Haberler

DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ -TEKRAR

Güncelleme:

Korona savaşçıları, astronot gibi giyindikleri koruyucu kıyafetlerden sırılsıklam çıkıyorlar

AKDENİZ Üniversitesi Hastanesi yoğun bakımında koronavirüsle mücadele eden sağlık çalışanları, her gün astronot gibi giyinip, koruyucu kıyafetin içinde terden sırılsıklam halde, hastaların beslenmesinden temizliğine tüm süreci titizlikle yürütüyor. Genç hastaların sayısının arttığı yoğun bakımın sorumlusu Prof. Dr. Murat Yılmaz, "Eve gitmiyorum, ama gidince de evde bir köşede oturup kendimi karantinaya alıyorum. Hastalar yağmur gibi yağıyor, ama sağlık çalışanları da yaprak gibi dökülüyor. Bu hastalığın yaşlısı genci kalmadı. En çok eski hastalarımızı ve hastalıkları özledim" dedi.

Antalya'da İl Sağlık Müdürlüğü koordinesinde 7 kamu, 2 üniversite ve 18 özel hastane olmak üzere pandemi kriterlerini sağlayan 27 hastane yer alıyor. Bu hastanelerdeki 849 erişkin yoğun bakım yatağından 218'i, pandemi için ayrıldı. Binlerce sağlık personeli ise büyük özveriyle görev yapıyor.

Kent merkezindeki pandemi hastanelerinden biri olan Akdeniz Üniversitesi Hastanesi, Covid-19 vakasının Türkiye'de tespit edildiği 11 Mart'tan bu yana tüm tedbirleri üst seviyede alarak hastaları tedavi ediyor. Hastanede görev yapan sağlık çalışanları ise koronavirüsle savaşta en ön safta yer alıyor.

EVE GİTMEYİP HASTANEDE YATAN HEKİMLER VAR

Kimi yaşlı anne ve babasına kimi çocuklarına ve eşine virüs bulaştırma ihtimalinden dolayı çoğu zaman evlerine dahi gitmiyor. Hastanede doktor odalarında uyuyan ve burada ihtiyaçlarını karşılayan sağlık çalışanlarının tek amacı ise Covid-19 hastalarının rahat nefes alabilmesi. Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'nin 80 yoğun bakım yatak kapasitesinin 15'i, koronavirüs hastaları için ayrılmış durumda. Bu yatakların tamamı, aralarında 30'lu yaşlarda olanların da yer aldığı hastalarla dolu. 60 sağlık çalışanı, 24 saat süresince hastaların beslenmesinden tuvalet ihtiyaçlarına tüm ihtiyaçlarını karşıladığı gibi tedavilerini de üst seviyede gerçekleştiriyor.

SAVAŞÇILARIN SİLAHLARI: MASKE, TULUM, SİPERLİK

Sağlık çalışanları hastaları iyileştirirken kendilerini de virüse karşı üst seviyede korumaya çalışıyor. Sağlık Bakanlığı tarafından temin edilen siperlik, özellikli maske, tulumlar, koronavirüs savaşçılarının en önemli silahları. İstisnasız tüm çalışanlar, 15 yatağın bulunduğu Covid-19 yoğun bakım alanına girerken hava dahi geçirmeyen özel bir kumaştan üretilen tulumu giyip, bazen çift maske, bazen de özellikli maskeyle birlikte siperlik takıp eldiven giydikten sonra tedaviye başlıyor.

TERDEN ÖNLÜKLERİ SIRILSIKLAM OLUYOR

Sağlık çalışanları, birer astronotu andıran koruyucu kıyafet içinde saatlerce çalışıyor. Bazen uzun saatler üzerlerinde kalan koruyucu tulumu çıkardıklarında, iç kısımdaki önlüklerinin terden sırılsıklam olduğu görülüyor. Hastalar ise temas etmeyecek şekilde hazırlanan birbirlerinden ayrı tutulduğu cam bölmeli alanlarda tedavi görüyor. Sağlık çalışanları, bu tulum içerisindeyken insani ihtiyaçlarının hiçbirini gerçekleştiremiyor. Dinlenmek için tulumları çıkaran sağlık çalışanları, bu aşamada da mesafe ve maske kuralına dikkat ediyor.

