Haberler

DHA YURT ÖZEL GÜNDEM

Türkiye'de ilk; kadın reisler için barınak

ORDU'nun Perşembe ilçesinde yıllardır eşleriyle birlikte açıldıkları Karadeniz'de tekne ile balık avlayıp, balıkçılık yapan kadınlar için düzenlenecek projeyle özel barınak yapılacak. Büyükşehir Belediye Başkanı Hilmi Güler, kadın balıkçılar için özel yapılacak marina tarzı balıkçı barınağının, Türkiye'de tek olacağını belirterek, "Proje çalışması başlattık. Bu barınakta kadın reislerimizin emekleri var. Zor şartlar altında denize çıkıyorlar, balık tutuyorlar. Kadın reislerimiz dünyada sayılı durumdalar. Onlara çağdaş, konforlu ve modern bir ortam hazırlamak istiyoruz" dedi.

Perşembe ilçesine bağlı Büyükağız Mahallesi kıyısında, yıllardır eşleriyle birlikte tekne ve kayıklarla açıldıkları denizde balıkçılık yapan kadınlar, ekmeklerini deniz ürünleri avlayarak kazanıyor. Karadeniz'in hırçın dalgalarına meydan okuyan kadın reisler, hem teknenin kaptanlığını yapıyor, hem de avcılık yaparak ağları onarıyor. Zor şartlara rağmen evlerinin kadını, teknelerinin de reisliğini yürüterek ereklere taş çıkartan kadın balıkçılar, çalışma azimleriyle de çevresinden övgü topluyor. Karadeniz'in hırçın dalgalarına meydan okuyarak ağlarını salan kadın balıkçılar için Ordu Büyükşehir Belediyesi de harekete geçip, kadınlara özel, Türkiye'nin ilk kadın balıkçı barınağının yapılması için kolları sıvadı. Büyükşehir belediyesince proje çalışmalarına başlanan alana, kadınlar için marina tarzı balıkçı barınağı inşa edilecek.

KADINLARA KONFORLU VE MODERN BİR ORTAM

Büyükşehir Belediye Başkanı Hilmi Güler, kadın reisler için yeni bir proje üzerinde çalışma yaptıklarını, bölgeye marina tarzı balıkçı barınağının inşa edileceğini söyledi. Projenin Türkiye'de tek olacağını belirten Başkan Güler, "Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı iken Büyükağız'da bulunan mendireğin temelini attırmıştık. Burada mendirek inşa edilmesiyle 3 köyün 60 yıllık hayalini gerçekleştirmiştik. Şimdi ise bu barınağı yeniden düzenleyeceğiz. Marina tarzı düzenlemeyle burayı hem su ürünleri hem de eko-turizm amaçlı bir hale getireceğiz. Okçulu, Büyükağız, Kovanlı balıkçı barınağı benim yıllardır üzerinde çalıştığım bir projeydi. Hem bakanlığım döneminde hem de bakanlık sonrasında buradaki çalışmaları hep yakından takip ederek önünü açtık. Bu barınakta kadın reislerimizin emekleri var. Zor şartlar altında denize çıkıyorlar, balık tutuyorlar. Soğukla dalgayla mücadele ediyorlar. Kadın reislerimiz dünyada sayılı durumdalar. Onlara çağdaş, konforlu ve modern bir ortam hazırlamak istiyoruz" diye konuştu.

'EŞLERİMİZ BİZLERE YARDIMCI OLUYOR'

Kovanlı- Okçulu Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Murat Yar da, Büyükşehir Belediye Başkanı Hilmi Güler'e teşekkür ederek, "Kooperatifimiz 20 yıl önce kuruldu, halen aktif. 1970'lerden itibaren buradaki barınak ihtiyacımızı dile getirip, yetkililerden sürekli istedik. Başkanımız Hilmi beyin başkanlığı öncesindeki destekleriyle barınak mevcut haliyle yapıldı. Kooperatifte 71 üyemiz var. 25 teknemiz faal olarak çalışıyor. Son 20 yıldır eşlerimiz, kadınlarımız bizlere yardımcı oluyorlar. Teknolojinin gelişmesi ve hayat şartları denizde aşırı avlanma denizi bitirdi. Geçinemez hale geldik, sıkıntıya girdik. Eşlerimizle mecburen çalışmaya başladık. Eşlerimiz burada çalışma koşulları kötü, ısınma yerleri yok, barınak yok. Hilmi bey şimdi bir projeyle burada kadınlar adına kulübeler yapacak. Kadın balıkçılarımız denize açılacaklar,  burada ağlarını onaracaklar, balık pişirip satabilecekler" dedi.

'EKMEĞİMİZİ ÇIKARIYORUZ'

10 yıldır eşiyle balıkçılık yaparak geçimini sağlayan Ayşe Yar, "Barınakta yerimiz olmadığı için çalışırken zorlanıyoruz. Kendimize ait yerimiz, içinde sobalarımız olsa daha rahat ederiz. Bu iş kadınlara göre değil ama mecburen çalışıyoruz. Belediyemizin güzel bir projesi var. Bu gerçekleşirse daha güzel olacak, o zaman burada daha çok çalışıp denize rahat açılabileceğiz. Sonuçta ekmeğimizi, yağmurda, soğukta buradan çıkarıyoruz" diye konuştu.

'MECBUREN ÇALIŞIYORUZ'

Havagül Arslan ise 20 yıldır eşiyle birlikte balıkçılık yaptığını anlatarak "Çalışması çok zor oluyor, kışın daha zor oluyor, havalar soğuk. Eşimle beraber çalışıyorum. Ev işlerini de ben yaptığım için daha çok zor oluyor. Eşim tekneyle denize açılıyor barınağa geliyor, orada çalışıyoruz. Kayık gelince onarma işlerimizde oluyor dışarıda ıslanıyoruz. Orada bir yerimiz olursa daha iyi olur. Ağları evimin yanında onarıyorum. Zorlukları var ama alıştık mecburen çalışıyoruz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

------------------------------

-Kadın balıkçılardan görüntü

-Balıkçı teknesinde çalışan kadınlardan görüntü

-Ağ onaran kadın balıkçıdan görüntü

-Hilmi Güler'in kadın balıkçıları barınakta ziyaretinden görüntü

-Hilmi Güler'in açıklamaları

-Kooperatif başkanı Murat Yar ile röportaj

-Balıkçı Ayşe Yar ile röportaj

-Balıkçı Havagül Arslan ile röportaj

-Barınaktan görüntü (drone)

Haber-Kamera: Nedim KOVAN-ORDU .

=============================

Rize'de mucit fikirler, 8 bin liralık ödül için yarışıyor

RİZE'nin ekonomik, sosyal, tarımsal, kültürel, turizm gibi farklı alanlardaki zenginliklerine katkı sunmak, sorunlarına ise çözüm üretmek için düzenlenen 'Rize İçin Bir Fikrim Var' proje yarışmasına müracaatlar sürüyor. Yarışma sonunda birinci olan projeye 8 bin lira ödül verilecek. Başvurular sonucunda çok yararlı fikirlerin ortaya çıkacağını belirten Rize Valisi Kemal Çeber, 'Bazen gülümsetecek, bazen Rize'nin zekasını, hazır cevaplılığını, pratik zekasını yansıtacak, bazen de hayal gücünün ne kadar geniş olduğunu gösterecek projeler geleceğinden ben eminim" dedi.

Kentte ekonomik, sosyal, tarımsal, kültürel, turizm gibi farklı alanlardaki zenginliklerine katkı sunmak, sorunlarına ise çözüm üretmek için düzenlenen 'Rize İçin Bir Fikrim Var' proje yarışmasına müracaatlar sürüyor. Rize için ortaya konulacak fikirlerin yarışacağı yarışmada başarılı olanlar, para ödülünün sahibi olacak. Son başvuru tarihi 15 Şubat 2020 olan yarışmada, birinciye 8 bin, ikinciye 5 bin, üçüncüye de 3 bin TL ödül verilecek. 2 Mart'ta sonuçların açıklanacağı etkinlikte, fikirlerin hayata geçirilmesi için de katılımcılara destek de sağlanacak. Sonuçları merakla beklenen yarışmada; ortaya çıkacak fikirler, kentte ilgili kurumlarca hazırlanacak projelerin de ilham kaynağı olacak.

