. Örneğin bu bahçeye Akdeniz sinek ilacı atılmamış. Görüyorsunuz hastalıklı ürünün içinde larvalar var. Larvalar kurt yapıyor, kurtlar çok kısa zamanda tekrar Akdeniz sineğine dönüşerek başka ağaçları vuruyor. Bu ağaç bitmiş durumda.  Bundan yeniden sağlıklı ürün elde edebilmek için 5 yıl uğraşmak gerekiyor. Ağaçta yosun olduğu zaman o ağaç bitiyor" dedi.

Tüketicilerin C vitamini almak için mandalina tüketmesi gerektiğini kaydeden Ak, herkesin çocuklarına mandalina yedirmesini, sabah kahvaltılarda mandalina suyu içilmesinin daha faydalı olduğunu belirtti.

'MANDALİNA BAHÇELERİ EKMEK KAPIMIZ'

Mandalina bahçesinde çalışan işçiler de sabahın erken saatlerinde iş başı yapıyor. Bir çoğu çocukları ile birlikte çalışmaya giden işçilerden Şengül Derge (56), yağmur çamur demeden çalıştıklarını belirterek, kesim yapanların günlük 70 TL aldıklarını söyledi. Derge, "Sabah saat 05.00'te kalkıyoruz, saat 07.00'de işe başlıyoruz. Bahçede kesim yapıyoruz. Bahçemiz güzel olursa kasamız bol çıkıyor. Ekmek paramızı böyle kazanıyoruz. 7- 8 ay mandalina kesmek için bu ayları bekliyoruz. Çoluk çocuğumuzla geliyoruz, çalışıyoruz" diye konuştu. İşçilerden Ferdi Yarmay (24) da, "Bu işin bazı zorlukları var ama her şeye rağmen biz ekmek paramızı bu bahçeden çıkarıyoruz. Yağmuru, çamuru var. Sabah erken kalkıyoruz. Tarlaya geldiğimiz zaman zorluk kalmıyor. Emeğimizin karşılığını alıyoruz. Çalışmalar 2 veya 3 ay sürüyor. Ekmek kapısı neticede, çalışıyoruz" diye konuştu.

Görüntü Dökümü

-----------

Mandalina bahçesinden görüntü

İşçiler mandalina toplarken görüntü

Mandalina taşıyan işçilerden görüntü

Hastalık olan mandalina ağaçlarından görüntü

Seferihisar Mandalina Birliği Başkanı ve işçiler ile röp.

Genel ve detay görüntü

Haber: Umut KARAKOYUN-Kamera: Mücahit BEKTAŞ/ İZMİR,

====================

Fabrikadaki işini bırakıp, yetiştirdiği süs tavuk ve horozları geçim kaynağı oldu

Manisa'da yaşayan 32 yaşındaki Emrah Bilgi'nin 9 yıl önce hobi amaçlı aldığı 'orman tavuğu' olarak da bilinen 'Brahma' cinsi horoz ve tavuklar geçim kaynağı oldu. Çizme fabrikasındaki işini de bırakıp, beslediği horozlarla katıldığı güzellik yarışmalarında birincilikleri bulunan Bilgi, geçen yıl sattığı tavuk, horoz ve yumurtalardan toplam 200 bin lira kazandığını belirterek, "Bu tavukların yumurtaları iriliğine göre 35 ile 40 liradan satılıyor" dedi.

Şehzadeler ilçesine bağlı 1900 nüfuslu kırsal Selimşahlar Mahallesi'nde yaşayan ve bir çizme, fabrikasında çalışan evli, 2 çocuk babası Emrah Bilgi, 2010 yılında kanatlı hayvan yetiştiriciliğine başladı. Bunun için de Cochin ve Malay ırkının melezlenmesi ile elde edilmiş, bir Asya ırkı olan, güzel ve gösterişli duruşları ile dikkat çeken 'Brahman' cinsi tavuk ve horozlara yöneldi. 3 bin lira kredi çekerek, Romanya'dan 'Brahman' cinsi 3 yavru tavuk ve 1 horoz getirtip, tek katlı evinin bahçesinde yaptığı kümeste yetiştirmeye başladı. Zamanla tavuk ve horozlarının sayısını çoğaltan Bilgi, yumurtaları ve yavrularını satmaya başladı. Bunun üzerine Bilgi, işi daha da büyütüp, evinin 100 metrekarelik bahçesindeki kümesi de genişletti.