HASTALAR YAĞMUR GİBİ YAĞIYOR, SAĞLIK ÇALIŞANLARI YAPRAK GİBİ DÖKÜLÜYOR

Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Covid-19 yoğun bakım servisi sorumlusu Prof. Dr. Murat Yılmaz, 21 yıldır yoğun bakımda çalıştığını, ancak hiçbir dönemde bu kadar yoğunluk yaşamadıklarını anlattı. "Hastalar yağmur gibi yağıyor" diyen Prof. Dr. Murat Yılmaz, "Sağlık çalışanları adeta birer yaprak gibi dökülüyor. Ekibimizden karantinaya alınanlar oluyor. Çalışan sayımız giderek azalıyor. Sınırsız enerjimiz yok. Zor şartlarda çalışıyoruz. Önlem almadan dışarıda gezen vatandaşları görünce üzülüyoruz" dedi.

'EVİMDE KENDİME KARANTİNA UYGULUYORUM'

"Sevdiklerimize sevgimizi şu dönemde uzak kalarak gösterebiliriz" diyen Prof. Dr. Yılmaz, yoğunluk dışında zaman zaman eve gidebildiğini, eve gittiğinde de kendine karantina uyguladığını söyledi. Çocuklarından, ailesinden uzak kalmak zorunda olduğu için üzüldüğünü anlatan Prof. Dr. Murat Yılmaz, "Eve gidince eşim kapının önünde tüm kıyafetlerimi çıkarttırıp makineye atıyor. Duş alıp salonda kendimi karantinaya alıyorum. Ailemi düşünüyorum. İnsanların da kendilerini, ailelerini, bizleri düşünmesi lazım" diye konuştu.

YOĞUN BAKIMDA GENÇ HASTA SAYISI ARTTI

Hastalığın sadece yaşlıları etkilemediğini, yoğun bakıma gelen ve entübe edilen genç hastalar olduğunu da anlatan Prof. Dr. Yılmaz, gençlerin gençliklerine güvenmemesi gerektiğini kaydetti. 33 yaşında bir hastanın yoğun bakıma geldiğinde kendisiyle görüştüğünü anlatan Prof. Dr. Yılmaz, "Yusuf isminde hastamla görüştüğümde bana 'Hocam ben bütün işlerime devam ettim. Hiç önlem almadım. Bu hastalık yaşlılar için tehlikeli diye düşündüm' dedi. Şu anda 33, 45, 37, yaşlarında hastalar var. 50 yaşın altında 7 hastamız var. Bu hastalıkta genç yaşlı kalmadı" ifadelerini kullandı.

'EN ÇOK ESKİ HASTALIKLARI VE HASTALARIMI ÖZLEDİ'

Sağlık çalışanları, tüm günlerini Covid-19'la savaşarak geçirirken, koronavirüs öncesindeki yaşamlarını ise özlemle anımsıyor. Koronavirüs öncesinde hastanede görev yaparken gün içerisinde kimi içtiği sadece Türk kahvesini özlerken, kimi bir bardak çayı özlüyor. Kimi ise mola verdiklerinde yediği bir çikolatayı hatırlayıp, artık bunları tulum ve maskelerden ayrılamadıkları için yapamadıkları için özlem duyduklarını dile getiriyor. Prof. Dr. Murat Yılmaz ise en çok eski hastalarını ve eski hastalıkları, tedavisi olan hastalıkları özlediğini dile getirdi. Tulum ve maske olmadan önce tedavisi devam eden hastalarının yanına gittiğinde onların gözüne bakıp moral verdiğini anlatan Prof. Dr. Yılmaz, "Şimdi hastanın yanına bu kıyafetlerle giriyoruz. Eskisi kadar rahat muayene edemiyorum. Duygularımızı karşılıklı rahat ifade edemiyoruz. Eski hastalıkları ve hastalarımı özledim. İnsan hastalıkları özler mi? Evet, bu dönemde eski hastalıkları özledim" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

--------------

Yoğun bakım çalışanlarından detay görüntüler

Hastalardan detay görüntüler

RÖP: Prof. Dr. Murat Yılmaz ile röportaj

DHA Muhabiri Alpaslan Çınar'ın anonsu

Çalışanların terledikleri elbiselerden detay görüntüler

HABER: Alpaslan ÇINAR- İbrahim LALELİ-KAMERA: Emrah GÜL/ANTALYA,

Haber Kodu : 200920041

==================

Yüksekova'da öğretmenler, öğrencileri için okullarını hazırlıyor

HAKKARİ'nin Yüksekova ilçesine bağlı Adaklı Köyü İMKB Şehit Piyade Er Lezgin Han İlk ve Ortaokulu'nda görevli idareci ve öğretmenler okullarını yeni eğitim yılına hazırlıyor. Okulun boyasını ve temizliğini yapan öğretmenler, bir yandan da öğrencilerine kavuşacakları günü bekliyor.