'RİZE İÇİN FİKİRLERİNİ ALMIŞ OLACAĞIZ'

Rize Valisi Kemal Çeber, dereceye giren projeler üzerinde mutlaka çalışacaklarını belirterek, "Rizeli hemşehrilerimiz memleketlerini çok seviyor. Memleketini sürekli düşünüyor, bir şeyler yapmak istiyor. Her gittiğimiz yerde, özellikle Rize dışındaki seyahatlerimizde hemşehrilerimizle sohbetlerde Rize ile ilgili sürekli bir kaygıları, dertlenmeleri olduğunu ve birçok şeyin yapılmasını istediğini arzu ettiklerini görüyoruz. Biz de bunları 'toparlayalım' dedik ve hemşehrilerimiz arasında böyle bir çalışma yapmaya karar verdik. Rize için bir fikrim var adı altında bir site oluşturduk. Burası aracılığıyla insanlar Rize'yle ilgili fikirlerini, önerilerini yazacaklar. Herhangi bir kısıtlama yok, sanayi olur, turizm, ulaşım olur, her konuda fikirlerini, yapılmasını istedikleri önerilerini bize ulaştıracaklar. Yapılan değerlendirmeler sonucunda 3'e girenlere ödüllerde verilecek, ama onun dışında da oraya fikir olarak önerilen her şey tarafımızdan görülecek, ilgili birimler tarafından değerlendirilecek ve tüm hemşehrilerimizin bu yöntemle Rize için fikirlerini almış olacağız. Dereceye giren projeler üzerinde mutlaka çalışacağız. Fikrini sunan aynı zamanda bir şeyler de yapmak istiyor ise ona da sonuna kadar destek olacağız" dedi.

'İLGİNÇ PROJELER GELECEĞİNDEN EMİNİM'

Karadeniz insanının çok zeki olduğunu belirten Vali Çeber, "Buranın coğrafyası, fiziki şartları insanlara birçok sorunu kendisini çözme zorunluluğu getirir. İlginç çözüm yöntemleri de icatları da sık sık haberlere konu olur. Rize insanı çok zeki ve özellikle pratik zekasını çok iyi kullanabiliyor. Bazen 'vay be bunu da duydum' dedirtecek çok enteresan fikirler geliyor. Bizleri bazen gülümsetecek Rizelinin zekasını, hazır cevaplılığını, pratik zekasını yansıtacak, bazen de hayal gücünün ne kadar geniş olduğunu gösterecek projeler geleceğinden ben eminim" diye konuştu.

'FİKİR YARIŞMASI İLGİ GÖRECEKTİR'

Fikir yarışmasının ilgi göreceğini kaydeden kent sakinleri de, güzel projelerin ortaya çıkacağını vurguladı. Yasemin Özçelik, "Rizelilerin her sorun için mutlaka bir çözüm fikri vardır. ve o çözüme en hızlı şekilde ulaşmak için çaba sarf ederler, sonuca ulaşana kadar gözlerine uyku girmez" derken Mehmet Albayrak ise "Karadenizliler çok pratiktir, sorunu tespit eder ve çözümü en kısa yoldan bulur, çözümsüz bir sorun bırakmaz, bu yarışmada da ilginç sorunlara ilginç çözümler gelecektir" ifadelerini kullandı.

Görüntü Dökümü:

------------

-Rize'den drone detay

-Rize sokaklarından detaylar

-Vali Kemal Çeber röportajı

-Vatandaş röportajları

-Muhabir (Arzu ERBAŞ) anonsu

HABER-KAMERA: ARZU ERBAŞ /RİZE- Dha.

===============================

Akvaryum dalgıçları, köpek balıklarını elle besliyor

ESKİŞEHİR'de 120 türden yaklaşık bin 200 deniz canlısının yaşadığı sualtı dünyası akvaryumunda görevli 2 dalgıç, köpek balıkları, vatozlar ve sürü balıklarını elleriyle besliyor. Denize kıyısı olmayan 'bozkır' kentinde yıllık 700 binin üzerinde ziyaretçisi olan akvaryumun dalgıçları sualtının farklı bir dünya olduğunu ifade ederek, "Çalışırken, aynı zamanda dinleniyoruz. Çeşitli balıkların da etrafımızda olması bizi rahatlatıyor" dedi.

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi'nce 2014 yılında açılan ETİ Sualtı Dünyası, Kuzey Ege, Atlas Okyanusu, Kızıldeniz, Güney Amerika gölleri ve Amazon Nehri'nden getirilen 120 türden yaklaşık bin 200 deniz canlısına ev sahipliği yapıyor. Yıllık yaklaşık 700 binin üzerinde ziyaretçisi olan akvaryum, 19 metre su tünelinin yanı sıra 3,5 metre derinliğe ve 1 milyon litre su hacmine sahip. Akvaryumdaki köpek balıkları, vatozlar, mercan, sarpa, çipura ve mırmır gibi deniz canlıları, profesyonel dalgıçlar Mehmet Ali Uçar ve Özgür Altınışık tarafından elle besleniyor.

ETİ Sualtı Dünyası'nda görevli su ürünleri mühendisi Deniz Avcı, nesli tükenme tehlikesinde olan orfozun da aralarında bulunduğu bin 200 kadar deniz canlısının akvaryumda yer aldığını söyledi. Akvaryumun yıllık 700 binin üzerinde ziyaretçi tarafından gezildiğini kaydeden Avcı, "Akvaryumumuzda şu an da 120 türden bin 200'e yakın deniz canlısı yer alıyor. Bunların arasında köpek balıkları Kızıldeniz'de yaşayan canlılar, ahtapot, nesli tükenme tehlikesinde olan orfoz, tatlı su köpek balıkları, bitkilerimiz bulunuyor. Son 1 yıl içerisinde yaklaşık 700 bin kişi tarafından akvaryum ziyaret edildi. Özellikle tatillerinde ve yaz aylarında çok daha fazla ziyaretçi sayımız artıyor. Eskişehir'e gelenler mutlaka tarihi Odunpazarı evlerini ve Sazova parkını ziyaret eder ama burayı görmeden de gitmiyor. Eskişehir gibi bir kentte hayvanat bahçesi ve akvaryum olması insanlara ilgi çekici geliyor" dedi.

'BALIKLARI ELLE BESLİYORLAR'

Akvaryum dalgıçlarından Özgür Altınışık, sualtının farklı bir dünya olduğunu ve balıkları elle beslemenin kendilerini rahatlattığını söyledi. Daha önce Marmara ve Ege Denizi'nde dalışlar yaptıklarını ancak akvaryumda çalışmanın daha keyifli olduğunu ifade eden Altınışık, "Sualtı dünyası akvaryumunda dalgıç olarak görev yapıyorum. Burada yemleme ve akvaryum bakımlarını yapıyoruz. Buradan önce de Marmara ve Ege'de de dalış yapıyorduk ama akvaryumda olduğu kadar canlılara yakın olamıyorduk. Burada şimdi piranadan köpek balığına, orfoza kadar birçok çeşit balık var. Hepsiyle yakın ilişkiler kuruyoruz. Sualtı farklı bir dünya çalışırken dinleniyoruz da aynı zamanda. Çeşitli balıkların da etrafımızda olması bizi rahatlatıyor" dedi.

'SAĞLIK DURUMLARINI BİLE TAKİP EDİYORUZ'

Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu (TSSF) CMAS 3 yıldız dalgıçlardan Mehmet Ali Uçar ise balıkları elle beslemenin dışında 'bebek' gibi takip ettiklerini belirterek, "Akvaryum içerisindeki canlıları besliyoruz. Haftada 4 gün akvaryumdaki balıkların beslemelerini yapıyoruz. Mühendislerimiz akvaryum balıklarının biyokütlelerine göre hazırlık yapıyoruz. Akvaryumda balık beslemek heyecanlı, bir bebek gibi dikkat ediyoruz. Yemeyen canlılar olduğunda onları mühendislere bilgi verip sağlık durumlarını da takip ediyoruz. İnsanlar biz besleme yaparken izliyorlar, güzel bir ilgi" diye konuştu.

Kocaeli'den kenti gezmek için eşi ve çocuğuyla gelen Pınar Topçu, Eskişehir'i çok beğendiklerini ifade ederek, "Akvaryuma İstanbul'da da gitmiştik, ancak burası farkındalıklı, daha sıra dışı. Gezerken çok keyif aldık, emeğe geçenlere teşekkür ederiz. Oğlumuz akvaryumu çok güzel buldu. Suyun altındaki balıkları inceledi, gezimiz çok iyi geçti" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

-Sualtı dünyası girişi

-Giriş yapanlar

-Akvaryumdaki balıklar

-Vatozları izleyenler

-Akvaryumdaki köpekbalıkları

-Akvaryum tüneli ve ziyaretçiler

-Ziyaretçilerle röp.

-Dalgıçların hazırlanması

-Akvaryuma girişleri

-Dalgıç Özgür Altınışık ile röp.

-Akvaryumdan detaylar

-Dalgıç Mehmet Ali Uçar ile röp.

