Haberler

Kadına yönelik şiddeti önlemekte medyaya büyük görev düşüyor?

Güncelleme:

?Kadına yönelik şiddeti önlemekte medyaya büyük görev düşüyor?

?Kadına yönelik şiddeti önlemekte medyaya büyük görev düşüyor?

Buse ÖZEL - Ömer HASAR / İSTANBUL, (DHA) MUĞLA'da Pınar Gültekin'in bir erkek tarafından katledilmesinin ardından kadın cinayetleri ve kadına şiddet konusu yeniden gündeme geldi. Türkiye'nin dört bir yanından cinayete tepki yağarken birçok eylem düzenlendi. Reklamlarda, dizilerde kadın bedeninin kullanılmaması gerektiğini dile getiren İstinye Üniversitesi Radyo Televizyon Sinema Bölümü Başkanı Doç. Dr. Aybike Serttaş, dizi, film ve reklam gibi yapımlarda kadının sürekli ev içerisinde temsil edilmesi, sadece erkeğin ev dışarısında gösterilmesinin yanlış olduğunu ve bunun toplumsal yapıyı etkilediğini söyledi.

"HABERLERDE SUÇLARIN YAPTIRIMLARI VURGULANMALI"

Kadına şiddet haberlerinde de çocuklarla ilgili haberlerde de dikkat edilmesi gereken pek çok şey olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Serttaş, "Örneğin en basit olaylar üzerinden konuşmak gerekirse mağdur ve fail ilişkisinin yansıtılması var. Bizde genelde hep mağdur üzerinden bu tür haberler aktarılıyor ama bu durumda biz olayın duygusal boyutuna kaptırıyoruz kendimizi. 'Bu olayın sorumlusu kimdir? Olaylar nasıl bu noktaya gelmiştir? Bu olayların sonucunda nasıl bir yaptırım uygulanacaktır?' gibi noktaları konuşmak yerine öyküler üzerinden konuşarak duygusallaşıyoruz üzülüyoruz, tepkimizi gösteriyoruz ama konu orada kapanıyor. Çünkü ondan sonra atılması gereken adımları konuşmuyoruz. Mağdurların hikayelerinin aktarılması kadar failler üzerinden de gidilmesi gerekiyor. Özellikle yaptırımların vurgulanması ve caydırıcı bir etki yaratılması gerekiyor" dedi.

"REKLAMLARDA KADIN BEDENİ METALAŞTIRILMAMALI"

Reklamlarda, dizilerde kadın bedeninin farklı amaçlarla kullanılmaması gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Serttaş, sözlerine şöyle devam etti: "Yayın organlarının kendi öz denetimlerinden yola çıkarak yapması gerekenler var. Mesela kadın bedeninin kullanılması, kendisi ile ilgili olmayan ürünlerde kadının metalaştırılması hep tartışılan çok eski bir konudur ama hala bu konuda yapılan hatalar var. Kadının sürekli ev içerisinde temsil edilmesi, sadece erkeğin ev dışarısında gösterilmesi, kadının tek derdinin perdelerinin grileşmesi ya da çamaşırların çok kolay yırtılması gibi gösterilmesi. Kadın ve erkeğin toplumsal cinsiyet rollerinin sürekli aynı klişelerle sunulması gibi pek çok sorun var. Güzelliğin tek geçerli değer gibi gösterilirken akıl ve zekanın geri planda bırakılması, kadınların sadece belli mesleklerde, erkeklerin belli mesleklerde gösterilmesi... Kısacası temsille ilgili pek çok problemimiz var."

"KISKANÇLIK CİNAYETİ BİR PROBLEMDİR"

Kullanılan dile de dikkat çeken Serttaş, "Örneğin, kıskançlık cinayeti diye bir söylemin üretilmesi de problemdir ya da namus cinayeti gibi hafifletici bazı söylemlerle şiddet haberlerinin yumuşatılması, meşrulaştırılması da bir problemdir. Yani, söylemden, kullanılan görsele kadar pek çok konuda öz denetim çok önemli" diye konuştu.

"TELEVİZYONCULUK KAMUSAL BİR SORUMLULUKTUR"

Haberlerde hayatını kaybetmiş kişilerin görüntülerinin sansürsüz kullanılmasının mahremiyet hakkını ihlal ettiğini belirten Doç. Dr. Aybike Serttaş sözlerini şöyle noktaladı: "Televizyonculuk bir kamusal sorumluluktur, bilgilendirme haber verme bilgi verme gibi bir işlevi vardır ama aynı zamanda bir sorumluluk işlevi de vardır. Çünkü çok çok yoğun etkiler yaratabiliyorsunuz. Haberde kullanılan görselden seçilen kelimeye, bir haberin detaylarının aktarılmasına kadar pek çok şeye dikkat edilmesi gerekiyor. Şiddete maruz kalmış, bedenen zarar görmüş ve bu şekilde hayatını kaybetmiş bir kadının fotoğrafını olduğu gibi paylaşırsanız öncelikle kişilik haklarına zarar vermiş olursunuz. Çünkü kişi hayatını kaybetmiş olsa bile mahremiyet hakkına hala sahiptir. Kadının yakınları, çocukları onunla ilgili internette bir arama yaptığı zaman bu görüntüyle karşılaşacaklar. Bunun travmatik bir etkisi de var. Televizyonda üretilen şiddettin estetize ve romantize edilmesi, flört şiddetini de pekiştiriyor. Flört şiddeti içinde, televizyonda, dizilerde gördüğümüz kurgusal karakterlerin, ilişkilerin, aşkların gerçek hayatta taklit edilmesi de var diyebiliriz. Mesela sizin sosyal medya hesabınızın bütün şifrelerini isteyen ve bunu çok sevmekle açıklayan bir sevgili bir flört şiddeti uygulamaktadır. Kısacası sözler, kelimeler, görüntüler düşünceleri etkiler. Düşünceler tutumları. Tutumlar davranışlara dönüşür. Bu nedenle konuya bütüncül olarak bakmazsak şiddet vakalarının önüne geçemez ve bunun bir çeşit kültürel eyleme dönüşmesini izleriz.?

DHA-Genel - Türkiye-İstanbul / Merkez - Haber: Buse ÖZEL-Kamera: Ömer HASAR

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel

DHA Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title