Yüksekova'ya 15 kilometre uzaklıktaki Adaklı Köyü İMKB Şehit Piyade Er Lezgin Han İlk ve Ortaokulu'nda görev yapan öğretmenler, pazartesi başlayacak yeni eğitim öğretim yılı için okullarını hazırlamaya başladı. Öğretmenler, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nün verdiği boya desteğiyle 320 öğrencinin eğitim gördüğü 16 derslikli okullarını boyayıp, temizliğini yaptı.

Öğretmenlerden Havva Özçelik Beyge, yeni eğitim öğretim yılına pazartesi günü başlayacaklarını belirterek, "Okulumuzun bütün öğretmenleriyle birlikte elimizden gelen çabayı gösteriyoruz. Okulumuzu baştan aşağıya boyuyoruz. Sadece boyamakla kalmıyoruz, aynı zamanda tahtaları, sıraları yıkayıp temizliyoruz" dedi.

ÇOK HEYECANLIYIZ

Bir taraftan canlı derslerin de sürdüğünü belirten Beyge, ayrıca öğrencileri birebir takip ettiklerini ve velileri bilgilendirdiklerini söyledi. Öğrencilerini çok özlediklerini belirten Beyge, "Bu uzaktan eğitim sürecinde 5- 6 aydır öğrencilerimizin hasretiyle yanıyoruz. Bu yüzden de pazartesi kademeli de olsa eğitim ve öğretim yılı başlayacağı için bir öğretmen olarak çok mutluyuz ve heyecanlıyız" diye konuştu.

ÖĞRENCİLERİMİZİ ÇOK ÖZLEDİK

Okulun Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni Hava Aydın ise uzaktan eğitimin yapıldığı bu süreçte öğrencilerini sürekli motive etmek için çalıştıklarını söyledi. Bu süreçte ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalıştıklarını anlatan Aydın, "Öğretmen olarak aslında birçok görevi de üstlenmiş oluyoruz. Yeri geliyor kardeş, ağabey, abla rolünü üstleniyoruz. Öğretmenlik o kadar fedakarlık isteyen bir görev ki. Biz bütün öğretmenler, elimizden geldiği kadar fedakarlık yapıyoruz. Maddi manevi her anlamda bunu yapıyoruz. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nün desteğiyle boyalarımız alındı. Bugün okulumuzu boyadık. Temizliğini de bitirdikten sonra pazartesi günü kademeli olarak açılacak. Öğrencilerimizi çok özledik. İnşallah bu süreç biter öğrencilerimize kavuşuruz" ifadelerini kullandı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-Adaklı Köyü İMKB Şehit Piyade Er Lezgin Han ilk ve ortaokulundan detaylar

-Boya hazırlayan öğretmenlerden detaylar

-Duvarları boyayan öğretmenlerden detaylar

-Dışarda Atatürk butsu boyayan öğretmen

-Tahta ve camları temizleyen öğretmenler

-Çalışmalardan detaylar

-Sınıf Öğretmeni Hava Özçelik Beyge ile röportaj

-Din kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni ile röportaj

-Genel detaylar

Yaşar KAPLAN/YÜKSEKOVA (Hakkari), -

Haber Kodu : 200920047

==================

Olimpiyat yolunda koşarken köpeklerden annesi koruyor

ATLETİZMİN başarılı sporcularından Ardahanlı Özlem Kaya (30), kamp sonrası gittiği köyünde 2021 Olimpiyat hazırlıklarını sürdürdü. Köyde koşular yapıp, bahçe duvarlarından atlayarak antrenmanlarını sürdüren 3 bin metre engelli koşucusu Kaya'nın peşinden koşan köpeklerden ise yanından hiç ayrılmayan eli sopalı annesi koruyor.

