Haberler

DHA YURT ÖZEL GÜNDEM

Beyninde tümörle yaşayan kızlarını kurtaracak doktor arıyorlar

AYDIN'ın İncirliova ilçesinde, 13 yaşındaki ortaokul öğrencisi Yağmur Ekin Azun, 17 aydır beynindeki 6 santimetrelik tümör ile yaşıyor. Ailesi, tüm illeri  ve hastaneleri dolaşıp, doktorların 7 aylık ömrü kaldığını söylediği Yağmur'u yaşatabilmek için çare arıyor. Baba Mahmut Azun, "Kızımız gözümüzün önünde eriyip, gidiyor. Kızımızı iyileştirecek doktor arıyoruz. İnşallah biri çıkar, 'Ben kızınızı kurtarırım der' diye umutla bekliyoruz" dedi.

İncirliova Galip Raşit Ortaokulu 8'inci sınıf öğrencisi Yağmur Ekin Azun, 2018 yılı Ağustos ayında, denge bozukluğu ve göz kayması yaşayınca ailesi tarafından, Aydın Atatürk Devlet Hastanesi'ne götürüldü. Burada yapılan ilk müdahalenin ardından Azun, İzmir Ege Üniversitesi Hastanesi'ne yönlendirildi. Burada yapılan kontrollerde, Azur'a beyninde 6 santimetre büyüklüğünde tümör olduğu teşhisi konuldu. Doktorlar bu tür hastaların 7 aylık bir ömürleri olduğunu söylemesi üzerine Azun Ailesi yıkıldı. Ancak burada bir süre tedavi gören Yağmur'un beynindeki tümör 3 santimetre kadar küçüldü. Aile, kızlarının iyileşeceği umuduyla sevinirken, bir süre sonra tümör tekrar büyüyerek, 6 santimetre oldu. Doktorlar, ailesine yapacak bir şeyin olmadığını belirtip, kızlarını götürmelerini istedi. Mahmut Azun (36) ve Nazan Azun (31) çifti, şehir şehir hastaneleri dolaşıp, 4 çocuklarından en büyüğü olan Yağmur Ekin'i sağlığını kavuşturacak doktor arıyor.

'GÖZLERİMİZİN ÖNÜNDE ERİYİP GİTMESİNE DAYANAMIYORUM'

Hastalığı nedeniyle bu yıl okula gidemeyen, eğitimine evde devam edilen talihsiz kız, sağlığına kavuşacağı günü bekliyor. Germencik'teki jeotermal firmasında işçi olarak çalışan Mahmut Azun, derslerinde başarılı olan kızının saz çalıp, türkü söylediğini belirtip, "Ancak, doktorlar bize kızımızın 7 ay anca yaşayabileceğini söyledi. Ancak biz, kızımızın sağlığına kavuşması için bir umut, İstanbul, Ankara ve Denizli gibi birçok ildeki üniversite hastanelerine gittik ama çare bulamadık. Kızımız gözümüzün önünde eriyip, gidiyor. En son Yeditepe Üniversite Hastanesi'ne gittik, raporları verdik; haber bekliyoruz. Kızımızı iyileştirecek doktor arıyoruz. İnşallah biri çıkar, 'Ben kızınızı kurtarırım' diyerek umutla bekliyoruz" dedi.

Anne Nazan Azun ise gözyaşlarına hakim olamayarak, "Kızım eskiden neşeli ve yürüyen koşan bir çocuktu. Kızımın iyileşip, o eski günlerine dönmesini istiyorum. Ne olur sesimizi duyan varsa yardım etsin" diye konuştu.

AK Parti İncirliova İlçe Başkanı Hüseyin Celbek ve yönetim kurulu üyeleri ise Yağmur Ekin Azur'a ziyarette bulunup, tekerlekli sandalye ve seyyar tuvalet hediye etti.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

Beyninde tümör olan Yağmur Ekin Azun'un görüntüsü

Azun'un ailesi ile görüntüsü

AK Parti İncirliova İlçe Başkanı Hüseyin Celbek ve yönetim kurulu üyelerinin Azur'e hediye ettiği tekerlekli sandalyeden görüntü

Baba Mahmut Azun ile röp.

Anne Nazan Azun ile röp.

Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Burhan CEYHAN / AYDIN,

=============================

15 yaşındaki Zekiye, karaciğer nakli olmayı bekliyor

BALIKESİR'in Ayvalık ilçesinde oturan, siroz hastalığı teşhisi konulması üzerine 9 ay önce annesi ile birlikte İzmir'e gelen Zekiye Kalay (15), karaciğer nakli olmayı bekliyor. Kızının günden güne gözünün önünde eridiğini söyleyen Deniz Kalay, "4 çocuğum var hepsini tek başıma büyütüyorum. Zekiye'nin hastalığından diğerlerine yetişemiyorum. Elimden bir şey gelmiyor, yavrum bir an önce nakil olsun iyileşsin istiyorum" deyip, çağrıda bulundu.

Ayvalık'ta annesi ve 3 kardeşi ile birlikte yaşayan Zekiye Kalay'a, 9 ay önce karın şişliği şikayetiyle gittiği İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde siroz teşhisi konuldu. Deniz Kalay, 1'inin kalbi delik olan 3 çocuğunu akrabalarına bırakıp, Zekiye ile hastane odalarında yaşamaya başladı. Doktorlar, Ege Üniversitesi Hastanesi'ne sevk edilen Zekiye için karaciğer naklinden başka kurtuluş olmadığını söyledi. Genç yaşta siroza yakalanan Zekiye, binlerce kişinin bulunduğu nakil sırasına girdi.

Çaresiz kaldıklarını ve yardım istediklerini anlatan Deniz Kalay (36), "Hastane hastane geziyoruz. Doktorlar da, 'Bir çare bulamıyoruz, bizim elimizde değil' diyorlar. Gün geçtikçe yavrum gözümün önünde eriyor. İlaçlarla zar zor duruyor, yatağa bağımlı oldu. Hiçbir şey yemiyor, içmiyor. Ne yapacağımızı şaşırdık. Bir an önce nakil olmasını, tedavi olmasını istiyorum. Aylardır hastanede yatıyorum. Eşim üç yıldır cezaevinde, 4 tane çocuğuma tek başıma bakıyorum. Ama Zekiye bir an önce iyileşsin diye uğraşıyorum. O daha gencecik bir kız çocuğu. Büyüklerimden yardım istiyorum. Nakil sırasına girdik ama ne zaman bulunacağı belli değil. Bizim gibi bekleyen bir sürü kişi var. Yavrum bir an önce kurtulsun istiyorum, elimden hiçbir şey gelmiyor. Diğer çocuklarıma da bakamıyorum, sürekli buradayım. Her gün ağlıyor, ayağa kalksın, düzelsin istiyorum. Benimle bir kelime konuşsun istiyorum" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

Zekiye'nin hastane odasındaki görüntüleri

Zekiye ve annesinden detay görüntüler

Deniz Kalay ile röportaj

Haber: Melis KARAKUZULU - Kamera: Hande NAYMAN/İZMİR,

===========================

İzmir'de, cinsel içerikli kaçak ürün operasyonu

İZMİR'de, polis ekiplerince düzenlenen, son yılların en geniş kapsamlı cinsel içerikli kaçak ürün operasyonunda 220 bin 991 performans artırıcı hap, 57 bin 285 geciktirici jel ve yaklaşık 350 bin performans artırıcı hap elde etmeye yarayan 16 kilogram sildenafil ham maddesi ele geçirildi. 3 kişi gözaltına alındı.

İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürlüğü Emtia Büro Amirliği ekipleri, Gıda Çarşısı içindeki depoda, cinsel içerikli kaçak ürünler bulunduğu ihbarı üzerine harekete geçti. Söz konusu depoya baskın düzenleyen ekipler, yaptıkları aramada piyasa değeri yaklaşık 3 milyon 800 bin TL olan 220 bin 991 performans artırıcı hap, 57 bin 285 geciktirici jel, 10 bin 113 performans artırıcı çikolata ve macun, 144 bin etiket ve boş kapsül, yaklaşık 350 bin performans artırıcı hap elde etmeye yarayan 16 kilogram sildenafil, 20 litre geciktirici sprey ve boş kapsüllerin içine ham maddeyi doldurmakta kullanılan aparat ele geçirildi. Olayla ilgili M.T., S.T. ve G.Y. gözaltına alındı. 3 kişi, işlemlerinin ardından sevk edildikleri adliyede adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

2019'DA 21 OPERASYON

İzmir polisinin, geçen yıl boyunca yaptığı toplam 21 operasyonda toplam 91 bin 496 performans artırıcı ürünü ele geçirilirken, bu operasyonlarda 27 şüpheli gözaltına alındı. Emniyetten yapılan açıklamada, söz konusu ilaçların uzman hekimlerin kontrolünde kullanılması gerektiği, aksi takdirde ölümle sonuçlanabilecek kötü olaylara neden olabileceği belirtildi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

Büyük operasyonun yapıldığı depodaki aramalardan görüntü

Ele geçirilen ürünlerin emniyetteki sergisinden görüntü

Haplar, macunlar ve diğer malzemelerden detay görüntü

Genel ve detay görüntü

Haber: Davut CAN / Kamera: Mücahit BEKTAŞ / İZMİR,

============================

İzmirli deri firması ısıtılan mont tasarladı

İZMİR'de bir deri firması, soğuk kış günlerinde müşterilerin ısınabilmesi için özel mont tasarladı. Biri kadın, biri erkek olmak üzere iki model üzerinde uygulanan sistemde, montun içine özel yalıtım malzemesi konuldu. Elyafın arasına da kablolarla birbirine bağlı dört tane ısıtıcı pet yerleştirildi. Taşınabilir şarj aleti ile şarj edilen montun sıcaklığı, üç kademeli olarak ayarlandı. 55 dereceye kadar ısıtılabilen montlar, önce iç piyasada, ardından da dünya pazarında satışa çıkarılacak.

İzmir'de üretim yapan deri firması, Uzak Doğu'daki tekstil ürünlerinden esinlenerek bir mont tasarladı. Firma, biri kadın diğeri erkek için tasarladığı montları İzmir Fuarı'nda tanıttı. Normal ceketin içine önce özel yalıtım malzemesi konuldu. Elyafın arasına da kablolarla birbirine bağlı dört tane ısıtıcı pet yerleştirildi. Kablolar, ceketin içinden geçirilerek, montun alt kısmından şarj edilebilecek şekilde çıkarıldı. Ceketin içine dikilen cebe konulan taşınabilir şarj aleti ile şarj edilen montun sıcaklığı, üç kademeli olarak ayarlandı. Yakanın hemen yanındaki düğmesine basıldığı zaman ısıtma sistemi aktif hale getirilebiliyor. Sistem kırmızıya ayarlandığı zaman, ceketin iç sıcaklığı 55 dereceye kadar çıkabiliyor. Mavi orta sıcaklık, yeşil ise daha düşük sıcaklık olarak belirlendi. Hava sıcaklığına göre ayarlanabilen ceketin tasarımcısı ve firma yetkilisi Hüseyin Güney Sağay, Türkiye'de ilk defa ürettikleri bu ürünle her türlü soğuk havada üşümeden dolaşılabileceğini söyledi.

HEDEF DIŞ PAZAR

Sağay, hedeflerinin ürünü ihraç etmek olduğunu belirterek, "Biz bu modeli gördüğümüz zaman, deri ürünlerine uygulayabilir miyiz diye düşündük. Denedik. Birkaç denemeden sonra başardık. Şimdiki yazılımı da sistemi de yerli malı. Herkes çok ilgilendi. Deneme siparişleri aldık. Yalnız ürünün kopyalanmasından korkuyoruz. Bunu engellemek zor fakat en azından doğru yerlere vermek istiyoruz. Çin malı gibi olsun istemiyoruz" dedi.

Ceketin fiyatının 200 dolar olduğunu açıklayan Sağay, "Maliyetli olduğu için biraz pahalı. Onu ucuzlatmaya çalışıyoruz ama ucuzlattığımız zaman da kullanım süresi düşüyor. ya da ısıtması azalıyor. Bunun için en iyisini yapmaya çalışıyoruz" diye konuştu.

Geliştirdikleri ürünü iç piyasanın yanı sıra Avrupa'ya pazarına da sokmak istediklerini vurgulayan Sağay, gelecek eylül ayında Güney Kore Fuarı'na katılarak ürünü burada dünya pazarına sunmayı planladıklarını söyledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

Şarjlı ceketlerden görüntü

Ceketleri giyerken görüntü

Firma yetkilisi Hüseyin Güney Sağay ile röportaj

Genel ve detay görüntü

Haber: Umut KARAKOYUN-Kamera: Nevra UÇKAÇ/ İZMİR,

===========================

Erciş'te ekmek fırınında 'askıda gazete' uygulaması

VAN'ın Erciş ilçesinde, fırıncı Yılmaz Şit, iş yerinde 'askıda gazete' uygulaması başlattı. Şit, insanları gazete okumayı teşvik etmek için bu uygulamayı başlattığını belirterek, "Askıda ekmek ve kitap uygulamasından sonra, şimdi de 'askıda gazete' uygulaması yapıyoruz. Amacımız, insanlara gazete okuma alışkanlığını aşılamak ve bunu zirveye taşımaktır" dedi.

Erciş'te, 30 yıldır ekmek fırını işleten 7 çocuk babası Yılmaz Şit, geçen yıl, maddi durumu yeterli olmayan aileler için 'askıda ekmek' uygulaması başlattı. Gelen müşterilerin askıda bıraktıkları ekmeklerden ihtiyaç sahipleri faydalanırken, Şit, fırınında askıda kitap uygulamasını hayata geçirdi. Büyük ilgi gören uygulamanın ardından Yılmaz Şit, insanların günlük gelişmeleri takip etmeleri için bu kez de 'askıda gazete' uygulamasına başladı. Uygulamaya halk da yoğun ilgi gösteriyor.

Fırıncı Yılmaz Şit, geçen yıl fırınında başlattığı 'askıda kitap' uygulamasına müşterilerin büyük ilgi gösterdiğini belirterek, "Bu yıl da 'askıda gazete' uygulaması başlattık. Ekmek almaya gelen vatandaşları gazete okumaya teşvik etmek için böyle bir uygulama başlattım. Bu uygulamaya ilgi oldukça büyük. 30 yıldır fırıncılık yapıyorum. Askıda ekmek ve kitap uygulamasından sonra, şimdi de 'askıda gazete' uygulaması yapıyoruz. Ekmek almaya gelen müşterilerimiz, burada gazete alıp okuyabiliyor. Amacımız, insanlara gazete okuma alışkanlığını aşılamak ve bunu zirveye taşımaktır. Eskiden evlerde televizyon yoktu ve her eve gazete girerdi. Burada yaptığımız uygulamayla yine gazete kültürünü çoğaltıp, bizden sonraki nesillere kültürlü bireyler yetiştirmektir. Haftanın bazı günlerinde okuma günleri adı altında ekmek alan müşterilerimize, gazete ikram ediyoruz. Bu uygulamaya önce şaşıran müşterilerimiz, daha sonra bu uygulamanın güzel bir çalışma olduğunu söylüyorlar. Askıda bulundurduğumuz günlük çeşitli gazetelerden müşterilerimizin ekmek çantasına bırakıyoruz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-----------------------------

-Askıdaki gazeteler

-Fırına gelen müşteriler

-Fırından detaylar

-Ekmek yapılması

-Yılmaz Şit ile röportaj

-Detaylar

Barbaros KUL/ERCİŞ (Van),

====================

Tazı Kanyonu, yaz- kış tatilci ağırlıyor

ANTALYA'nın Manavgat ilçesindeki dünyaca ünlü rafting merkezi Köprülü Kanyon'un üst kısımlarında keşfedilen, 200 metre derinliğindeki Tazı Kanyonu, yaz- kış macera tutkunlarına ev sahipliği yapıyor.

Bölge halkının 'Tazı Kanyonu' olarak adlandırdığı ve Köprüçay Nehri'nin yüksekliği 200 metreyi bulan kayalıklar arasından geçtiği doğa harikası kanyon, tatilci ve turistlerin son dönemde gözde merkezi haline geldi. 14 kilometrelik Köprülü Kanyon Milli Parkı içinde, her yıl binlerce tatilci ve turistin rafting başta olmak üzere trekking, tırmanış gibi birçok doğal aktivite için ziyaret ettiği bölgenin üst kısmındaki kanyonun muhteşem manzarası, doğa yürüyüş gruplarının da ilgisini çekiyor.