-Akvaryumda dalgıçların balıkları beslemesi

-Akvaryum ve dalgıçlar

-Onları izleyenler

-Tüneldeki kalabalık

-Besleme detayları

-Deniz Avcı ile röp.

-Genel görüntüler

Haber-Kamera: Engin ÖZMEN-Hakan TÜRKTAN-Caner AKSU/ESKİŞEHİR, .

=====================================

Ferdi Tayfur'un ses ikizi; çoban Bayram

ANTALYA'da, sesinin Ferdi Tayfur'a benzemesi nedeniyle çevresinde 'Ferdi' olarak tanınan çoban Bayram Ünzül (49), keçilerini sanatçının parçalarıyla otlatıyor. Ünzül, Tayfur ile tanışmak ve ses yarışmasına katılması için kendisine şans verilmesini istediğini söyledi.

Korkuteli ilçesinde oturan 3 kız çocuk babası Bayram Ünzül, gençlik yıllarında hayranı olduğu arabesk sanatçısı Ferdi Tayfur'u dinleyip şarkılarını ezberledi. Zaman zaman Tayfur'un sesini taklit eden Ünzül, askere gittiğinde de Ferdi Tayfur'un şarkılarını söylemeye devam etti. Askerdeki arkadaşlarının, sesinin Ferdi Tayfur'a benzediğini söylemesi üzerine Ünzül, Tayfur gibi şarkı söylemeye başladı.

Vatani görevini tamamlayıp Korkuteli'ne dönen Bayram Ünzül, bu özelliğini pazarlayarak düğünlerde ve eğlenceli toplantılarda şarkılar söyleyip bir süre geçimini sağladı. Yaklaşık 15 yıldır ilçede kendisine çoğu zaman 'Ferdi' diye seslenildiğini ifade eden Bayram Ünzül, maddi imkansızlıklar nedeniyle sesini duyuramadığını anlattı. Zaman zaman sosyal medya hesaplarından video paylaşarak sesiyle ilgili geri dönüşler aldığını aktaran Ünzül, şimdilerde çobanlık yaparak geçimini sağlıyor. Her sabah keçileri otlatmak için dağa çıkaran Ünzül, keçileri otlarken Ferdi Tayfur'un bilindik parçalarını seslendiriyor.

'SES YARIŞMALARINA KATILAMADIM'

Bayram Ünzül'ün en sevdiği Ferdi Tayfur şarkısı ise 'Çeşme'. Televizyon kanallarında düzenlenen ses yarışmalarına katılmak istediğini, birkaç kez girişimde bulunduğunu anlatan Ünzül, "Maddi imkansızlar nedeniyle gidemedim. Katılım için para talep ettiler. Karşılayamadım katılım miktarını. Ferdi Tayfur'u çok seviyorum. Sesimin benzediğini de söylüyorlar. Keçilerimi otlatırken genelde seslendiriyorum. Arkadaşlarım düğünlere çağırıyor. Zaman zaman 'Ferdi geliyor' diye takılır arkadaşlarım" dedi.

'SENİN ADIN BAYRAM MI, FERDİ Mİ?'

Askerde yaşadığı bir anısını da anlatan Ünzül, "Askerde arkadaşlarım bana hep 'Ferdi' derdi. Bir gün komutan çağırdı 'Senin adın Bayram mı, Ferdi mi ?' dedi. Ben de 'Bayram' olduğunu söyledim. Neden Ferdi denildiğini anlattım. Sonra hep gazinoda türkü söyleyerek geçirdim zamanlarımı. Çok rahattım askerde" diye konuştu.

Bayram Ünzül, Ferdi Tayfur ile tanışmak ve ses yarışmasına katılması için kendisine şans verilmesini istediğini söyledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

--------------

Dağda koyun otlatırken görüntü

Ahırda hayvanları yemlerken görüntü

Evinin önünde röportaj

Dha Muhabiri Alparslan Çınar'ın anonsu

Detaylar

HABER: Alparslan ÇINAR- KAMERA: Emrah GÜL/ANTALYA, .

=============================

Ustasından triger kayışıyla dayak yedi, 'İnsanlara olan inancım kalmadı' dedi

KONYA'da, oto tamir ustası Fatih S. (33) tarafından iş yerindeki malzemeyi kırdığı gerekçesiyle triger kayışıyla dövülen M.A. (16), olay nedeniyle psikolojik tedavi görüyor. Fatih S.'nin ilk mahkemede tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasına halen inanamadığını söyleyen M.A., "İşkence gören benim ancak o tahliye oldu. Dışarıda olmaması lazım. Oraya başka bir çırak girerse ona da aynısını yapacağından korkuyorum. Psikolojik tedavi devam ediyor. Benim insanlara güvenim ve inancım kalmadı" dedi.

Açık öğretim lisesi öğrencisi M.A., bir yakınlarının tavsiyesi üzerine geçen yıl Temmuz ayında Karatay Motorlu Sanayi Sitesi'nde oto tamir ustası Fatih S.'nin iş yerinde çırak olarak işe başladı. M.A., 7 Temmuz günü iddiaya göre tamir aletlerinden birini yere düşürdü. Fatih S. de 'Malzemeleri düşürüp konsantrasyonumu bozuyorsun, beni sinir ediyorsun' diyerek, triger kayışıyla M.A.'yı dövdü. Aldığı darbeler ile bacakları ve vücudunun çeşitli yerlerinden yaralanan M.A., iş çıkışı kuzeninin yardımıyla eve gitti. Durumu fark eden aile Özalkent Polis Merkezi'ne giderek, şikayetçi oldu. Fatih S. gözaltına alındı. Suçlamaları kabul etmeyerek, çırağın kendisine iftira attığını ileri süren Fatih S., Cumhuriyet savcısının talimatıyla serbest bırakıldı.

İTİRAZ ÜZERİNE TUTUKLANDI

Ailenin avukatı, Cumhuriyet Başsavcılığı'na Fatih S.'nin serbest bırakılmasına, şiddet nedeniyle M.A.'nın psikolojisinin bozulduğu gerekçesiyle itirazda bulundu. M.A.'nın yapılan sağlık kontrolünde bacakları ve boynunda ciddi derecede doku zedelenmesi meydana geldiği saptandı. Ayrıca savcılık kararıyla M.A., psikiyatri heyetiyle görüştürüldü. M.A., heyete Fatih S.'nin triger kayışıyla 30 veya 40 defa vücuduna vurduğunu söyledi. Ayrıca gözünü kapattığında ustasını karşısında gördüğünü, uyku problemi yaşadığını, uyuduğunda da rüyasında 'Usta vurma' diyerek ağladığını ifade etti. Bunun üzerine M.A., psikolojik tedaviye alındı.

Fatih S. de savcılık kararıyla geçen eylül ayında yeniden gözaltına alınıp, çıkarıldığı 3'üncü Sulh Ceza Hakimliği tarafından 'çocuğa karşı eziyet' suçundan tutuklandı.

'İKİ TOKAT ATTIM'

Konya 5'inci Asliye Ceza Mahkemesi'nde hakkında 'çocuğa karşı eziyet ve kasten yaralama' suçundan 19.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılan Fatih S., geçen kasım ayında görülen ilk duruşmada suçlamaları kabul etmedi. M.A.'ya sadece iki tokat attığını ileri süren Fatih S., "Suçlamaları kabul etmiyorum. Ben motor ustasıyım. Mağdur benim. Yanımda çırak olarak çalışıyordu. Olay öncesi sürekli malzemelerimizi kırıyordu. Bu nedenle kendisini uyardık. Ertesi gün babası iş yerine geldi. 'Çocuğu biraz daha idare edin' dedi. Bir sonraki gün az kalsın forkliftten araç düşürecekti. Bu nedenle daha önce de malzemeleri kırdığı için bacaklarına iki tokat attım. Bunun dışında bir eylemim olmamıştır. Kendisini trigier kayışıyla dövmedim. Şikayetten vazgeçme olursa kabul ederim. Öncelikle beraatımı istiyorum" dedi.

TAHLİYE EDİLDİ

Fatih S., ifadesinin ardından 'üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti ile tutuklu kaldığı süre ve delillerin büyük ölçüde toplanmış olması, karartılma ihtimali bulunmaması' gerekçeleriyle tahliye edildi.