Ardahan'ın Göle ilçesine 21 kilometre mesafedeki Yağmuroğlu köyünde yaşayan Tükaz- Fahrettin Kaya çiftinin 9 çocuğundan en küçüğü olan Özlem Kaya, Fenerbahçe Spor Kulübü'nün sporcusu ve aynı zamanda beden eğitimi öğretmeni. 20 yıllık sporculuk hayatında 16 yıldır Türkiye'yi milli takım adına temsil eden Özlem Kaya, 2016 yılı Amsterdam Büyükler Avrupa üçüncüsü, 2015 ve 2017 yıllarında Universiade üçüncülüğü, 2015 yılı dünya şampiyonası finalisti olmak üzere birçok kez Balkan ve Türkiye şampiyonluğu elde etti. 3'üncü kez Olimpiyatlara katılmaya hak kazanan Özlem Kaya, en büyük destekçisinin annesi olduğunu söyledi. 2012 Londra, 2016 Rio olimpiyatlarından sonra 2021'de Tokyo'da düzenlenecek olan olimpiyatlara hazırlandığını belirten Özlem Kaya, 2020'de yapılması planlanan olimpiyatlara hazırlık için federasyonun desteğiyle Kenya'ya gittiğini ancak bir süre sonra Kovid-19 salgını nedeniyle Türkiye'ye dönmek zorunda kaldığını söyledi. Kaya, "Pandemide bile antrenmanlarımı aksatmadım. İstanbul'da yaşarken gece 24.00'dan sonra sokağa çıkma yasakların kalkması ile birlikte ağabeyimle dışarı çıkarak antrenmanlarımı yapıyordum. Erzurum'daki Olimpiyat hazırlık kampından önce ve sonrasında gittiğim köyümdeki çalışmalarımda ise en büyük destekçim her zamanki gibi annem oldu. Annem antrenman yapabilmem için her gün benimle birlikte yaklaşık 8 kilometre yol yürüyor. O da hiç sıkılmadan ve itiraz etmeden geliyor. Çünkü annem, hedefimin Tokyo olimpiyatlarında madalya kazanmak olduğunu biliyor. Ben koşarken annem de elindeki sopayla peşimden koşan köyün köpeklerinden koruyor. Yalnız kalmıyor ve bu yüzden korkmadan rahat bir şekilde antrenman yapıyordum. Alacağım madalyayı koruyucu meleğim olan anneme hediye edeceğim" dedi.

'KÖYDE BİRÇOK KIZ ÖZLEM'İ ÖRNEK ALIYOR'

Ailenin en küçük çocuğu olan Özlem'in 10 yaşındaki iken babasını kaybettiğini ve bu yüzden ona hem analık hem de babalık yaptığını ifade eden anne Tükaz Kaya şunları söyledi:

"Kışın İstanbul'da yazın da köyümüzde yaşıyorum. Yanıma gelen Özlem de burada hem benimle hasret gideriyor hem de koşup olimpiyatlara hazırlanıyor. Kızım yaptığı sporu çok seviyor. Evimiz madalya ve kupalarla dolu. Örnek bir sporcu. Koşmaktan evlenmeye bile fırsat bulamadı. Özlem köye pek gelemediği ve koştuğu için de köpeklerin dikkatini çekiyor. Köpekler kızımı kovalamaya başlayınca hemen karşılarına ben çıkıyorum. Kızım için canımı veririm. Bu olimpiyatlarda da başarılı olacağına inanıyorum. Köyde birçok kız Özlem'i örnek alıyor."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

-Milli atlet Ardahanlı Özlem Kaya'nın evinden detay

-Evinden annesi ile birlikte çıkması

-Kapıyı kilityerek annesi ile birlikte koşuya çıkması

-Özlem Kaya koşarken annesinin elinde bastonu ile kızının arkasından yürümesi

-Yoldaki köpekleir bastonu ile uzaklaştırması

-Köyde bulunan Köpeklerin görüntüsü

-Özlem Kayanın koşmasından detay

-Özlem Kaya ile röp

-Anne Tükaz Kaya ile röp

-Drone ile çekilen detaylar

Haber: Turgay İPEK -Kamera: Zafer KUMRU /ARDAHAN,

Haber Kodu : 200920017

===================================

Devlet desteğiyle 'bal' üretimine başlayan kadınlar, ev ekonomisine katkı sağlıyor

MUŞ'ta, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın desteğiyle bal üretimine kadın eli değdi. Arıcılık mesleğine yönelmeye başlayan kadınlar, ev işlerinin yanı sıra bal üretimiyle aile ekonomisine de katkı sağlamanın mutluluğunu yaşıyorlar.