İskandinav ülkelerinin fiyortlarından farksız olduğu düşünülen, 'Bilgelik Vadisi' olarak da adlandırılan Köprüçay Vadisi'nin sahip olduğu kanyonlardan biri olan Tazı Kanyonu'nda fotoğraf çektirenler arasında gelin ve damatların yanı sıra, doğa fotoğrafçıları da yer alıyor. Günümüzün fotoğraf ve video teknolojisini dronelerin yardımıyla gökyüzüne taşıyan macera tutkunları, kanyonun üzerinde uçarak eşsiz manzarayı görüntülüyor. Günübirlik ziyaretçilerin yanı sıra, özel fotoğraf çekimi için kanyona gelenler, manzaranın keyfini çıkarıyor. Kanyon çevresinde, yaban hayatı canlılığı da kendini gösteriyor. Atmaca, kartal gibi yırtıcı kuşları kanyon üzerinde sık sık görmek mümkün.

Ziyaretçiler, Tazı Kanyonu'nun en tepesinde dev kayalıklar arasından Köprüçay Nehri'ni tam olarak gören noktada fotoğraf çektirmek için rafting merkezinin yaklaşık 10 kilometre kuzeyindeki Gaziler Köyü yolu üzerinden bu kanyona gidiyor. Genç, yaşlı demeden kanyonun güzelliklerini keşfeden tatilciler, manzaranın güzelliğini cep telefonlarıyla fotoğraf ve video çekerek ölümsüzleştiriyor.

Turizm sektöründe çalışan, sık sık yurt dışı seyahatine çıktığını belirten Pelin Kozan, "Tazı Kanyonu mükemmel bir yer. Boş günümü değerlendirmek için buraya geldim. Burada kışın bahar havası yaşıyoruz" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

--------------

Kanyon drone görüntü

Kanyonda fotoğraf çekimi yapan tatilciler

Kanyondan drone ve yer çekimi detayları

Tatilci Pelin Kozan ile röportaj

HABER- KAMERA: İbrahim LALELİ/ANTALYA,

=============================

75'inde keman, 77'sinde ud çalmayı öğrendi

ANTALYA'da, emekli öğretmen Yüksel Caber (77), hayatında yeni bir sayfa açmak için 2 yıl önce gittiği kursta önce keman çalmayı öğrendi, şimdi de ud eğitimi alıyor.

Yaklaşık 29 yıl sınıf öğretmenliği yaptıktan sonra emekli olan Yüksel Caber, kendi gibi emekli subay kocası Nuran Caber (83) ile 24 yıl önce Antalya'ya yerleşti. Emeklilik sonrası birçok kursu tamamlayan Caber, hayatında eksik bir nokta olduğunu düşündü. Eşi ile Konyaaltı ilçesinde gezerken özel sanat merkezinin önünden geçen Caber, hayata yeni bir sayfa açmak için kurs merkezinin kapısını çaldı. 2 yıldır devam ettiği müzik kursunda önce keman çalmayı öğrenen Caber, şimdide ud eğitimi alıyor.

BABASININ ARZUSUNU YERİNE GETİRDİ

Yüksel Caber, resim, nakış, yağlı boya kurslarına gittiğini belirterek, hayatındaki boşluğu bir türlü tamamlayamadığını aktardı. Bu boşluğu müzik kursuyla doldurduğunu vurgulayan Caber, "Benim eskiden gelen, müziğe ilgim vardı. Eşimle merkeze geldiğimizde bize çok ilgi gösterdiler. Cesaret geldi. Boş zamanlarımızı müzikle değerlendirmek istedik. Ruhsal, zihinsel yönden faydası olacağını düşünerek kursa kayıt yaptırdık. Keman ile iki yıl çalıştık, hocam parmaklarımın uda da uygun olduğunu söyledi. Şimdi de ud ile müzik yapıyorum. Rahmetli babam kemanı çok severdi, onu çalmamı isterdi. Kemanı öğrenerek onun arzusunu da yerine getirdim" dedi.

KENDİ ÇALIYOR EŞİ SÖYLÜYOR

Müzikle ilgilendiği için çok mutlu olduğunu anlatan Caber, evde de çalışmalarına ara vermiyor. Bazı akşamlar kendinin çalıp eşinin söylediğini anlatan Caber, "Müziğin o kadar faydasını görüyorum ki. Her yaşta herkesin yapabileceğini gördüm, evde boş oturmaktansa herkesin kurslara gidip eğitim almasını tavsiye ediyorum. Mutlu olmayı ve yaşamayı sevdiğim için müziğe başladım. Müzik hocam bana sabır gösterdi. Yeter ki insan istesin yaşın hiç önemi yok" diye konuştu.

KURS HOCASI: İLK GELDİĞİNDE TEREDDÜT ETTİM

Müzik eğitmeni Alper Tunga Burhan, 10 senedir öğretmenlik yaptığını söyledi. Bu süreçte 60 yaşlarda kursiyerleri olduğunu kaydeden Burhan, "Ama ilk kez 75 yaşını aşan bir öğrencim oldu. Yüksel Hanım ilk geldiğinde, bu yaşın müzik eğitimi için uygun olup olmadığına yönelik tereddütlerim oldu. Ancak Yüksel Hanım çok azimli çıktı. Müziği çok seviyor. İstikrarını hiç kaybetmedi ve başarılı oldu. Enstrüman öğrenmek için istikrar ve sevgi gerekiyor. Müzikte ne yaşın önemi var, ne yaygın kanı olan yeteneğe ihtiyaç var. Yeter ki kişi yapmak istesin" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

--------------

Yüksel Caber enstrüman çalarken detaylar

Yüksel Caber şarkı söylerken görüntüler

RÖP 1: Yüksel Caber

RÖP 2: Alper Tunga Burhan (Müzik eğitmeni)

Detaylar

HABER: Hasan DEMİRBAŞ- KAMERA: Emrah GÜL/ANTALYA,

================================

İki üniversite mezunu kadın, pazar tezgahından vazgeçmedi

BURDUR'da oturan, evli ve 2 çocuk annesi Gülizar Zeren (40), iki üniversite bitirmesine rağmen pazarcılıktan vazgeçmedi. Gençlik yıllarında ailesinin yetiştirdiği ürünleri pazarda satan Zeren, evlenmesinin ardından çocuklarının da büyümesiyle bu mesleğe devam etti. 6 yıldır kendi yetiştirdiği sebze ve bakliyatları satan Zeren, insanlara hizmet etmekten mutlu olduğunu belirterek, "Buradaki esnafla olan dostluğumu seviyorum. Müşterilerimle olan dostluklarımı seviyorum" dedi.

Isparta'nın Keçiborlu ilçesine bağlı Senir beldesinde ilk ve ortaokulu tamamlayan Gülizar Zeren, lise eğitimi için Burdur'da oturan teyzesinin yanına geldi. Burdur Ticaret Lisesi'nden 1997 yılında mezun olan Zeren, o dönem Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi'ne bağlı olan Burdur Meslek Yüksekokulu Bilgisayarlı Muhasebe Bölümü'nü kazandı. Sabah muhasebe bürosunda çalışan, akşam da okula giden Gülizar Zeren, 2 yıllık eğitimini tamamladıktan sonra dikey geçiş sınavıyla Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi İşletme Bölümü'nü kazandı. Buradaki eğitimini tamamlayıp, 4 yıllık fakülte mezunu olan Gülizar Zeren, yine Anadolu Üniversitesi'nden 2 yıllık Sosyal Hizmetler Bölümü'nü bitirdi.

'TEZGAH AÇARAK MÜŞTERİLERİYLE BULUŞTURUYOR'

Daha sonra 2004 yılında evlenen Gülizar Zeren aynı yıl eşinin işi dolayısıyla Bolu'ya yerleşti. Lise ve üniversite eğitimleri döneminde ailesinin Keçiborlu'da yetiştirdiği ürünleri Burdur'daki pazarlarda satan Gülizar Zeren, evliliğinin ardından çalışmayı bıraktı. Bir kız ve bir erkek çocuğu sahibi olan Gülizar Zeren, 10 yıl oturduktan sonra eşinin tayini nedeniyle ailesiyle yeniden Burdur'a yerleşti. Burada kısa süre yeminli mali müşavir bürosunda çalışan Gülizar Zeren, bu işi bırakarak, sebze ve bakliyat üretimi yapmaya karar verdi. 2014 yılında Burdur merkez Bağlar Mahallesi'nde kiraladığı tarlada çeşitli sebze ve bakliyatlar yetiştiren Gülizar Zeren, şimdi ürünlerini Burdur'da her hafta pazartesi ve salı günleri kurulan pazarda tezgah açarak müşterileriyle buluşturuyor. Başka şehirlerden telefonla kendisine ulaşan müşterilerine de kargoyla ürün gönderen Gülizar Zeren, kendi yetiştirdiği ürünlerle ailesine katkı sağlıyor.