FABRİKADAKİ İŞİNDEN İSTİFA ETTİ

Bilgi, 5 yıl önce çizme fabrikasındaki işinden de istifa edip, kendisini tavuk ve horozlarına adadı. Aynı zamanda Türkiye Brahma Kulübü Başkanı ve Selimşahlar Mahallesi Muhtarı da olan Bilgi, yetiştirdiği tavuk ve horozlarla yarışmalara katıldı. Türkiye Süs Tavukları ve Bahçe Hayvanları Federasyonu tarafından 2018 yılı Ocak ayında İstanbul'da düzenlenen Ulusal Güzellik Yarışması'nda 'Sancak' isimli 'Brahma' cinsi horozuyla birincilik elde etti. Ertesi yıl yine aynı federasyon tarafından İzmir'in Menemen ilçesindeki Göl Park'ta düzenlenen yarışmaya, bu defa yaşadığı mahalleden esinlenerek 'Selimşah' ismi verdiği horoz yavrusu ile katılan Bilgi, yine birinci oldu. Yarışmada birinciliği kazanan horozu 'Sancak'ı 5 bin 500 liraya sattığını belirten Bilgi, şunları söyledi:

"Bu işe başlamadan önce ailemi düşündüm. 'Tavuk ve horozlar, çocuğuma zarar verir mi?' diye aklımdan geçirdim. Ama araştırdığımda 'Brahma' cinsi tavuk ve horozların uysal olduğunu ve güzelliği için beslendiğini öğrenince hemen 3 yavru tavuk ve 1 horoz alıp büyüterek, bu işe başladım. Görüntü olarak heybetli olmaları ve yaklaşık 7-8 kiloya kadar ulaştıkları için kümes hayvanları arasında 'Brahma' cinsi dikkati çekiyor. Boyları 95 santimetre, ağırlıkları ise 7-8 kiloya kadar ulaşabiliyor. İnsanlar, bu tavuk ve horozların fiyatlarını duyunca çok olduğunu düşünüp, 'Kuzu mu satıyorsun?' diyorlar. Ama bize göre, bunlar çok değerli hayvanlar."

YUMURTASI VE YAVRULARI YURT DIŞINA BİLE SATILIYOR

İşini severek yaptığını ve hayvanlarına özenle baktığını dile getiren Bilgi, "Bu hobim sayesinde geçimimi sağlamaya başladım. Bu hayvanların yumurtasını ve ürettiğim yavruları yurt içi ve dışında satıyorum. Bu cins tavuklar günde bir kez yumurtluyor. Yumurtasının tanesi iriliğine göre 35 ile 40 liradan satılıyor. Özellikle İran, Irak ve Azerbaycan'dan çok fazla talep var. Taleplere yetişemez hale geldim. Talep çok olduğu için fiyatları da yüksek. Bazen 15- 20 kişinin yumurta almak için sırada beklediği oluyor" diye konuştu.

Geçen yıl toplam 200 horoz ve tavuğunu sattığını belirten Bilgi, "Yumurtalarını da hesaba kattığımda 200 bin lira gibi bir kazancım oldu. Şu an toplam 50 tavuk ve horozum var. Bunların da sayısını arttırmak için çalışacağım" dedi.

Görüntü Dökümü

----------

-Tavuk ve horozlardan görüntü

-Emrah Bilgi'nin tavuk ve horozları ile ilgilenmesi

-Emrah Bilgi'nin muhtarlık binasından görüntüsü

-Emrah Bilgi ile röp.