Muşlu kadınlar, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın verdiği destek sayesinde arıcılık mesleğine yöneldi. Destek kapsamında verilen kulübede, güneş panelleri ve kovanlar sayesinde, kentteki kadınlar arıcılık yapmaya başladı. Korkut ilçesinde 25 kadın, projeler sayesinde arıcılığı tercih etti. Kırsalda aileleri ile birlikte sertifikalı arıcılık yapan kadınlar, sabahın ilk ışıklarında işe koyularak körüklerini yakıp, kovanları tek tek kontrol edip, petekleri düzenliyorlar. Bu çerçevede arıcılık alanında kendilerini geliştirerek profesyonel kıvama getiren kadınlar, bir yandan ailelerine destek oluyor bir yandan da kendilerini geliştiriyor. Ev işlerinin yanı sıra bal üretimiyle aile ekonomilerine de katkı sağlamanın mutluluğunu yaşayan kadınlar, arıcılık mesleğine kadın elinin değmesinin gerektiğine vurgu yaparak, iş üzerinde iddialı olduklarını ve ileri seviyelere taşımayı amaçladıklarını ifade ettiler.

'ARICILIĞA KADIN ELİNİN DEĞDİĞİNİ GÖREBİLİYORUZ'

Devlet destekleriyle bölgede arıcılık mesleğine kadın elinin değdiğini belirten Korkut İlçe Tarım ve Orman Müdürü İbrahim Hasdemir, "Tarım ve Orman Bakanlığımızın arıcılık konusunda ciddi destekleri bulunmaktadır. Bu destekler sayesinde kadınlar, arıcılık mesleğini sürdürüyorlar. Kadınlar profesyonel bir şekilde alet ve ekipmanlarla arıcılık yapmaktadırlar. Arıcılığa kadın elinin değdiğini görebiliyoruz. İlçemizde kadınlar profesyonel bir şekilde arıcılık yapmaktadırlar" dedi.

'BAL VE ARI ÜRÜNLERİ ÜRETİYORUZ'

Yıllardır arıcılık mesleğiyle ailecek uğraştıklarını belirten kadın arıcılardan Dilara Pekbay, "Organik sertifikalı ürünler yapıyoruz. Bal ve arı ürünleri üretiyoruz. Ürünlerimiz bal, polen, propolis ve arı sütü oluyor. Yaz mevsiminde ürettiğimiz organik ürünlerimizi kış mevsiminde Muş başta olmak üzere, farklı illerde satışını yapıyoruz. Ürünlerimizin organik olabilmesi için ve sertifikasının olmasının nedeni, geldiğimiz yerlerde ilaçlamanın ve kimyasalın kesinlikle olmaması. Kovanlarımız da boyasızdır" dedi.

'DEVLET DESTEĞİNİN DEVAMINI İSTİYORUZ'

Devlet tarafından arıcılık konusunda kendilerine sağlanan desteklerden ötürü memnun olduklarını dile getiren Hülya Pekbay ise "Doğada hiçbir şekilde yokluk çekmiyoruz. En azından kendi imkanlarımızla arıcılığı yapmaya devam ediyoruz. Ballarımızı Türkiye ve dünyaya tanıtmak istiyoruz. Biz kadınlar olarak, devletimizin bizlere verdiği desteklerden gayet memnunuz. Devam etmesini istiyoruz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

-Kadınların güneş panellerini düzenlemesinden detaylar

-Güneş panelleri çalışmasından detaylar

-Körüklerin yakılması ve hazırlıklardan detaylar

-Kovanların ve peteklerin kontrolünden detaylar

-Kadın arıcılarından çalışmalarından detaylar

-Kadın arıcılardan yakın ve genel detaylar

-Arı kovanlarından detaylar

-Korkut İlçe Tarım ve Orman Müdürü İbrahim Hasdemir Röp.

-Kadın arıcı Dilara Pekbay Röp.

-Kadın arıcı Hülya Pekbay Röp.

Haber-Kamera: Muhammed Sami MARAL /MUŞ,

Haber Kodu : 200920018

==========================================

Yavru sincapları şırınga ile besliyor

ERZİNCAN'ın Kemaliye ilçesinde, Şevki Bozkurt, anneleri ölen yavru sincapları şırınga ile besliyor.

Erzincan'a 153 kilometre uzaklıktaki Kemaliye ilçesinde yaşayan Şevki Bozkurt, evinin bahçesindeki ağaçta yeni doğmuş iki yavru sincap gördü. Anneleri ölen yavru sincapları sahiplenen Bozkurt, zarar görmemeleri için onları evine götürdü. Çok küçük ve güçsüz olan yavruları elleriyle besleyen Bozkurt, şırıngaya doldurduğu sütleri sincaplara içirdi. Sincaplara gözü gibi bakan Şevki Bozkurt, yavrular büyüyünce doğal ortamlarına bırakacağını söyledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

-Yavru sincapları

-Şevki Bozkurt'un şırınga ile beslemesi

Haber-Kamera: ERZİNCAN,

Haber Kodu : 200920022

===========================

Koronavirüse dikkat çekmek için bakırdan 'maske' yaptı

ERZURUM'da, unutulmaya yüz tutmuş kalaycılık mesleğini 60 yıldır yapan Ömer Asan (72), koronavirüs salgını ile mücadelede maske kullanımına dikkat çekmek için bakırdan maske yaptı. Asan'ın yaptığı ve kalayladığı bakır maske, Erzurum Kent Konseyi Engelliler Meclisi tarafından Ahilik Haftası nedeniyle düzenlenen yarışmada birinci seçildi.