'MÜŞTERİLERİMLE OLAN DOSTLUKLARIMI SEVİYORUM'

Gülizar Zeren, insanlara hizmet etmekten mutlu olduğunu ve işini sevdiğini belirterek, "Bu ayazda belki herkes gelmek istemez ama ben buraya gelmeyi seviyorum. Buradaki esnafla olan dostluğumu seviyorum. Müşterilerimle olan dostluklarımı seviyorum. Pazara bir hafta gelmediğim zaman 'Acaba neden gelmedi, hasta mı?' diye beni merak etmeleri hoşuma gidiyor. İki çocuğum var. Oğlum Gölhisar Fen Lisesi'nde okuyor. Kızım Gazi Ortaokulu 8'inci sınıf öğrencisi. Eşim kamu kurumunda müdür yardımcısı. Eşim de bana yardımcı oluyor. Hem maddi hem manevi olarak yanımda. İşimi severek yapıyorum. İleride kendi ürettiğim doğal ürünleri satacağım bir dükkan açmak istiyorum" dedi.

Başka şehirlerde oturan Burdurlu müşterileri olduğunu söyleyen Gülizar Zeren, "Bana telefon açarlar, ceviz, badem isterler. 'Şu kadar olsun' derler. Ben kargoyla ya da bir akrabasıyla gönderirim. Sattığım ürünlerden memnun olmalarının verdiği mutluluk hiçbir şeye değişilmez" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

--------------

Gülizar Zeren'in tezgahı

Gülizar Zeren ile röp.

Detay

HABER- KAMERA: Mesut MADAN/BURDUR,

==============================

Alanya'da avokado altın çağını yaşıyor

TÜRKİYE'de, en fazla avokado üretiminin yapıldığı Antalya'nın Alanya ilçesi, 2019'da 50 milyon üretim ve 13 ülkeye ihracatla altın dönemini yaşadı. Alanya Avokado Üreticileri Birliği Başkanı Hilmi Sevilgen, 2020'de 70 milyona yakın üretim hedeflediklerini söyledi.

Dünyada ve Türkiye'de tüketimi her geçen gün artan avokado, 2019 yılında satış rekoru kırdı. Türkiye'de avokado üretiminin merkezi konumundaki Alanya'da yaklaşık 40 bin hektarlık alanda 50 milyon avokado üretildi. Üreticiler aralarında ilçenin ismini taşıyan tescilli 'Alanya 2' avokadosunun yanı sıra 12 çeşit daha avokadoyu açık alan ve örtü altında yetiştirip, satıyor. Üretimi 12 aya yayan Alanyalı üreticilerin 2020 hedefi ise 70 milyon avokado satmak. Aralarında Polonya, Romanya, Ukrayna, Gürcistan, İsveç ve Hollanda gibi ülkelere ihracatın yapıldığı avokadonun tanesi toptan fiyatı 5 TL'ye alıcı buluyor.

2020 HEDEFİ 70 MİLYON

Alanya Avokado Üreticileri Birliği Başkanı Hilmi Sevilgen, ilçede üretilen avokadonun dünya standartlarında olduğunu belirterek, 2019 yılında satış rekoru yaşadıklarını, bu yüzden de 2020 yılında üretim ve hedeflerin büyüdüğünü söyledi. Geçen yıl 13 ülkeye yapılan ihracatın ardından bu yıl birçok yeni ülkeden talep aldıklarını kaydeden Sevilgen, "2018 yılında 7 ayrı ülkeye yapmıştık. Geçen yıl 13 ülkeye ihraç gerçekleştirdik. Ürünlerimizin kalitesi gerçekten çok yüksek. 2019 yılında yaklaşık 50 milyon civarında bir üretimimiz oldu. Bununla beraber 2020 yılına girmiş bulunmaktayız. 2019 yılı avokadosunun son hasatlarını yapıyoruz. Hasat sonu geldiği için avokadonun fiyatları şu an 4,5- 5 TL arasında seyrediyor. 2020 yılından da çok umutluyuz, beklentilerimiz yüksek çünkü yeni ekilen bahçeler verime geçti. Bunlarla beraber 60- 70 milyon arasında bir avokado beklentimiz var" dedi.

ÜRETİM SAHASI GENİŞLİYOR

Alanya'da avokado üretiminin yaklaşık 40 bin hektarlık bir alanda yapıldığını vurgulayan Sevilgen, "Avokadonun şu anda resmi olmamakla beraber 38- 40 bin hektarlık alanda ekimi var. Herkes avokado dikimini yaptıktan sonra gidip İlçe Tarım ve Müdürlüğü'ne kayıtlarını yaptırmıyor. Bizim tahminimiz dikili alan 40 bin hektarı buluyor. Bunlarla beraber bizim de bu yıl 60 bin hedefimiz var" diye konuştu.

14 ÇEŞİT AVOKADO YETİŞİYOR

Tescillenen Alanya avokadosu hakkında da bilgi veren Sevilgen, yeni bir çeşit daha geliştirdiklerini ve bununla birlikte şu an Alanya'da 14 çeşit avokado yetiştirildiğini söyledi. Sevilgen, "Türkiye'de avokado üretiminin yüzde 70- 80'i Alanya ve Gazipaşa'dan üretiliyor. Bizim aşağı yukarı Alanya'da piyasaya uygun yetiştirdiğimiz 12 civarında çeşidimiz var. 12 çeşit bize, 10 aylık bir üretim getiriyordu. Ağustosta başlayıp mayıs ayında bitiriyorduk. Biz haziran ve temmuz aylarında yetişen Alanya avokadosu dediğimiz, Alanya feneri dediğimiz yeni bir avokado geliştirdik. Bununla beraber 13 oldu hatta 14'ü de yakaladık. Şimdi yeni bir çeşit daha geliştiriyoruz, 14 çeşit avokado yetiştiriyoruz" dedi.

AVOKADODA HASTALIK ALARMI

Son günlerde avokado ağaçlarında görülen hastalıkla ilgili de bilgi veren Hilmi Sevilgen, şöyle dedi:

"Bugüne kadar avokadonun hep iyi tarafından bahsettik çünkü üreticinin çok bir sorunu yoktu. Fakat geçen günlerde bir kuruma hastalığı meydana geldi. Her bahçede 3- 5 ağaçta, ayrı ayrı üreticilerimizin bahçesinde kuruma hastalığı var. Bu bir mantar hastalığı, ağacı tamamen kurutuyor. Bununla beraber şu an bir de bit hastalığı dediğimiz bir hastalık var. Bu genellikle narenciyeden geçiyor. Bu bit hastalığının önüne geçebiliyoruz. Koruyucu ilaçlar var, pas ilaçları var, yağ attırıyoruz bunun önüne geçiyoruz. Kuruma hastalığının önüne geçemedik. Bununla ilgili çalışmalar yapıyoruz. Mutlaka bu bizim üretimimizi etkileyecektir. Bu hastalıklarla beraber bizim üretimimiz düşerse, üretilen avokadonun fiyatı da yükselecek, tüketici avokado isteyecek. Buradaki sorun, ileriki günlerde önümüze çıkabilir."

Önceki yıllarda Türkiye'de avokadonun tanınma oranının yüzde 15 olduğunu, şu an itibariyle yüzde 50'ye ulaştığını kaydeden Sevilgen, "Biz bunu Türkiye'de üretmezsek, bu dışarıdan gelecek. İnsanlar avokado istiyor" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

--------------

Avokado bahçesinden görüntü

Avokadolardan detay görüntüler

Hilmi Sevilgen röp

HABER- KAMERA: Engin ANAK/ALANYA (Antalya),

==============================

Bursalı iş insanı, bürosunu binin üzerinde antika eşyalarla donattı

BURSA'nın İnegöl ilçesinde, iş insanı Abdullah Ezim (62), fabrikadaki bürosunu, 25 yıldır topladığı binin üzerinde antika eşyalarla donattı. Bu eşyalarla teknolojik gelişmeyi kuşaklara anlatmak istediğini belirten Ezim, "Bunları korumamız lazım. İleride bir yer temin edebilirsek, sergilemek istiyorum. Müze kurmak istiyorum" dedi.

İnegöl'de iş insanı Abdullah Ezim, antikalara olan merakını iş yerine taşıdı. 45 araçlık klasik araç koleksiyonu da bulunan Ezim, 25 yıllık süre boyunca birçok yerden topladığı antika eşyalar ile fabrikasındaki bürosunu donattı. Yurt içi ve yurt dışı ziyaretlerinden antika eşyaları toplayan Ezim, ticari amacının bulunmadığını, kişisel olarak kendi için antika eşyaların birer tutku olduğunu söyledi.