'PSİKOLOJİK TEDAVİ GÖRMEYE DEVAM EDİYORUM'

Psikolojik tedavisinin halen sürdüğünü belirten M.A., bacaklarında kalıcı izler olduğunu söyledi. M.A. şöyle konuştu:

"Malzeme kırdım diye beni babasının yanında dövdü. Ertesi gün babamı, dükkana çağırdı. Babam da 'Madem sana zarar veriyor o zaman işten ayrılsın' dedi. Ancak ayrılmama izin vermedi. 'Çalışsın yapar' dedi. O gün akşam da "Sen benim dükkanıma zarar veriyorsun" diye beni triger kayışıyla dövdü. Bacaklarımda kalıcı izler kaldı. 2-3 ay üzerine basamadım. Psikolojik tedavi görmeye devam ediyorum. Doktor biraz daha iyiye doğru gittiğimi söylüyor; ama atlattığım bir şey yok. Ben bu kadar mağdurken, onun tahliye olması beni üzüyor. Mahkemede kararı duyunca zaten sinir krizi geçirdim. Ben mağdurken, dayak yiyen ben olmama rağmen mahkeme onu tahliye etti. Tahliye edilmemesi gerekirdi. Çünkü ben kimseye en ufak bir şey yapmadım. Mağdur olan benim. Hem dayak yiyerek mağdur oldum, hem de mahkemede mağdur oldum. Böyle bir karar çıkacağını beklemiyordum. Sanığın cezasını çekmesini istiyorum. Her önüne gelen bir çocuğu dövemez. Ben canımı yolda bulmadım. Devletime güveniyorum."

Şiddet görmeden işten ayrılmadığı için pişman olduğunu dile getiren M.A., "Çok pişmanım. Keşke daha önceden fark edip o dükkandan ayrılsaydım. Bilemedim. Bu kadar ileriye gideceğini düşünemedim. Acaba iyi davranır mı ki, acaba hatasını anlar mı ki derken bir de bunu yaptı.  Ben o dükkandan kurtulmuş olabilirim; ama bir başkası bilmeden girer onunda başına bir zarar gelebilir" diye konuştu.

'İNSANLARA GÜVENİM AZALDI'

İnsanlara güveninin kalmadığını ve bir işe girmeye bile korktuğunu belirten M.A., "O günleri kafaya takmamaya çalışıyorum; ama bundan sonraki iş hayatımda insanlara nasıl güvenirim bilmiyorum. Bundan sonra bir iş bulup, o yerde nasıl çalışırım bilmiyorum. Kimseye güvenemiyorum. Kimsenin yanında çalışamam. İnsanlar o kadar değişik ki, kimin nasıl bir insan olduğunu bilemiyorsun. Çalışmak istesem bile çekiniyorum. Başımdan bunlar geçince maalesef insanlara güvenim azaldı" şeklinde konuştu.

Görüntü Dökümü

------------------

M.A.'dan detay

M.A. röp.

İşken sonrası fotoğrafları

Haber-Kamera: Tolga YANIK / KONYA DHA) .

======================

Seradaki erik ağaçları çiçek açtı

Antalya'da çiftçi Cengiz Avcı'nın (50) serada yetiştirdiği erik ağaçları çiçek açtı. Yaklaşık 15 gün sonra yılın ilk erik hasadını yapacak olan Avcı, can eriğin kilosunun 500 TL'ye satılacağını söyledi.

Çiftçi Cengiz Avcı, Kepez ilçesindeki 1500 metrekarelik alandaki sera içinde turfanda can erik yetiştiriyor. Yaklaşık 10 yıldır bu işi yapan ve erken hasat alan Avcı'nın sera içindeki bahçesinde 200 erik ağacı bulunuyor. Avcı, 15 gün sonra yılın ilk can eriği hasadı yapmaya hazırlanırken, çiçek açan erik ağaçlarının görüntüsü de görsel şölen oluşturuyor.

Havaların sıcak geçmesi, kullandıkları biyolojik ürünler ve yeni bir budama şekliyle serada mevsiminden önce ürün alan Avcı, seradaki erik ağaçlarının 26 Ocak itibarıyla çiçeklenmeye başladığını, normal dış ortam şartlarında ise erik ağaçlarının nisan ayının ortalarında çiçek açtığını söyledi.

ARILARLA DÖLLÜYOR

Seradaki üretimin çiçek açmayı ve bu buna bağlı olarak hasadı 2- 2.5 ay kadar öne çektiğini belirten çiftçi Avcı, "Serada bambus arıları ve normal arılar çalışıyor. Tamamen doğal biyolojik bir yetiştirme yapıyoruz. Bu çiçeklenmeyi de bizde kendi uyguladığımız tekniklerle uygulayabiliyoruz" dedi.

700- 800 KİLOGRAM ÜRÜN ALMAYI BEKLİYOR

İki hafta sonra ağaç başına 2- 3 kilogram ürün almayı planladığını belirten Cengiz Avcı, can erik kilogram fiyatının 500 TL olacağını söyledi. Satışının 50- 100 gram paketler şeklinde yapılacağını kaydeden Avcı, "Fiyatlar bizi anca kurtarıyor. Keşke bu açan çiçeklerin hepsi tutsa da biz de daha fazla ürün alıp, fiyatları daha uygun tutabilsek. Bu bahçeden toplam 700- 800 kilogram bir tonaj alacağımızı düşünüyorum" diye konuştu.

HAMİLE KADINLAR ALIYOR

Yılın ilk can eriklerine yurt içi ve yurt dışından çok fazla talep geldiğini aktaran Cengiz Avcı, Almanya, Rusya, İngiltere gibi ülkelere ihracat yaptıklarını, yurt içinde ise daha çok hamile kadınların eşleri tarafından satın alındığını, lüks market ve manavlara pazarladıklarını söyledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

--------------

Seradaki erik ağaçlarından genel görüntü

Çiçek açan ağaçlardan detaylar

Arı kovanlarından detaylar

Çiçekler detay

DHA Muhabiri Aslı Duran'ın anonsu

Cengiz Avcı'dan detay görüntüler

Röp: Cengiz Avcı

HABER: Aslı DURAN- KAMERA: İbrahim LALELİ/ANTALYA, .

======================================

Dekan, öğretim üyeleri ve öğrenciler sınıfları boyadı

MUĞLA Sıtkı Koçman Üniversitesi (MSKÜ) Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bilal Duman, öğretim üyeleri ve öğrencilerle birlikte sınıfları boyadı. 40 sınıf rengarenk olurken, öğrencilerin mutlulukları yüzlerine yansıdı.

MSKÜ Eğitim Fakültesi Dekanlığı, zenginleştirilmiş ortamların öğrencilerin motivasyonuna katkı sağlayacağı düşüncesiyle bir çalışmaya imza attı. Fakülte Dekanı Prof. Dr. Bilal Duman ile öğretim üyeleri, öğrencilerin yenilikçi ve yaratıcı olmaları için kolları sıvadı. Tasarım odaklı düşünme ilkeleri çerçevesinde Prof. Dr. Duman ve öğretim üyeleri ile öğrenciler, ellerine fırça alarak 40 sınıfı ayrı renklere boyadı. Grup, ortaya çıkan güzel görüntü sonrası yorgunluklarını unuttu.

MSKÜ Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Duman, mekansal algının zihinsel algıyı etkilediğini ifade ederek, çalışmayla ilgili şöyle konuştu:

"Okullarımızı, fakültelerimizi, sınıflarımızı mekansal ortam ve süreçlerini öyle bir tasarlamalıyız ki; öğrenmeyle öğretmeyi kolaylaştırıcı, yaratıcı ve ilham verici nitelikte olmalıdır. Zihinsel algıyı etkileyip, inovasyona dönüştürmelidir. Bu temel ilkelerden hareketle biz, eğitim fakültemizi yaratıcı, eleştirel ve tasarım- odaklı düşünme ortamlarına dönüştürüp, öğrencilerimiz için ilham kaynağı olsun istiyoruz. Renklerin dili, eğitimin dilidir. Her çocuk, farklı bir dünya ve farklı bir renktir. Hiçbir çocuk feda edilemez ve arkada bırakılamaz. Eğitim fakülteleri toplumların gören gözü, yürüyen ayakları, tutan elleri gibidir. Geleceğin yatırımı eğitimdir ve gelecek eğitim fakültelerinde aranmalıdır. Fakültemiz 10 faklı anabilim dalında öğretmen eğitimini vermektedir. Bu demek oluyor ki; erken çocukluk evresi eğitimi olan anaokulundaki çocukların gelişim özelliklerinden başlayarak 15 yaşındaki ergenlerin gelişimine kadar her bir düzeylerdeki gelişim ve öğrenme psikolojisine dayalı ilkeler, stratejiler, süreç ve ortamlar tasarlamalıyız. Etkinliklerin gerçekleşmesi için vizyoner bir liderlik örneği gösteren ve yardımlarını esirgemeyen rektörümüze teşekkür ederiz."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

----------------

Gruptakilerin sınıfları boyamasından genel ve detay görüntü

Boyanan sınıflardan genel ve detay görüntü

Gruptakilerin toplu halde ellerinde fırçalar ile görüntüsü

MSKÜ Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bilal Duman ile röp

Haber: Cavit AKGÜN- Kamera: Aykut KURT / MUĞLA, .