-Genel ve detay görüntüler

Haber - Kamera: Cemil SEVAL / MANİSA, DHA)

==================

Futbolcu olacaktı, öğretmenin şaplağı ile vali oldu

Erzurum Valisi Okay Memiş, 'Kariyer sohbetler programı'nda Atatürk Üniversitesi öğrencileri ile buluştu. Gençlerin sorularını cevaplandıran Vali Memiş, "Giresun'da ilkokula giderken öğretmenimiz herkese 'Ne olacaksınız?' diye sordu. Herkes bir şey söyledi. Sıra bana gelince 'Futbolcu olacağım' dedim. Öğretmenim önce şaka sandı. Bir daha deyince bana bir şaplak vurdu ve ben vali oldum" dedi.

Atatürk Üniversitesi Nenehatun Kültür ve Gösteri Merkezi'ndeki söyleşi öncesi Vali Okay Memiş'in özgeçmişi anlatıldı. Çeşitli fakültelerden öğrencilerin büyük ilgi gösterdiği söyleşide fotoğraflarla hayatını anlatan Vali Memiş, öğrenciler Beyzanur Yağan ve Mustafa Kaan Tanır'ın sorularını cevaplandırdı. Çocukluk ve gençlik yıllarını esprili bir dille gençlerle paylaşan Memiş, vali olmasını şöyle anlattı:

"Ortaokulda Hayri hocamız vardı, derste 'büyüyünce ne olacaksınız?' diye sordu. Sınıfta arkadaşlarım son derece popüler meslekleri söylediler. Avukat, doktor, mühendis gibi meslekleri söylediler. Hocam bana 'Okay sen ne olacaksın?' deyince futbolcu olacağım cevabı üzerine bir şaplak yedim. Öğretmenim benim dalga geçtiğimi düşünüyordu. Halbuki ben hakikaten futbolcu olmak istiyordum. Bunu anlatıyorum. Hayri hocam bir gün 'Ne oldu kötü mü oldu, iki de bir şaplağımı söylüyorsun. Benim sayende vali oldun' dedi."

Çocukken oyuncaklarının ağaçlar bir de plastik top olduğunu belirten Vali Memiş, bisikleti olmasını çok istediğini söyledi. Kendisine hediye edilen futbol topunu şişirecek yeri bulamayınca kestiklerini anlatan Vali Memiş'in sözleri öğrencileri kahkahaya boğdu. Barkovizyona yansıtılan fotoğrafları tek tek anlatan Vali Memiş, İdris adlı bir arkadaşıyla çekildiği çocukluk fotoğrafını görünce "Yaş aldıkça daha iyi oluyorum sanki. Bazen anneme babama diyorum bu fotoğrafları göstererek, 'evlat olsa sevilmez' diyorum" espirisi öğrencileri güldürdü. Üniversitede yabancı dil eğitiminin iyi olmadığını, lise, ortaokulda hoca olmadığı için İngilizce dersinde futbol oynadıklarını söyleyen Vali Memiş, "İngilizcem yerine futbolum gelişti" dedi.

ERGENEKON, BALYOZ CASUSLUK DAVALARI

Öğrencilerine kariyer planlamasıyla ilgili tavsiyelerde bulunan Vali Memiş, Ergenekon, Balyoz ve Casusluk soruşturmalarında ismi olduğunu hatırlatarak, "Benim hukuk müşaviri olmamın sebebi bu ülkenin içinde olduğu FETÖ mücadelesidir. Genel müdür yardımcısı iken şu anda bir çoğu ihraç olan meslektaşlarımın iftirasına maruz kaldım. Basından da takip ettiğiniz Ergenekon, Balyoz, Casusluk soruşturmalarında ismi olan birisiyim. Bize atılan iftiranın iftira olduğunu tespit ettik. 17-25 Aralık süreci olduğunda bize gelin dediler. FETÖ'cü olmadığımızın tek delili atılan iftiralardır. Bakan danışmanı oldum, sonra da vali oldum. Hiç yılmadım, prensiplerimden, Anayasal ilkelerden hiç taviz vermedim. Atılan iftira sırasında benimle sohbet etmeyen arkadaşlar sonra kutlama için sıraya geçtiler. Gençler rüzgara karşı sallanmayın. Dostdoğru olun, dümdüz olun er geç hedefinize ulaşırsınız" diye konuştu.