İş insanı Ezim, "Ben eski mekanik eşya toplayan bir vatandaşım. Hurdacılardan alıyorum, bitpazarlarını dolaşıyorum. Yurt dışına gittiğimde de bakıyorum. Ucuz bir şey bulduğumda alıyorum. Rozetler, teraziler, şişeler, radyolar, daktilolar, çeyiz sandıkları, müzik aletleri gibi. Eski değerlerimize ufak restorasyonlarla onları genç nesillere aktarmak istiyoruz. Teknolojik gelişmeyi kuşaklara anlatmaya çalışıyoruz. Bence insanlar evlerindeki değerli eşyaların değerlerini bilsinler atmasınlar. Hepsinin mutlaka anısı, hatırası vardır. Bugün beğenmedikleri eşyaları geçmişte bir yıl para artırarak aldılar. Bunları korumamız lazım. Ben kendi gücümün yettiğince eski eşyaları alıyorum. Bunların birçoğu bana hediye edildi" dedi.

'MÜZE KURMAK İSTİYORUM'

Aldığı antika eşyaları ve hediyeleri koyacak bir yer bulamadığını belirten Ezim, "Ben de büromda saklıyorum. İleri de bir yer temin edebilirsek, hepsini bir yerde profesyonel şekilde ücretsiz olarak genç nesillere aktarmak adına sergilemek istiyoruz. Müze kurmak istiyorum. Bu eski eserler yaşatılsın. Binin üzerinde eser vardır. 25 yıldır bu eserleri topluyorum. Bunları toplamak için kendime ev alamadım. Paramı bu tür şeylere harcıyorum" diye konuştu.

Görüntü dökümü;

-Antika eşyalardan detaylar

-Açıklama

-Bürodan detaylar

Haber-Kamera: Yavuz YILMAZ/İNEGÖL,(Bursa),

===============================

Türkiye fındık ihracatında rekora koşuyor

DÜNYA fındığının yüzde 70'ini üreterek, yüzde 80'ini ihracat ederek dünyada fındık üretimi ve ihracatında birinci sırada yer alan Türkiye, 2 milyar doların üzerindeki ihracat geliriyle rekora koşuyor. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Yönetim Kurulu üyesi Arslan Soydan, Toprak Mahsulleri Ofisi'nin (TMO) devrede olmasıyla fındık piyasasının da rahat bir nefes aldığını belirterek, "Aslında dünyayı fındıkta biz besliyoruz. Fındığımızın geleceğinin istikrarlı olması için, fiyatta, tüketimde muhakkak üreticinin kazanması lazım" dedi.

Dünya fındık üretimi ve pazarının büyük kısmını elinde bulunduran Türkiye, 2019 yılında 121 ülkeye 319 bin 772 ton fındık ihraç ederek 2 milyar 28 milyon 727 bin dolar gelir sağladı. Cumhuriyet tarihinin ihracat rekoru kırılırken, 547 milyon 588 bin dolar değerinde 83 bin 898 ton fındık satışı ile İtalya ihracatta birinci sırayı aldı. İtalya'nın ardından en fazla fındık ihraç edilen ülkeler sırasıyla Almanya ve Fransa oldu. Almanya'ya 434 milyon 806 bin dolar tutarında 73 bin 476 ton, Fransa'ya ise 147 milyon 75 bin dolar tutarında 22 bin 719 ton fındık ihracatı gerçekleştirildi. Alternatif pazar olan Çin'e ise 11 bin 180 ton fındık satılıp, 87 milyon 179 bin dolar gelir sağlandı. Türkiye, 2019 sezonunda en az fındığı Ruanda'ya sattı. Bu ülkeye gönderilen fındık miktarı sadece 6 kilogram olurken, 37 dolar gelir elde edildi. Türkiye, dünya fındığının yüzde 70'ini de tek başına üreterek, kabuklu ve iç fındık olarak yüzde 80'ini ihraç ediyor. Üretimde ve ihracatta dünyada söz sahibi olan Türkiye, yıllık 500 ile 700 bin ton arasında fındık üretimi yapıyor.

'DÜNYAYI FINDIKTA BİZ BESLİYORUZ'

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Yönetim Kurulu üyesi Arslan Soydan, fındıkta istikrar oluşmasıyla başta üreticiler olmak üzere herkesin kazandığını belirterek, "Fındık bölgemizin en önemli geçim kaynağı. Fındığın dünyada yüzde 70'ini Türkiye üretiyor, yüzde 80'ini ihraç ediyor. Aslında dünyayı fındıkta biz besliyoruz. Bölgemizin de ülkemizin de fındıktan 2 milyar dolar üzerinde ihracat geliri var. Bu sadece girdisiz net bir gelir. Baktığımız zaman tarım ihracatımızın da yüzde 10'u net fındıktan karşılanıyor. Onun için çok önemli bir ürün ve gelir yeri var. O açıdan fındığın devamlı hem ihracatta hem iç tüketimde, manav ve üretim bazında herkesin kazanması lazım. Fındığımızın geleceğinin istikrarlı olması için, fiyatta, tüketimde muhakkak üreticinin kazanması lazım. Üreticinin kaybetmemesi için elimizden gelen mücadeleyi yapmaya gayret gösterdik" dedi.

'FINDIK PİYASASI RAHAT BİR NEFES ALDI'

TMO'nun 3- 4 yıldır fındık piyasasında olduğunu, üretici açısından bununda çok önemli olduğunu anlatan Soydan, "Serbest piyasa koşulları üreticiye cevap vermiyor, istikrarlı fiyat politikası oluşturmuyor. Bunun karşısında muhakkak devletin müdahale etmesi gerekiyordu. Fiyatın hasattan önce açıklanmış olması da çok iyi oldu. Serbest piyasada fındık fiyatı TMO fiyatlarının üzerine çıktı. TMO burada çok önemli bir görev yapmıştır. Bunun sonucunu da açıkça görüyoruz. Fındık piyasası bu sezon rahat bir nefes aldı. Marketlerde vakumlanmış iç fındığın fiyatlarında daha önce uçurumlar vardı. Bu sene o uçurumlar fazla yok. Marketlerde fiyatlara göre TMO şu anda kendi satış bürolarında aynı fındığı daha az fiyatla piyasaya sürüyorlar. Vatandaşlarda bunu ilgi gösterip marketlerden alacağına TMO'dan alıyor ve iç piyasada tüketiyorlar. Fındıkta bu şekilde gittiğimiz takdirde istikrarlı fiyat politikası oluşmuş durumda" diye konuştu.

SERBEST PİYASADA FINDIK 20 TL

Öte yandan, sezon başında TMO Giresun kalite fındığı 17 TL, levant kalite fındığı ise 16.50'den almıştı. Serbest piyasada sezon başında 15 TL civarında olan fındık fiyatı ise 20 TL'ye yükseldi.

Görüntü Dökümü

-Arslan Soydan ile röportaj

-Fındık işlenirken görüntüsü

-Fındık görüntüsü

-Fabrikada fındık seçen işçilerden görüntü

-Detay fındık görüntüsü

Haber-Kamera: Nedim KOVAN-ORDU-DHA

==============================

Tarihi Tavşancıl evleri yeniden hayat buluyor

KOCAELİ'nin Dilovası ilçesinde bulunan tarihi Tavşancıl evlerinin restorasyon projesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından onaylandı. Bakanlık tarafından tescillenen 15 tarihi yapı restore edilecek.

Dilovası Tavşancıl Mahallesi'nde bulunan Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından tescilli 65 tarihi yapının 15'inin, restore edilip yeniden kullanılabilir hale getirilmesi için Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve Dilovası Belediyesi tarafından hazırlanan proje, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından onaylandı. Tavşancıl'ın eski tarihi dokusunu korumak adına kaderine terk edilen binaların yeniden kullanılabilir hale getirilmesi ve turizme açılması için bölgede çalışmalar başladı. Yapılan projenin tamamlanmasının ardından Tavşancıl'ın birçok yerli ve yabancı turiste ev sahipliği yapacağına inandıklarını belirten mahalle sakinleri bu durumdan duydukları memnuniyeti dile getirdi.