===================================

Tavuk dönerde ucuz ürüne dikkat

İZMİR'de, merdiven altı tavuk döner imalathanelerine yapılan denetimlerde, halk sağlığını tehdit eden durumlarla karşılaşıldı. Sağlıklı gıdanın hijyenik koşullarda saklanması gerektiğine dikkat çeken gıda mühendisi Prof. Dr. Nazan Turhan, halkı ucuz ürüne şüpheli yaklaşmaları konusunda uyardı.

Çeşitli markalardan tedarik edilen tavuk ve hindi etlerini sağlıksız koşullarda döner haline getiren ruhsatsız işletmeler, halk sağlığını tehdit ediyor. Tavuk ve et gibi riskli gıdalarda tedarik kadar saklama koşullarının da önemli olduğunu anlatan İzmir Ekonomi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nazan Turhan, hammaddenin satın alınan tedarikçiden işletmeye gelene kadar soğuk zincirle muhafaza edilmesi gerektiğini belirterek işleme ve depolama süreçlerinin yönetmeliklere uygun olması gerektiğini ifade etti. Dondurulmamış ürünlerin işlenene kadar belli sıcaklıkta muhafaza edilmesi gerektiğini anlatan Prof. Dr. Turhan, tavuk ve kırmızı et ile deniz ürünlerinin riskli gruplar olduğuna dikkat çekerek "Tavuk ve kırmızı et, gıda kaynaklı zehirlenmelere neden olabilecek ürünlerdir. Bu ürünler işlenirken taze sebze meyveyle kıyaslandığında çok daha dikkatli ve kontrollü olunması gerekir. Gıda kaynaklı zehirlenme vakalarında çiğ tavuk ve ete sıklıkla rastlıyoruz" diye konuştu.

'EN İYİ HAMMADDE DE OLSA, ORTAM HİJYENİK DEĞİLSE, GÜVENLİ DEĞİLDİR'

Ürünü işlerken hijyen kurallarına uyulması gerektiğini hatırlatan Prof. Dr. Turhan, aksi taktirde ısı işlemi uygulansa dahi riskli bölgelerin kalabileceğini belirtti. Sıcaklığın artırılması ile renkte kararma ve besin değerinde azalma gibi risklerin ortaya çıkabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Turhan şöyle konuştu:

"Bir işletme, hiçbir hijyen kuralına uymuyorsa, hammadde sağlıklı olsa dahi bulaşıp tüm ürünlere ulaşır. Hammadde riske girer. Siz ne kadar iyi bir hammadde getirirseniz getirin, hijyenik bir ortam sağlanmazsa tüketiciye güvenli şekilde ulaştıramazsınız. Tavuk şu anda çok popüler. Ama yürüyen, zıplayan ya da en iyi tavuğun dahi kötü bir işletmede sağlıklı bir ürün olarak ortaya çıkması mümkün değildir. Hamileler, yaşlılar, çocuklar ve immun sistemi zayıflamış kişiler riskli gruptadır. Sağlıklı insanlarla bu kişilerin vücutlarının gösterdiği tepki çok farklı olabilir. Bağışıklık sistemi zayıfsa kişi gıda kaynaklı zehirlemeden en olumsuz şekilde etkilenir. Ufak bir zehirlenme felç ya da menenjite neden olabilir. Bir ürünün sağlıklı olup olmadığını gözle bakarak ya da koklayarak anlamak çok zordur. Etin içi biraz pembe ise az pişmiştir. Biraz daha pişirerek riski azaltabilirsiniz, ama tamamen sağlıklı olduğunu tüketicinin anlaması çok zordur. Bir ürünün belli bir maliyeti vardır. Benim önerim tüketiciler güvendikleri yerleri ve emin oldukları işletmeleri tercih etsinler. Çok ucuz olan ürüne şüpheli yaklaşsınlar."

2- 3 TL'YE TAVUK DÖNER

İzmir'de babadan oğula döner ustalığı işi yapan Mustafa Çakır da eti satın alırken hep güvendikleri işletmelerden alışveriş yaptıklarını belirterek "Temizliğe dikkat ediyoruz. Vatandaşlar da güvendikleri yerden alsınlar. Kesinlikle ucuzu seçmesinler. Belli bir fiyat var. Onun altına düşüyorsa, altında bir şey aramak lazım. Biz 60 gram tavuk döneri 6, et döneri ise 12 TL'ye veriyoruz. Ancak 2 ya da 3 TL'ye tavuk döner satan yerler var. Para kazanmak için ya az koyması ya kalitesiz ürün kullanması lazım. Bunları yapmıyorsa bir gün batar. Bizim belirlediğimiz fiyatlar sınırdır. Bunun altında olursa mekanın giderlerini kurtarmaz" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

----------------

-Tavuk döner imalathanelerine yapılan denetimlerden arşiv görüntü,

-Gıda mühendisi Prof. Dr. Nazan Turhan ile detay görüntü,

-Gıda mühendisi Prof. Dr. Nazan Turhan ile röp,

-Esnaf Mustafa Çakır ile röp,

-Tavuk döner görüntüsü,

-Döner alan vatandaş görüntüsü.

Haber: Nevra UÇKAÇ - Kamera: Ahmet Turhan ALTAY / İZMİR, .

==================================

Boyunlarına düdük asıp, deprem çantaları ile uyuyorlar

MANİSA'da, 22 Ocak'tan bu yana devam eden deprem fırtınası, tedirginliğe neden oluyor. Kimileri korkudan evlerine giremeyip çadırlarda kalırken, kimileri ise baş ucunda deprem çantaları ve boyunlarına astıkları düdükle tedbir alarak evlerinde kalmayı tercih ediyor.

Manisa'nın Akhisar ilçesinde, 22 Ocak'ta saat 22.22'de 5.4 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Can kaybının yaşanmadığı olayda, 3 kişi balkon ve pencere gibi yüksek yerlerden atlayarak yaralanırken, 1 kişi ise panik atak geçirdi. 5 metruk bina da depremden hasar gördü. Yerin 10.35 kilometre altında meydana gelen bu ilk depremin ardından ilçede deprem fırtınası yaşandı. Meydana gelen irili, ufaklı çok sayıda sarsıntı çevre il ve ilçelerden de hissedilirken, Manisalılarda tedirginliğe neden oldu. Kimileri depreme hazırlıksız yakalandı. Sarsıntıların çeşitli aralıklarla sürdüğü ilçede, depremde evlerinde çatlaklar oluşanlar ve korkudan evlerine giremeyenler AFAD ve kendilerine ait çadırlarda kalıyor. Bazıları tüm riskleri göze alarak evlerine giriyor. Tedirgin şekilde geceyi evlerinde geçirenler ise içinde el feneri, düdük, telsiz, yedek telefon, gıda malzemeleri bulunan deprem çantalarını yatak odalarında baş ucundan ayırmıyor. Sürekli meydana gelen sarsıntılardan psikolojik olarak etkilenen bazı kişiler de boyunlarına astıkları düdükle uyuyor.

'GECELERİ GÖZÜMÜZ YARI AÇIK UYUYORUZ'

Evli, 1 çocuk babası Mustafa Atadil (38), 17 Ağustos 1999 tarihindeki Marmara depremini yaşamış birisi olarak, Akhisar ve Kırkağaç'ta meydana gelen sarsıntıların psikolojisini olumsuz yönde derinden etkilediğini belirtip, "Manisa, deprem kuşağında, ciddi konuma sahip iller arasında yer alıyor. Son günler de yaşanan depremler de iyice psikolojimizi bozdu. Gün içerisinde ve geceleri durmadan sallanıyoruz. Kulağımız yer altından gelen seste, gözlerimiz lambalarda. Geceleri, gözümüz yarı açık uyuyoruz. Artık depremle yaşamayı kabul etmeye başladık. Daha önce Marmara depremini yaşamış biri olarak evimde gereken tedbirleri aldım. Yatak odamdaki yatağımın baş ucunda el feneri, düdük, su, bisküvi, yedek telefon ve deprem çantamı bulunduruyorum. Allah korusun ama deprem yaşanırsa el feneriyle ışık tutmak için, düdükle sesimi duyurmak için, susuz kalırsak su içmek için, bu malzemeleri sürekli başucumda bulunduruyorum. Hatta geceleri, yanımızda düdükle uyuyoruz. Çok tedirgin ve endişeliyiz. Umuyoruz ki bu depremler bir an önce son bulur" dedi.