Salonu dolduran öğrencilerin tek tek sorularını cevaplandıran Vali Memiş'e program sonunda Kariyer Merkezi Müdürü Prof. Dr. Süleyman Toy, Vali Memiş'e çiçek ve günün anısına plaket takdim etti.

VALİ MEMİŞ'LE YEMEK YİYECEKLER

Bu arada söyleşi sırasında Vali Okay Memiş'e soru yönelten öğrenciler arasında çekiliş yapılacak. Kariyer Merkezi'nin yapacağı çekiliş sonrası 20 öğrenci Vali Okay Memiş'in konakta misafiri olarak birlikte yemek yiyecek.

Görüntü Dökümü

---------

-Vali Memiş'in salona girmesi

-Salondaki katılımcılar

-Kariyer Merkezi Müdürünün konuşması

-Vali Memiş'in konuşması

-Vali Memiş'in fotoğrafları anlatması

-Söyleşiden genel ve detaylar

Haber: Salih TEKİN - Kamera: Zafer KUMRU / ERZURUM,

====================

Akülü araçlarına sırayla binerek simit satıyorlar

Denizli'de, seyyar tezgahta simit ve poğaça satarak geçimini sağlayan bedensel engelli Gürkan ile Rahime Tan çifti, el ele verip engelleri aşıyor. Rahime Tan, "Biz balık değil, balık tutmayı istedik. Hayat mücadelemizi sürdürüyoruz" derken, eşi Gürkan Tan ise, "İşimizdeki zorlukları el birliğiyle aşıyoruz. Evde kalmayı değil, hayatın içinde olmayı seviyoruz" dedi.

Denizli'de yüzde 51 bedensel engelli Gürkan (43) ve eşi yüzde 40 yürüme engelli Rahime Tan, 2012 yılında Denizli Büyükşehir Belediyesi'nin kendilerine tahsis ettiği tekerlekli tezgahta simit ve poğaça satarak hayatlarını sürdürmeye başladı. Her gün saat 07.00'de Denizli Devlet Hastanesi önündeki seyyar tezgahlarını açan Tan çifti, fırından aldıkları taze simit ve poğaçaları itinayla tezgahlarına yerleştiriyor. Müşterilerini güler yüzle karşılayan çift, iş hayatında engelleri yardımlaşmayla aşıyor. Çiftten birisi poşeti açarken, diğeri talep doğrultusunda simit veya poğaçayı yerleştiriyor. Fiziksel engellerine rağmen çalışma hayatının içinde yer almayı tercih eden çift, 10 saatlik mesailerinin ardından yine birbirine destek olarak eve dönüyor. Yorucu bir çalışma temposu içerisinde yaşamlarını sürdüren çift, evden işe giderken, toplu taşım araçlarını kullanıyor. Bedensel engelli çift, belediye otobüsünden indikten sonra, 10 dakikalık mesafeyi, sahibi oldukları bir akülü tekerlekli sandalyeye sırayla binerek gidiyor.

'BİZ BALIK DEĞİL, BALIK TUTMAYI İSTEDİK'

İşlerini severek yaptıklarını belirten Rahime Tan, "Kışın soğuk ve yağmurda, yazın ise sıcak havalarda çalışıyoruz. Biz balık değil, balık tutmayı istedik. Hayat mücadelemizi sürdürüyoruz. Eşimle birlikte işe gidip geliyoruz. Tekerlekli sandalyeye bazen eşim, bazen ben biniyorum. Eşim bindiğinde ben bastonumla birlikte tekerlekli sandalyeye tutunarak yürüyorum. Hayatta iyi ve kötü günlerimizde beraberiz" dedi.  Gürkan Tan ise zorluklara eşiyle birlikte göğüs gerdiğini dile getirerek, şunları söyledi:

"İşimizdeki zorlukları el birliğiyle aşıyoruz. Evde kalmayı değil, hayatın içinde olmayı seviyoruz. Bu şekilde gelirimizi elde ediyoruz. Hem para kazanıyoruz hem de toplumla iç içe yaşıyoruz. Rızkımızın peşinde koşmaya devam ediyoruz. Yağışlı ve soğuk havalarda işimiz zor oluyor. Ancak bu zorluklara birlikte göğüs geriyoruz. Kendi işimizi yapıp, anlımızın teriyle, onurumuzla işimizi yapıyoruz."