'ÖNCELİKLİ HEDEFİMİZ TURİZME KATKI SAĞLAMAK'

Projenin tamamlanmasının ardından Tavşancıl'a çok sayıda yerli ve yabancı turistin geleceğini ifade eden Tavşancıl Mahallesi Muhtarı Kenan Keleş, "Mahallemizde restore edilmeyi bekleyen 65 tane tescilli bina var Dilovası Belediyesi'nin girişimleriyle, Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde bir çalışma başlattık. İlk adım olarak mahallemizdeki 15 tane tescilli binanın restore edilmesi için anlaşma sağlandı. Evraklar hazırlandı ve bu evleri restore edilip yeniden hayata kazandırmayı planlıyoruz. Mahallemizde 200-300 yıllık tarihi binalar var, 10 sene içerisinde mahallemizde bulunan 4 ev restore edildi ve mahallemize kazandırıldı, Sırada 15 bina daha restore edilmeyi bekliyor. Öncelikli hedefimiz turizme katkı sağlamak. Bunun örnekleri var, Ankara Beypazarı Evleri, Eskişehir Odunpazarı Evleri gibi örnekler var elimizde. Buralar gibi bir çalışma yapabilirsek Tavşancıl'a önemli bir değer katacağımıza inanıyorum" dedi.

'TAVŞANCIL 700 YILLIK BİR GEÇMİŞE SAHİP'

Tavşancıl Mahallesi'nin köklü bir geçmişe sahip olduğunu belirten mahalle sakini Murat Özdemir şunları söyledi:

"Kocaeli bir sanayi kenti ve biz Tavşancıl'ı bir turizm beldesi haline getirmek istiyoruz. Tavşancıl, yaklaşık 600-700 yıllık bir tarihi geçmişe sahip ama yıllardan beri tarihi evler üzerinde bakım yapılmamış. Son 10 yılda 4-5 tane tarihi bina restore edildi, şimdi de yapılan yeni girişimlerle 15 bina restore edilecek. Vatandaşlar buradaki evlerden ümidini kesmişken bu binalar yeniden hayat buluyor. Tavşancıl yakınlarında bulunan birçok mahalle artık sanayi bölgesi oldu. Biz Tavşancıl Mahallesi olarak turizm bölgesi olabiliriz. İstanbul'un dibindeyiz, kafa dinlemek için, hafta sonu günübirlik ziyaretler için çok ideal bir yer, bu zamana kadar harekete geçilmediği için bu fırsatı değerlendiremedik. Umuyoruz ki bu proje kente değer katacaktır."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

-Tarihi Tavşancıl Evlerinin görüntüsü

-Tavşancıl'dan genel görüntü

-Mahalle sakini ve muhtar ile röportaj

-Detaylar

Haber-Kamera: Ergün AYAZ-Alişan KOYUNCU/DİLOVASI(Kocaeli),

===================================

Engellilerin ulaşımını engelleyenleri cezalandıracak

ADAPAZARI'nda faaliyet gösteren özel bir okulda eğitim gören 9 öğrenci tarafından geliştirilen 'Engel Dedektör' isimli uygulama, engellilerin ulaşımını engelleyecek araçları tek tuşla yetkili birime bildirecek. Uygulama sayesinde, engelli rampalarının önüne park eden araçların konum bilgisi ve fotoğrafları yetkili birimlere iletilecek.

Adapazarı'nda faaliyet gösteren özel bir okulda eğitim gören 9 öğrenci, öğretmenleri Gonca Komşu ve Beytullah Akyüz ile yaklaşık 2 ay süren çalışma sonucunda 'Engel Dedektör' isimli uygulamayı geliştirdi. Öğrenciler tarafından geliştirilen bu uygulama, engelli rampalarının önüne park eden araçların konum bilgisi ve fotoğraflarını yetkili birimlere iletecek.

Hazırladıkları uygulama ile ilgili bilgi veren Selim Bozkurt isimli öğrenci, "Projemizin amacı, engelli rampalarının önüne araç park edilmesini önlemek. Bizim buradaki amacımız engelli bireylerin, bisikletlilerin, bebek arabası kullananların ve yürüme zorluğu çekenlerin trafikte rahatça hareket edebilmesi. Örneğin sokakta yürürken bir engelli rampasının önüne araç park edildiğini gördünüz, telefonunuzu çıkartacak ve kişisel bilgilerinizi girdikten sonra konuma izin vererek maksimum 3 tane fotoğraf yükleyerek gönder fotoğrafına tıkladığınızda bu fotoğraflar ve bilgiler gerekli birimlere ulaşacak" dedi.

Robotik kodlama öğretmeni Gonca Komşu ise "Çocuklarla Bilim Kahramanları Derneği sayesinde oluşturulan takımla bir araya geldik. Bilim Kahramanları her yıl Türkiye ayağını gerçekleştirdiği First Lego Lig Turnuvası sayesinde öğrencilerimizle proje, öz değerler ve robot aşamalarını gerçekleştirmek üzere çalışmalarımız devam ediyor. Buradaki son projemizde farkındalık yaratmak amacıyla çocuklarımızla birçok alanda hala çalışmalarımız devam ediyor" diye konuştu.

Şu an aktif olarak kullanılabilen ve testleri başarıyla geçen uygulamanın 2 hafta içerisinde tamamen kullanıma hazır hale geleceğini belirten Komşu, projenin diğer ayağı olan emniyet ve yerel yönetimlere yapılacak sunumun ardından uygulamanın kullanılmaya başlanması için bir engel kalmayacağını belirtti.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

Öğrencilerin kodlama çalışması detay

Derse giren öğrenciler detay

Uygulamanın bir öğrenci tarafından tanıtılması

Selim Bozkurt isimli öğrenci röportajı

Kuzey Özduru isimli öğrenci röportajı

Öğretmen Gonca Komşu röportaj

HABER-KAMERA: Ramiz Kaan OKTAR/ADAPAZARI(Sakarya),

=====================================

Kar yanığından korunmanın yolu güneş gözlüğü

TÜRKİYE'deki kayak merkezlerinde özellikle sömestir tatilinin de etkisiyle yoğunluk devam ederken, uzmanlar da tatilcileri kar yanığı konusunda uyardı. Rahatsızlığın ilk belirtilerinin gözlerde ağrı, sulanma, ışık hassasiyeti, bulanık görme olduğunu belirten Bursa Şehir Hastanesi Göz Hastalıkları ve Cerrahisi uzmanı Doç Dr. Mehmet Erol Can, "Eğer böyle bir olaya maruz kalırsak yapmamız gereken ilk şey göz yaşı damlaları kullanmak. Asla gözümüzü ovuşturmamamız gerekiyor. Kornea tabakası daha fazla tahriş olacağı için ciddi görme kayıplarına sebebiyet verebilir" dedi.

?Kış aylarının gelmesiyle birlikte sezonu açılan kayak merkezlerinde, sömestir tatili ile birlikte yoğunluk yaşanıyor. Sömestir tatilinde son günlere yaklaşılmasına rağmen, Uludağ başta olmak üzere kış sporlarının yapıldığı merkezlerde doluluk oranı devam ediyor. Kartalkaya, Kartepe, Erciyes, Palandöken gibi kayak merkezlerinde tatilciler karın keyfini çıkarırken, uzmanlar da ziyaretçilere uyarılarda bulundu. Özellikle, kayak sırasında kar gözlüğünün takılmadığını beliren uzmanlar, kar yanığı olmaması için gözlüğün kullanılmasının önemli olduğunu vurguladı.

Bursa Şehir Hastanesi Göz Hastalıkları ve Cerrahisi uzmanı Doç Dr. Mehmet Erol Can, halk arasında güneş gözlüğünün yazın takıldığına dair yanlış inanış olduğunu belirterek, "Güneş gözlüğü her zaman takılan bir objedir. Ultraviyole ışınlarının kaynağı güneş ışınlarıdır. Bu ışınlar topraktan, sudan, buzdan ve kardan yansıyarak gözümüze yansımasına sebep olurlar. Gözümüzün kornea tabakası uzun süre ultraviyole ışınlarına maruz kaldıkları zaman fotokeratit dediğimiz korneada bir güneş yanığına sebep oluyor. Dolayısıyla aslında güneş gözlüğünü güneşin olduğu her zaman takmamız gerekiyor. Bu güneş yanığının ilk belirtileri eğer kayak yaparken koruyucu gözlük takmadıysak buna kar yanığı diyoruz. Bunun ilk belirtileri gözde ağrı, sulanma, ışık hassasiyeti, bulanık görme bazen de görme kaybıyla neticeleniyor" dedi.