'BOYNUMDA DÜDÜKLE UYUYORUM'

Geceleri boynunda düdükle uyuduğunu anlatan evli, 1 çocuk babası Abdullah Karakuş (30) da, sürekli depremlerle sallandıklarına dikkati çekti. Bu durumun psikolojilerini olumsuz etkilediğini, kendilerinde korkuya neden olduğunu belirten Karakuş, "Evimiz 5 katlı binanın en üst katında. Bu nedenle en ufak bir depremi bile çok daha fazla hissediyoruz. Depremle yaşamak zorundayız. Bu nedenle evde, kendi çapımızda önlemlerimizi aldık. Yatak odamızda, baş ucumuzda el feneri, yedek telefon, telsiz, deprem çantası, su, gıda malzemeleri  bulunduruyoruz ve psikolojimiz o kadar bozuldu ki boynumuzda da düdükle uyuyoruz. Rabbim, bizi bu depremlerden en kısa zamanda kurtarsın. Çok zor durumdayız" diye konuştu.

'DİKEN ÜSTÜNDE YAŞIYORUZ'

Depreme karşı hazırlıksız olduğunu anlatan müteahhit Adem Ayer (34) de "Depremler nedeniyle Manisa'da sıkıntılı günler yaşıyoruz. Bu çok acı bir gerçek ama Manisalı vatandaş olarak yaşanan bu depremler sonrasında bile tedbirimizi almadık. Kendi kendimize kızıyorum ama durum böyle. Deprem çantamız bile yok" dedi.

Eşinin Marmara depremini yaşadığını ve kendisinin de ertesi günü İzmit'e giderek acı tabloyu yerinde görmüş biri olarak tüm tedbirleri aldığını anlatan evli ve 2 çocuk babası muhasebeci Öz Sel (45) de şunları söyledi.

"Depremle ilgili biraz da olsa hazırlığımız var. En azından depremde sallantı olduğu zaman neler yapacağımızı biliyoruz. Yatak odamızın başucunda su, el feneri, düdük bulunduruyoruz. Deprem çantamız hazır. Bu şekilde tedbirlerimiz var. Depremlerin bir an önce son bulmasını umuyoruz. Diken üstünde yaşıyoruz."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

------------------

Vatandaşlardan Adem Ayer ve Öz Sel ile sokakta röp.

Vatandaşların yatak odalarından görüntü

Yatak odalarındaki depreme hazırlık malzemelerinden görüntü

Korkmalarına rağmen evleine girip, baş uçlarında deprem çanları ile yaşamlarını sürdüren Abdullah Karakuş ve Mustafa Atadil ile röp.

Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Cemil SEVAL / MANİSA,

====================================

9 aylık bebeklerini yaşatmak için evlerini hastaneye çevirdiler

İZMİR'de, Hüseyin ve Gülsemin Karakuş çiftinin 9 aylık bebekleri Asel, doğduktan sonra üç kez kalbi durmasına rağmen yaşama tutundu. Epilepsi belirtileri gösteren, ancak tam olarak teşhis edilemeyen hastalığı nedeniyle doğduğundan beri nöbet geçiren Asel bebek, ailesinin hastane odasına çevirdiği evde, cihazlara bağlı olarak nefes alabiliyor.

Karabağlar ilçesinde oturan Hüseyin ve Gülsemin Karakuş çiftinin üçüncü çocukları 9 aylık Asel, dünyaya geldiği Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde solunum sıkıntısı nedeniyle Yeni Doğan Yoğun Bakım Ünitesi'nde tedaviye alındı. Epilepsi belirtileri gösteren, ancak tam olarak teşhis konulamayan hastalığı nedeniyle doğduğu günden beri nöbet geçiren bebeğin, tedavisi devam ederken üç kez kalbi durdu ve doktorların müdahalesiyle hayata tutunabildi. Nöbetler nedeniyle beyninde de hasar oluşan Asel bebek, uzun süre yoğun bakım ünitesinde kaldıktan sonra, yaklaşık bir ay önce ailenin talebi doğrultusunda taburcu edildi. Evde daha steril bir ortam oluşturan aile, Asel bebek için bir odayı hastane odasına dönüştürdü. Bebeğin yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmesi için solunum, beslenme gibi birçok cihaz temin eden aile, kızlarının nöbet geçirme ihtimaline karşın gözlerini kırpmadan başında bekliyor. Kızına bakmak için çalıştığı teknoloji firmasından ayrıldığını söyleyen Gülsemin Karakuş, "Artık tam bir doktor gibi oldum. Küçücük bebeğim çok büyük zorluklarla mücadele etti, ama her defasında direndi. Doktorlar her 'Her şeye hazırlıklı olun' dediğinde Asel yaşama tutundu. Şimdi onu yaşatmak için elimizden geleni yapıyoruz ancak neyle savaştığımızı bile bilmiyoruz. Bir an önce Asel'in hastalığının teşhisinin koyulmasını istiyoruz" dedi.

'KIZIMIZI YAŞATMAK İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ, BİRİLERİ SESİMİZİ DUYSUN'

Kızını yaşatmak için elinden geleni yapacağını söyleyen Gülsemin Karakuş, "Kızım önce Allah'ın izni, sonra doktorlarımızın sayesinde hayatına devam ediyor. Çok zor süreçler yaşadık. Defalarca yoğun bakıma girdi çıktı. Solunum cihazları takıldı, boğazı delindi. Bizimle birlikte o da mücadele etti. Doğduğundan beri bacakları kasılıyor, gözleri seyriyor ve sürekli nöbet geçiriyordu. Bu nöbetlerinin sebebi halen anlaşılamadı. Bazen aniden morarıyordu. Doktorlar bile çok fazla ümitli olmamız gerektiğini söylediler ama biz umudumuzu hiç kaybetmedik. Şimdi evde tamamen steril bir ortam yarattık. Sürekli olarak onun başındayım gözümü dahi kırpmıyorum. Burada eldiven, maske, sonda gibi her türlü tıbbi malzeme de var. Kızımı yaşatmak için mücadele ediyoruz ama birileri sesimizi duysun ve elimizden tutsun istiyoruz. Hem kızımın hastalığı anlaşılsın, hem de devlet büyüklerimiz bize maddi manevi destek olsun istiyoruz" diye konuştu.

EVİ HASTANE ODASINA ÇEVİRDİLER, MALİYETİ 60 BİN TL OLDU

Manisa'da bir teknoloji firmasında güvenlik görevlisi olarak çalışan baba Hüseyin Karakuş ise, "Biz kızımı yaşatmak için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz ve daha da fazlasını yapmaya da hazırız. Evimizin bir odasını hastane odasına çevirdik. Bunun maliyeti yaklaşık 60 bin TL oldu. Allah razı olsun, en azından 30 bin TL'si devletimiz tarafından karşılanmıştır, gerisini biz ödedik. Asel'in annesi artık çalışamıyor ve biri 16, biri 13 yaşında iki çocuğumuz daha var. Bebeğimizin masrafları çok fazla oluyor, yaklaşık 6 bin TL aylık masrafı var. Ben her ay eşimden dostumdan borç alarak geçiniyorum. Kızım için her şey feda olsun ama maddi bir desteğe de ihtiyacımız var" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

Asel bebeğin odasından görüntüler

Anne Gülsemin Karakuş ile röportaj

Baba Hüseyin Karakuş ile röportaj

Annesi Asel bebekle ilgilenirken görüntü

Haber: Hande NAYMAN - Kamera: Kadir ÖZEN / İZMİR, .

======================================

Türkiye sınırına göç eden Suriyeliler, briket evlere yerleştiriliyor

SURİYE'den Esad rejimi ve destekçilerinin ağır bombardımanlarından kaçarak Türkiye sınırına göç eden Suriyeliler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın desteği ile yapımına hız verilen briket evlere yerleştiriliyor. Yaklaşık 200 aile, briket evlerde yaşamını sürdürmeye devam ediyor.

İHH İnsani Yardım Vakfı'nca 'Mazluma Çatı Ol' sloganıyla başlatılan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın desteğiyle de yapımı hızlanan briket evler, Suriyeli göçmenlerin umudu oldu. Güvenli bölge olan Kefer Lusin'de 24 metrekarelik ve 1+1 olarak tasarlanan briket evlerin, yapım çalışmaları devam ediyor. Bugüne kadar tamamlanan evleri 200'e yakın aileye teslim ettiklerini ifade eden İHH Suriye Çalışmaları Medya Sorumlusu Selim Tosun, hedeflerinin 10 bin ev olduğunu söyledi. Çalışmaların hızlı bir şekilde sürdüğünü kaydeden Tosun, "Kampanya, başta Türkiye'deki bağışçılar olmak üzere dünya genelinde çok ciddi destek buldu. 24 metrekare genişliğinde 1+1 konseptinde tasarlanan evlerden 200'ünün inşası tamamlanarak savaş mağduru ailelere teslim edildi. Bu briket evler, çadıra bir alternatif yaşam oluşturulabilmesi ve savaş mağduru siviller için vakfımız tarafından inşa ediliyor" dedi.