Görüntü Dökümü

------------

Gürkan ve Rahime Tan'ın simit satması

Seyyar büfeden detaylar

Simitlerden detay görüntüler

Rahime Tan'ın baston, Gürkan Tan'ın tekerlekli sandalye ile yürümesi

Rahime ve Gürkan Tan ile röp.

Haber-Kamera: Deniz TOKAT / DENİZLİ,

========================

Melek ve Enes, epilepsi nöbetinde yandı

Iğdır'da banyo yaparken nöbet geçirince annesinin elinde bulunan kovaya vurup, içindeki sıcak suyun üzerine dökülmesine neden olan epilepsi hastası Melek Paça (7), yaralandı. Ardahan'da da epilepsi hastası Enes Koç (20), kahvaltı sırasında nöbet geçirince çaydanlığı üzerine devirdi. Her iki yaralı, Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tedaviye alındı.

Iğdır'ın Tuzluca ilçesinde yaşayan Yıldız ve Yunus Paça çiftinin iki çocuğundan büyüğü olan epilepsi hastası Melek, banyo yaptığı sırada nöbet geçirip annesinin eline vurunca sıcak su üzerine döküldü. Ailesi tarafından Tuzluca Devlet Hastanesi'ne götürülen Paça, ilk müdahalesinin ardından Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yanık Merkezi'ne sevk edildi.

Tedavisi süren küçük Melek'in bir an olsun yanından ayrılmayan annesi Yıldız Paça (34), "Kızım 6 yıldır epilepsi hastası. Birçok doktora götürdük fakat hastalığına çare bulamadık. Meleğimi banyoda yıkıyordum. Şofbenden sıcak su aldığında gelen nöbetle elime vurdu ve kovadaki sıcak su üzerine döküldü. İki bacağı ve sağ kolu yandı. Eşimin de yardımı ile hastaneye götürdük. Şimdi tedavisi Erzurum'da devam diyor. Kızım bir taraftan yanıkların verdiği acıyı çekerken, bir taraftan da sık sık nöbetler geçiriyor. Tek isteğim yanıklarının bir an önce iyileşmesi" dedi.

ÇAYDANLIK ÜZERİNE DÖKÜLDÜ

Ardahan'ın Göle ilçesinde yaşayan Gülnaz- Tuncay Koç çiftinin iki çocuğundan en küçüğü olan Enes Koç da annesinin hazırladığı kahvaltı masasında nöbet geçirdi. Nöbet sırasında dengesini kaybeden Enes Koç, çaydanlığı devirdi. Üzerine dökülen sıcak suyla sırtı ve bacakları yanan Enes Koç, Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yanık Merkezi'ne kaldırılarak tedaviye alındı.

Tek isteğinin oğlunun bir an önce iyileşmesi olduğunu belirten Gülnaz Koç, "Kahvaltı yapıyorduk. Enes o sırada nöbet geçirdi ve masada üst üste duran çaydanlık üzerine devrildi. Çok üzgünüm. Tek isteğim bir an evvel iyileşip taburcu olması" diye konuştu.

Servis doktorları sıcak su nedeniyle vücutlarının çeşitli yerlerinde bir ve ikince derece yanıklar bulunan Melek Paça ve Enes Koç'un tedavilerinin devam ettiğini, sağlık durumlarının ise iyi olduğunu belirtti.

Görüntü Dökümü

-----------

-Enes Koç'un görüntüsü

-Enes Koçu'un annesi Gülnaz ile röp

-Melek Paça'nın görüntüsü

-Melek Paça'nın annesi Yıldız ile röp

-Yanık Merkezi yazılı servisin dış görüntüsü

Haber-Kamera: Turgay İPEK / ERZURUM,

==============================


Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel

DHA Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title