'KAR YANIĞINA KARŞI YAPILACAK İLK ŞEY, GÖZ DAMLASI KULLANMAK'

Kar yanığından korunmanın en kolay yöntemi güneş gözlüğü takmak olduğunu söyleyen Can, "Uzun süre açık alanda kalacaksak mutlaka ultraviyole filtreli gözlük kullanmamız gerekiyor. Fotokromik dediğimiz daha etkili ışığı kırıcı camlar tercih edilebiliyor. Eğer böyle bir olaya maruz kalırsak yapmamız gereken ilk şey göz yaşı damlaları kullanmak, yapabiliyorsak göz kapağımız üzerinden soğuk pansuman uygulamak. Eğer hiçbir şey yapamıyorsak en yakın doktora başvurmaktır. Asla gözümüzü ovuşturmamamız gerekiyor. Ovuşturursak bu hasarlanan kornea tabakası daha fazla tahriş olacağı için ciddi görme kayıplarına sebebiyet verebilir" diye konuştu.

Görüntü Dökümü:

-----------------------------------

-Uludağ kayak pistinden görüntüler

-Kayak yapan tatilcilerden görüntüler

-Gözlük takan ve takmayan tatilcilerden görüntüler

Bursa Şehir Hastanesi Göz Hastalıkları ve Cerrahisi uzmanı Doç Dr. Mehmet Erol Can röportaj

-Detaylar

Haber: Mehmet İNAN - Kamera: Semih ŞAHİN/BURSA,

==============================

Deprem bölgesinde inşaatlar durduruldu

MERKEZ üssü Elazığ'ın Sivrice ilçesi olan ve 41 kişinin hayatını kaybettiği 6.8 büyüklüğündeki depremin ardından kentteki inşaatlar geçici süreyle durdurulurken, hasar tespit çalışmalarının ardından beton santralleri de üretime ara verdi.

Elazığ'da meydana gelen çevre il ve ilçelerde de hasara yol açan depremin yaralarının sarılmasına devam ediliyor. Depremde yıkılan evlerin yanı sıra ağır ve orta hasarlı binaların tespit ve yıkım süreci devam ederken, depremzedelerin de mağdur olmaması için tüm kurum ve kuruluşlar yoğun çaba harcıyor. Depremde yıkılan binaların enkazında yapılan incelemede dere kumu, kalitesiz beton ve demirlere rastlanmasının ardından gözlerin çevrildiği diğer binalarda Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ekipleri tarafından denetimler yapılıyor. Hasarlı olan veya vatandaşların isteği üzerine evlerden numuneler alınarak, depremin hasara yol açıp açmadığı ya da olası bir depremde dayanaklılığı belirlenerek oturulup oturulmayacağı yönünde rapor veriliyor.

Özellikle enkazlarda rastlanan dere kumunun ardından inşaat sektörü mensupları da yapılan binalarda kullanılan malzemeler ile ilgili gelinen süreci anlattı. Geçmiş yıllarda müteahhitlik ve mühendislik hizmetlerinin yetersizliğinin yanı sıra kullanılan malzemelerin kalitesinin eksikliğinden bahseden sektör temsilcileri, yeni dönemde depreme dayanıklı yapılar inşa edildiğini ifade etti. Son yıllarda bina yönetmeliği ile ilgili düzenlemelerin ardından inşaat sektöründe denetim mekanizmasının yoğun şekilde işlediğine dikkat çeken inşaat sektörü temsilcileri, onlarca kişiye mezar olan enkazlarda rastlanan dere kumunun da tarihe karıştığını vurguladı. Günümüzde dere kumu yerine hazır beton kullanıldığını ve inşaatlarda kullanılan betonların da hem üretici firma hem de Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ekiplerince kontrolden geçirildiğine dikkat çeken, sektör temsilcileri elde edilen raporların ardından standartların altında inşa edilen binaların da yıkıldığını belirtti.

HAZIR BETON İLE BİNALARIN DAYANIKLILIĞI ARTIRILDI

Geçmişte dere kumu, kalitesi düşük çimento ve ince demirler ile yapılan binalardaki beton kalitesinin günümüz ölçümlerine göre ortalama C8 olduğunu belirten sektör temsilcileri, günümüzde ise beton kalitesinin C30 ile C35 arasında olduğuna dikkat çekti. Yeni inşaatlarda kullanılan kaliteli beton ile yapıların depreme dayanıklılığının artırıldığını anlatan sektör temsilcileri, Elazığ'da meydana gelen 6.8 büyüklüğündeki depremlerde yıkılan yapıların inşa yaşının 30- 35 arasında olmasının da bunun en belirgin kanıtı olduğunu anlattı.

KAYALAR KIRILARAK 3 ÇEŞİT TAŞ ELDE EDİLİYOR

Elazığ'da hazır beton üretimi yapan santral sahiplerinden Mustafa Yaman, günümüzde dere kumu yerine taş ocaklarında kayaların kırılarak kum elde edildiğini söyledi. Elazığ'da mevcut taş ocaklarında konkresör yardımıyla kırılan kayalardan 3 çeşit taş elde edildiğini anlatan Yaman, "Elde edilen üç çeşit taş var. Bu taşlar, kırılmasının ardından elenerek ve yıkanarak temiz şekle getiriliyor. En ince olan ve 0.5 olarak tanımladığımız toz kum çimento ile birleşmesi sonrası betonun kaynaşmasını sağlıyor. 2 numaralı dediğimiz daha iri olan taş ise köşeli olması nedeniyle betonda birbirini tutuyor. 3 numara olarak adlandırdığımız daha büyük olan taşlar da betonun sağlamlığına katkı sağlıyor. Bunları belirlenen oranlarda alıp, yine standartlarda belirtilen çimento ile mikser aracında karışımının ardından hazır beton elde ediliyor. Bu betonu santral kendi içerisinde analizlerinde istenilen standartları sağladıktan sonra inşaat sahasına sevk ediyor. İnşaat alanında da Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından numuneler alınarak C30 veya C35 standartlarını taşıyıp taşımadığını kontrol ediyor. Numunelerde standart altında olduğu belirlenirse de inşaatlarda kullanımına izin verilmiyor" diye konuştu.

İNŞAATLAR DURDURULDU

Öte yandan, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ekipleri Elazığ'da meydana gelen depremin ardından kentteki tüm inşaatları durdurdu. İlk etapta 15 gün süreyle durdurulan inşaatların, belirlenen süre sonunda yapımına başlanıp başlanmayacağının kararlaştırılacağı belirtildi. Hazır beton santrali sahibi Mustafa Yaman, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ekiplerinin hasar tespit çalışmaları nedeniyle denetim yapamadığı ve betonlardan numune alamadığından inşaatların durdurulduğunu söyledi. Yaman, inşaatların yanı sıra hazır beton santrallerinde de denetim yapılamadığından dolayı aynı süre içerisinde üretime ara verildiğini kaydetti.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-------------------------------

Taş ocaklarında kum üretilmesi

Kum üretmenin aşamaları

Çıkarılan kumun denetim labaratuarı

- Betonda kullanılan kum çeşitleri

Mustafa Yaman'ın eline kumları alarak anlatması

Mustafa Yaman ile röp,

Hazır Beton üretim santrali

Beton mikserleri

Genel ve detay görüntüler

Haber: Hasan KIRMIZITAŞ- Kamera: Kadir GÜNEŞ-ELAZIĞ-DHA)

========================================

Çevre kirliliğine dikkat çekmek için atıklardan dev balık heykeli yaptı

HATAY'ın Reyhanlı ilçesinde uzun zamandır mozaik ve hurda sanatı ile uğraşan Mervan Altınorak, çevre kirliliğine dikkat çekmek amacıyla bilgisayar ve plastik atıklarından dev balık heykeli yaptı.

Yıllardır mozaiklerle farklı resimler yapan Mervan Altınorak, son zamanlarda ise çeşitli hurda atıklarını geri dönüşüme kazandırmak için Samandağ ilçesinde denizden ve ilçedeki hurdacılardan topladığı atıklarla heykeller yaptı. Sanatını farklı bir boyuta taşıyan Altınorak, çevre kirliliğine dikkat çekmek amacıyla bilgisayar tamircilerinden topladığı parçalar ve plastik atıklarla denizin 4 bin metre altında yaşayan Fener balığının heykelini yaptı. Balık heykelinin bilgisayar ve telefon malzemeleri ile plastik atıklardan oluşan 12 bin parçadan oluştuğunu söyleyen Altınorak, "Okyanusun 4 bin metre derinliğinde, karanlık sularda yaşayan Fener balığı da maalesef çevre ve deniz kirliliğinden etkilenmiştir. Bende dünyadaki çevre kirliliğine dikkat çekmek için bu balığın heykelini yaptım. Aynı zamanda Mardin'de bir geri dönüşüm firması da böyle bir çalışma yapmamı istemişti. 1,5 ay çalıştım ve 1,5x2 metre ebadındaki balığı tamamladımö dedi.