DEV PROJE BAŞLATILDI

Briket ev çalışmalarının sadece İdlib kırsalında değil aynı zamanda Fırat Kalkanı Harekatı bölgesinde olan Azez, El-bab ve Cerablus'ta da sürdüğünü kaydeden Tosun, "Bu bölgede ilk etapta 10 bin adet, daha sonrasında ise hedefimizi daha da artırarak çadır hayatına son vererek aileleri briket evlere yerleştireceğiz. Evlerimiz 2000-2200 TL'ye inşa ediliyor. Suriye'nin İdlib kentine bağlı Kefer Lusin bölgesinde Yeni Hayat Konutları adını verdiğimiz dev bir projeye başladık. Çok katlı bir bina. Bir kısmı teslim edildi. Diğer bir kısmında çalışmalar devam ediyor. 72 dairenin inşaatını tamamladık, binalar 3 katlı olarak tasarlandı. Hem yerden tasarruf etmek amacıyla hem de insanların kalıcı bir hayata geçebilmesi amacıyla hayata geçirmiş olduğumuz bir proje. Her katta 4 daire bulunuyor ve her binada toplam 12 tane dairemiz var. Şu an yaklaşık olarak 72 daire bitirilip, anahtarları ailelere teslim edildi. Yine 60 dairemizin inşaatı da devam ediyor. Kısa sürede bu dairelerin inşaatlarını da bitirip ailelerine teslim edeceğiz. Burada özellikli olarak savaş mağduru aileleri, yetim aileleri ve engelli bireyler yerleştiriliyor ve en azından onların savaşın gölgesi ve kıskacında huzurlu yaşamlarını sürdürebilmeleri için bu çalışmayı hayata geçirdik ve devam ediyor" diye konuştu.

İNŞAATLARDA SURİYELİLER ÇALIŞIYOR

Evlerin yapımında özellikle bölge insanının teşvik edilmesi ve istihdamın sağlanmasına büyük önem verdiklerine dikkat çeken Tosun, sözlerini şöyle tamamladı:

"Aslında insanlara sadece balık vermek yerine balık tutmayı öğretmek de çok önemli. Bu nedenle projelerimizde çoğunluklu olarak sahada Suriyeli işçi kardeşlerimizi, iş arkadaşlarımızı tercih ediyoruz. Şu anda bu projemizde yaklaşık olarak 40 Suriyeli arkadaşımız çalışıyor. Onlar hem burada kendi yurttaşları için ev inşa etmiş oluyorlar hem de bu sayede geçimlerini sağlamış oluyorlar."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

----------------

Muhabir Ufuk Aktuğ anons

İHH medya sorumlusu Selim Tosun ile röp

Yapılan binalar

İnşaat çalışması

Genel ve detaylar

Haber: Ufuk AKTUĞ - Kamera: Eser PAZARBAŞI /İDLİB(Suriye)

============================================

Amca ve yeğen, uçan robot kuş yaptı

AĞRI'nın Doğubayazıt ilçesinde oturan Kemalettin Demirbaş, yeğeni Habip Demirbaş ile birlikte uçabilen robot kuş yaptı. Portatif olarak yapılan ve 10 dakika süreyle uçabilen kuş, uçaklar için tehlike oluşturan kuş sürülerini uzaklaştırmada kullanılabilecek.

Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Patnos Sultan Alparslan Doğa Bilimleri ve Mühendislik Fakültesi Mektronik Bölümü 3'üncü sınıf öğrencisi Kemalettin Demirbaş, aynı bölümde okuyan yeğeni Habip Demirbaş ile birlikte kurdukları 'Mektronik' grubuyla çeşitli projeler yapmaya başladı. Sosyal medyada da 'mekatronik' ismiyle sayfa açan amca yeğen, savunma sanayiine destek için heronlar ve büyük kuşlardan esinlenerek yeni bir projeye başladı. Robot kuş yapmak için kolları sıvayan amca yeğen, yaklaşık bir yıl süren çalışmanın ardından projelerini tamamladı. Gerçek bir kuşun fiziki özelliklerini taşıyan robot kanatlıyı 10 dakika süreyle uçurmayı da başaran amca ve yeğen, büyük mutluluk yaşadı.

Robot kuşun savunma sanayiinde ya da uçaklar için büyük tehlike olan kuş sürülerini uzaklaştırmada kullanılabileceğini belirten Kemalettin Demirbaş, "Robot kuş projemiz aslında çok büyük ve başarılı bir çalışmamızdır. Bu projeyi Türkiye'de başaran ilk kişiler biz olduk. Bu kuş görünümlü insansız hava aracını doğadaki kuşların anatomisi ve fizyolojisini taklit ederek kamuflaj olma özelliğine sahip olarak yaptık. Kamuflaj özellikleriyle dünyada ilk kuş heron sistemini yaparak çalışmalarımızı başlattık. Projemizin daha iyi olabilmesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu sistemimizin kullanım alanlarını açıklamamız gerekirse savunma sanayii ve havalimanlarında özellikle havalimanlarının korkulu rüyası olan kuş sürülerinin oradan uzaklaştırılmasına yarayacağını düşünerek daha sonra da askeri ve farklı kategorilerde yer alacak olan bu kuşumuz daha sonra üzerine eklenebilecek olan teknolojik etkenlerle birlikte kendi türünden ilk olan bir heron türü olacaktır" dedi.

Sağlık sektöründe görev yaptığını ve aynı zamanda amcasıyla birlikte Patnos Sultan Alparslan Doğa Bilimleri ve Mühendislik Fakültesi Mektronik Bölümü 3'üncü sınıf öğrencisi olduğunu söyleyen Habip Demirbaş, yaklaşık bir yıldır çalıştıkları projelerinin ilk etabını tamamladıklarını söyledi. Test uçuşu sırasında olumlu olumsuz taraflarını da not ederek kuşu geliştirdiklerini anlatan Habip Demirbaş, "Tabi ki bazı eksikler hala var, bu eksikler nelerdir, onun üzerinde çalışıyoruz. Bir sonraki aşamalarımız entegre edeceğimiz kapalı çevrim içi sistemler olacaktır. Entegre edeceğimiz çeviri sistemler olacaktır. Bunlar piadi sistemi, oturum uçuş sistemleri olacak. Şu an 10 dakika gibi bir uçuş süresi ile havada kalıyor. Bundan sonraki çalışmalarımzın daha verimli olabilmesi için farklı bir pil modeli ve kanat hareketleri üzerinde çalışıyoruz. Yeni kullanacağımız pil sistemiyle kuşun daha fazla havada kalmasını sağlayabiliriz ve kanat hareketleri ile daha fazla bir mesafeyi sorunsuz bir şekilde kat etmesi için de yeni bir sistem üzerinde çalışıyoruz" diye konuştu.

Robot kuş projelerini kendilerinin çizdiğini, maddi imkansızlıklar nedeniyle 3D yazıyıcıyı da kendi imkanlarıyla ürettiklerini ifade eden Demirbaş, portatif olarak ürettikleri kuşu seri olarak üretmeyi hedeflediklerini söyledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

-Gençlerin atölyede ürettiği uçan kuş robotunu çalıştırması

-Kuş robotun sahada deneme uçuşları

-Deneme uçuşlardan genel ve detaylar

-Amca Kemalettin Demirbaş ile röp

-Yeğen Habip Demirtaş ile röp

Haber-Kamera: Selahattin KAÇURU / DOĞUBAYAZIT(Ağrı), .

==========================================

Erzincan'da 'kar kaplanları', 24 saat görev başında

ERZİNCAN'da, yüksek kesimlerde etkili olan yoğun kar yağışı ve tipi nedeniyle onlarca köy yolu, ulaşıma kapandı. İl Özel İdaresi'ne bağlı karla mücadele ekipleri, kapalı köy yollarını açmak için çalışmalarını gece gündüz, hava şartlarına bağlı olarak sürdürüyor.

Erzincan'ın yüksek kesimlerinde 3 günden bu yana etkili olan yoğun kar yağışı ve tipi, köylere ulaşımı etkiledi. Refahiye, Tercan, Çayırlı, Üzümlü, İliç ve Kemaliye ilçelerinde onlarca köy yolu, ulaşıma kapandı. İl Özel İdaresi'ne bağlı karla mücadele ekipleri, kapalı köy yollarının açılabilmesi için 12 greyder, 4 dozer, 6 bıçaklı kamyon ve 15 kepçe ile 7 gün 24 saat çalışmalarını sürdürüyor.

Yoğun kar yağışı altındaki merkeze bağlı Bahçeliköy ve Ballı köylerinde karla mücadele ekiplerinin çalışması havadan drone ile görüntülendi. Yılın ilk karının yağdığı, yaklaşık 1800 metre yükseklikteki köyde kapanan yollar, greyder ile açıldı.

Erzincan İl Genel Meclis Başkanı Bekir Yıldız, kent genelinde son günlerde etkili olan kar yağışı nedeniyle tüm ekiplerin görevde olduğunu belirterek, "İlçelerimizdeki şantiyelerimiz 24 saat görev başında, herhangi bir acil durumda ilgili kurumlara destek verecek şekilde görev yapıyor. Geçtiğimiz günlerde Refahiye ve Tercan ilçelerindeki dağ köylerimizdeki hasta vatandaşlara ulaşmak için büyük çaba verdiler. Görevlerinin başındaki tüm Özel İdare personelimize başarılar diliyor, kazasız ve sıkıntısız görevler diliyorum" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

-Karla mücadeleden havadan drone ile görüntü

-Yol açma çalışmasından görüntü

Haber-Kamera: Coşkun MENEK / ERZİNCAN,

========================================

Seçim kavgasına tepkiler büyüyor

CUMHURİYET Halk Partisi (CHP) Erzurum İl Kongresi'nde yaşanan arbedenin tartışmaları giderek büyüyor. Kongrede CHP İl Başkan adayı Orhan Bozkurt, saldırganlardan salon dışına çıkarılarak kurtarılmıştı. CHP'liler bu tür olayların partiye zarar verdiğini söylerken Bozkurt, Türkiye'nin dört bir tarafından geçmiş olsun telefonları aldığını bildirdi.

CHP Erzurum İl Kongresi'nde yaşananların ardından 5 oyla seçimi kaybeden Orhan Bozkurt, İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı'na kongrenin iptali için müracaatta bulundu. Bozkurt'un talebini değerlendiren Yakutiye İlçe Seçim Kurulu, 'Yapılan kongrede seçim öncesine ait tüm iş ve işverenlerin divan kurulunca yönetildiği ve itirazcının dilekçesinde belirttiği seçim öncesi oluşan arbede ve olumsuzluklara ilişkin adli makamların yetkili olduğu bu durumun başkanlığımızca değerlendirilmeyeceği anlaşıldığından başkan adaylarından Orhan Bozkurt'un talebi yerinde görülmemiştir' gerekçesiyle seçimin iptali istemini reddetti.

"MÜCADELEME DEVAM EDECEĞİM

İlçe Seçim Kurulu'nun kararı üzerine Bozkurt, kongre salonunda ve seçim sırasında yaşanan olaylarla ilgili hukuk mücadelesini sürdüreceğini söyledi. Bundan sonraki süreçte İl Seçim Kurulu'na başvuracağını ifade eden Bozkurt, seçimin sonucu direkt etkileyecek vahim maddi hatalar yaşandığını ileri sürerek kongrenin iptalini isteyeceğini bildirdi. Aynı zamanda CHP genel merkeziyle de süreçle ilgili yakın ilişkide olduğunu kaydeden Bozkurt, yöneticilere yaşananlar hakkında bilgi verdiğini kaydetti. İl Başkanlığı seçiminde yaşanan olayların sadece şahsını ve kendisine destek veren delegeleri değil tüm CHP mensuplarını ve Erzurum kamuoyunu da rahatsız ettiğini belirten Bozkurt, "Seçim salonunda yaşananlardan dolayı partili partisiz toplumun her kesiminden yüzlerce destek mesajı ve telefonu aldım. Ben demokratik haklarımı kullandım ancak bir kez daha tekrarlıyorum ki partiyle hiç alakası olmayan CHP'nin içine birileri tarafından sokuşturulmuş provokatörler tarafından kongremiz sabote edildi. Yaşanan durumdan hepimiz üzgünüz. Bir CHP mensubu olarak bu kongrenin en iddialı adayı olarak Erzurum'da CHP'ye zarar veren tüm yapılarla mücadele etmeye devam edeceğim" diye konuştu.

"SEÇİM BİTTİ"

Kongreden 3 gün sonra ilçe seçim kurulundan mazbatalarını aldıklarını ve seçimin bittiğini söyleyen CHP Erzurum İl Başkanı Bülent Oğuz ise şunları söyledi: "Bu mazbata ile ben ve örgütüm, Cumhuriyet Halk Partisi'nin bütün üyeleri Erzurumda el birliği ile çalışmalarımıza devam ediyoruz. Seçimde sanki büyük olaylar varmış gibi yerel ve ulusal basında epey bir yankı getirdi. Bu da bizim için Erzurum'da biraz karalama gibi gözüktü ama en azından Cumhuriyet Halk Partisi Erzurum'da var olduğunu gösterdi. Özellikle yerel basında Cumhuriyet Halk Partisi İl başkanı kim? 'Sarı çizmeli Mehmet Ağa' diyecek kimse kalmadı. Tartışmalar kongrelerde olur. Büyükşehir Belediye Başkan adayımız ile il başkanı adayı olan Orhan Bozkurt arkadaşımız arasında küçük dil sürtüşmesi oldu. Özellikle divan başkanımız CHP Muğla Milletvekili Mürsel Alban ve sağ duyulu bütün partililerimiz bu tartışmanın büyümesine engel olduk. Hiçbir kimsenin tırnağı dahi kanamadı. Hiçbir kimseye kesinlikle kimse el kaldırmadı. Biz kendi kongremizi huzurlu bir şekilde tertemiz bitirdik. Seçim kurulu da oradaydı. Türkiye Cumhuriyetinin kolluk kuvvetleri emniyet müdürlüğünden gelen polis arkadaşlarımız, komiser arkadaşlarımız da oradaydı. Hiçbir kimse hakkında hiçbir işlem yapılmadı. Çünkü öyle bir ihtiyaç yoktu. Öyle bir durum oluşmadı. Bu iftiraların da hiçbirini kabul etmiyoruz. Biz bunları da biriktirdik. Şu an oturduğumuz kiralık binayı da o tazminatlarla Cumhuriyet Halk Partisi'ne alacağız. O arkadaşlara da teşekkür ediyorum. Bu binayı alabilmemize bir vesile olacaklar. Orhan Bozkurt'un eşi Sayın Merve Bozkurt'a kesinlikle kimse el kaldırmamıştır. Kimse herhangi bir kelime söylememiştir. Öyle bir şey de yoktur. Kendisini de tenzih ediyorum. Lütfen basında olsun başka bir yerde olsun Cumhuriyet Halk Partisi'ne getirecek hiçbir kelimeyi yanlış olarak kimse söylemesin. Biz adalete gerçekten inanıyoruz. Biz adalete inanan bir Cumhuriyet Halk Partisi'nin fertleriyiz."

İSTİFALAR OLABİLİR

CHP'nin merkez Aziziye eski İlçe Başkanı Mustafa İspirli de, "14 yıl il yönetiminde başkan yardımcılığı görevinde bulundum. Bu olaylardan 31 Mart yerel seçimlerinde partimiz adına Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Sait Şimşek, İl Başkanı Bülent Oğuz ve Divan Başkanı olan Milletvekili Mürsel Alban sorumludur. Bu bilinçli yapılan bir şey. Kongre öncesi bir yerde toplanmış ve orayı basmışlar. Bizim parti ile alakaları yok. Kongreye değil de kavgaya gelmişler. Bunlar ayıp şeyler. Çocuklarım partiden istifa etti. Toplu istifalar da olabilir. Böyle devam ederse 60'a yakın kişi partiyi bırakabilir. Başkan adayı Orhan Bey'i eşinin yanında nerede ise ölümüne vuracaklardı. Partiye yakışmayan olaylar oldu" dedi.

KARGAŞA YARATILDI

Partinin üyelerinden emekli öğretmen Edip Cengiz ise, "İyi bir kongre olmasını dilerdim fakat tanımadığımız insanlar tarafından bir kargaşa yaratıldı bunun da CHP ile hiçbir ilgisi yoktur. 20 yıldan beri üyeliğim devam ediyor. Kesinlikle ben hiçbirini tanımıyorum. CHP'li böyle bir şey yapmaz" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

-Kongrede yaşanan olaylar

-Orhan Bozkurt ile röp

-Mustafa İspirli ile röp

-Edip Cengiz ile röp

-İl Başkanı Bülent Oğuz ile röp

Haber: Turgay İPEK / Kamera: Zaer KUMRU / ERZURUM,

====================================


Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel

Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye DHA Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title