EMİNE ERDOĞAN'IN SIFIR ATIK PROJESİNİ DESTEKLİYOR

Altınorak, geri dönüşüm malzemeleri ile heykeller yaparak çevre kirliliğine dikkat çekerken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın sıfır atık projesine tam destek verdiğini belirtti.

Öte yandan Altınorak'ın lise öğrencisi kızı Dilara Altınorak da okuldan arta kalan zamanlarda babasına hem yardım ediyor ve hem de sanatını öğreniyor. Yaptığı sayısız heykellerin yanı sıra metal atıklarla insan portesi de yapmaya başlayan Altınorak, bugüne kadar at, geyik, tavus kuşu, plastik atıklarla balık, elektronik atıklarla kelaynak kuş, kinetik kelebek (hareketli), kartal heykeli ve çeşitli heykelcikler yaptı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

-Mervan Altınorak'ın balık heykelinden detaylar

-Altınorak çalışma yaparken

-Mervan Altınorak'ın konuşması

-Kızının çalışmalara yardım etmesi

-İnsan portresi üzerinde çalışma yaparken

-Çalışmalarından detaylar

Haber-Kamera: Ferhat DERVİŞOĞLU / REYHANLI(Hatay),

========================================

Engelli 3 arkadaş müzikle hayata tutunuyor

MERSİN'de yürüme engelli 3 arkadaş, sokakta müzik yaparak hayata tutunuyor. Engellerinden dolayı evde oturanlara "Dışarı çıkın, hayata karışın" diye seslenen sokak müzisyenleri, davranışları ile vatandaşların takdirini kazanıyor.

Yürüme engelli Zübeyde Taş (49), Mustafa Erşahin (50) ve Hüseyin Erdem (45), engellerinden dolayı hayata küsüp dışarı dahi çıkmayanların aksine, sokakta müzik yapıyor. Kentin en işlek caddelerinde saz çalıp, türkü söyleyen 3 arkadaş, hayata karışmanın mutluluğunu yaşıyor. Müzisyenlerin azmini gören vatandaşlar ise hem takdir ediyor, hem de yardımda bulunarak destek oluyor.

'POZİTİFİZ, HAYATA BAĞLIYIZ'

19 yıldır engelli olan 1 kız çocuğu annesi Zübeyde Taş, türkü söyleyerek, saz çalarak hayata tutunduklarını söyledi. Bir senedir çalıp, söylediklerin dile getiren Taş, "Hem zaman geçiriyoruz, hem para kazanıyoruz. Hayat şartları çok pahalı, üçümüzün de ailesi, çocuğu var. Aldığımız maaş yetmiyor. Çalışıp para kazandığımız için çok mutluyuz. Üçümüz de sonradan engelli olduk. Pozitifiz, hayata bağlıyız. Evde oturup dışarı çıkmayan diğer arkadaşlara da örnek olmak istiyoruz. Dışarı çıksınlar, sosyal aktivitelere katılsınlar. Büyükşehir Belediyesi Engelli Korosu'ndayız, sahne alıyoruz. Biz aynı zamanda bocce oynuyoruz. Hayat devam ediyor. Şarkı söylemeye çekinerek başladık ama insanlarımız çok duyarlı. Bizi çok takdir ediyorlar" dedi.

'ENGELLİ OLDUK DİYE YATMAK YOK'

9 yıldır engelli olan 3 çocuk babası Mustafa Erşahin de evde oturan engelli vatandaşlara seslenerek, "Bütün engellilere ve ailelerine sesleniyorum, engelli olup da içeride yatmanın bir anlamı yok. Dışarıya çıkıp, hayata karışsınlar. Aktivitelere katılsınlar. Kurslara, derneklere gitsinler. Ellerinden geleni yapsınlar. Biz de bu şekilde müzik yapıyoruz. Engelli olduk diye yatmak yok, yaşamaya devam" diye konuştu.

'MÜZİK İNSANI HAYATA BAĞLIYOR'

Arkadaşlarının ısrarı ile sokak müziğine başladığını belirten 19 yıldır engelli 1 çocuk babası Hüseyin Erdem ise şunları söyledi:

"Müzik insanı hayata bağlıyor. 4-5 aydır arkadaşlarımla birlikteyim. Daha önce evde söylüyordum, halkın içinde şarkı söylemeye utanıyordum. Şimdi sokakta şarkı söylüyoruz, hayata karışıyoruz. Hep evde oturmak olmak biraz da sosyalleşmemiz gerekiyor."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

Engelli 3 arkadaş müzik yaparken

Vatandaşlar çantanın üzerine para atarken

Zübeyde Taş ile röp

Mustafa Erşahin ile röp

Hüseyin Erdem ile röp

Haber-Kamera: Soner AYDIN / MERSİN,

====================================

Başkan Sekmen, Erzurum'a 'kayakçı ordusu' kurdu

Erzurum Büyükşehir Belediyesi bünyesinde 5 yıl önce kurulan kayak kulübünde kayak yapmayı öğrenen çocuk sayısı 40 bin çıktı. Palandöken Kayak Merkezi'nde eğitim gören öğrencileri ziyaret eden Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, 40 bin olan kayakçı sayısını bu yıl 45 bine çıkaracaklarını söyledi.

Büyükşehir Belediye tarafından sömestri tatilinde düzenlenen kayak kursuna katılan öğrencilerle buluşan Başkan Mehmet Sekmen, genç kayakçılara başarılar diledi. 17 Ocak günü belediye tarafından baştan aşağı giydirilen 5 ila 13 yaş arası bin öğrenci, 20 kayak öğretmeni ile birlikte derslere başladı. Kursa katılan öğrencilerin 2 gün içinde kaymayı tamamen öğrendiğine dikkat çeken Başkan Sekmen, öğrencileri tatil boyuncu evlerinden Palandöken'e götürüp, getireceklerini ifade etti. Amaçlarının özellikle dar gelirli aile çocuklarını Avrupa'nın en iyi kayak pistlerine sahip Palandöken'de kayakla tanıştırmak olduğuna dikkati çeken Sekmen, belediye olarak kayağın yanı sıra futbol, güreş, tenis, yüzme gibi diğer spor dallarına da olanak hazırladıklarını belirtti. Başkan Mehmet Sekmen şunları söyledi:

"Bir yarıyıl tatilinde daha öğrencilerle Palandöken'de buluştuk. Kent merkezindeki ilkokul ve ortaokuldan seçilen bin öğrenci, belediyemizin kayak kulübünde baştan aşağı giydirildi ve 20 kayak öğretmeni eşliğinde derslere başladı. Öğrencilerin büyük bir çoğunluğu kayakla ilk kez tanışıyor. Erzurum madem ki Avrupa'nın sayılı kayak pistlerinden birine sahip, neden çocuklarımızın hepsi kayağı bilmesin. Öncelikle ekonomik durumu iyi olmayan ailelerimizin çocuklarını belirleyip bu ordunun içine kattık. Onlara iyi bir karne hediyesi oldu. Tatilin son gününde muhteşem bir kapanış yapıp, öğrencilere sertifika vereceğiz. Kayağa yeteneği olanları seçip profesyonel anlamda yetiştirerek milli takıma veriyoruz."

Kayak kulübünü kurdukları 5 yıl içerisinde bu sporu öğrenin öğrenci sayısının 40 bin olduğunu hatırlatan Sekmen, "Hedefimiz bu sayıyı 2020 yılında 45 bine çıkarmak. Sömestri tatilinin dışında da eğitimlerimiz devam etmekte. Erzurum'u bir yandan kış turizmiyle dünya vitrinine taşırken, diğer yandan da kış sporlarıyla da geleceğin şampiyonlarını yetiştirmiş oluyoruz" dedi.

Hayalindeki sporu Başkan Mehmet Sekmen sayesinde yapmaya başladığını söyleyen kursiyerlerden 9 yaşındaki Berranur Pehlivanlıoğlu ise "Tatilim çok iyi geçiyor. Sabah buraya geleceğim diye erkenden uyuyorum. Önceden buraya geldiğimizde kızakla kayabiliyordum. Şimdi kurs sayesinde kayak yapmayı öğrendim. Bize bu imkanı tanıyan başkanımıza teşekkür ediyorum" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

-Kursiyer öğrenciler

-Öğrencilerle röp

-Başkan Sekmen'in konuşması

-Palandöken'den genel görüntü

Haber-Kamera: Turgay İPEK / ERZURUM,


Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel

Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title