Erzurum Kent Konseyi Engelliler Meclisi ile Hacılar Hanı esnafı Ahilik Haftası nedeniyle ortaklaşa bir program düzenledi. Unutulmaya yüz tutmuş kalaycılık mesleğinin son temsilcileri ile bir yarışma yapıldı. Önce ocaklarını yakan yarışmacılar, daha sonra hem kendi tasarladıkları bakır ürünleri hem de müşterilerinin getirdiği malzemeleri kalayladı. Kent Konseyi Engelliler Meclisi üyeleri ile esnaftan oluşan jüri kararıyla yarışmaya katılan 4 esnaf da ödüllendirildi. Ömer Asan'ın ölümcül koronavirüse dikkat çekmek için el emeği ile hazırladığı bakır maske birinci seçildi. Ömer Usta ile beraber 2'nci Hamil Çakır, 3'üncü Yavuz Öznütepe ile 4'üncü Fahretttin Çelik'e çeşitli hediyeler verildi.

'ÇALIŞTIRACAK ADAM YOK'

Ahilik Haftası nedeniyle bir kutlama yapmak istediklerini belirten Erzurum Kent Konseyi Engelliler Meclisi Başkanı Abdullah Keleşoğlu, "Erzurum'daki unutulmaya yüz tutmuş kalaycı esnafıyla beraber bir program yaptık, dertlerini dinledik. Bakırcılar Çarşısı içerisindeki bir elin sayısı kadar esnafımızın kalmasına çok üzülüyoruz. Çalıştıracak adam, yetiştirecek çırak bulamıyorlar. Bunlar artık bu mesleğin son sahipleri" diye konuştu.

'MESLEKTE EN SON ÇIRAK BENİM'

6 yaşından beri kalaycılık yaptığını aktaran Hamil Çakır ise makineleşme ile birlikte el emeği bakır üretiminin bittiğini ifade etti. Çakır, "3 çocuğum var, onların rızkını bu meslekten kazanıyorum. Masraf harici günlük 50 lira kazanabilirsek çok şükür diyoruz. Eskiden bu çarşıda 120'ye yakın bakırcı, kalaycı esnafı vardı. Şimdi 4 kişi kaldık. Artık çırak da yetişmiyor. Makineleşme olduğu için meslek öldü. Ara sıra kalay yapıyoruz. Meslekte en son çırak benim. Benden sonra yetişmedi. Kimi vatandaş getirip bakırlarını satıp alüminyum alıyor. Kimi ise kromu satıp bakır alıyor" dedi.

'VİRÜS BELASINDAN KURTULMAK İÇİN MASKE TAKMALIYIZ'

Koronavirüsten kurtulmak için maske kullanımının çok önemli olduğunu belirten 8 çocuk babası Ömer Asan da, "60 yıldır bu mesleği yapıyorum. Bizden başka yapan yok. Koronavirüs belasından kurtulmak için maske takmamız lazım. Ben de buna dikkat çekmek için bakırdan maske yaptım. Üzerine de Allah yazısını Arapça işledim. Maskesiz dolaşmamalıyız" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

-Kalaycılar çarşısından detay

-Ocağı yakarak kalay yapan ustalar

-Kalaylama işinden detay

-Bakır maskeden detay

-Hamit çakır ile röp

-Bakır maske yapan Ömer Asan ile röp

-Bakır ustasının kazanı davul yaparak çalması

-Ödül töreni

-Hümeyra Pardeli'nin anonsu

-Abdullah Keleşoğlu ile röp

-Semih Ender ile röp

Haber: Hümeyra PARDELİ -Kamera: Zafer KUMRU /ERZURUM,

Haber Kodu : 200920023

========================================

Merdiven altı güzellik merkezleri tehlike saçıyor

DİYARBAKIR'da sayıları her geçen gün artan güzellik merkezilerine ilişkin uyarılarda bulunan Deri ve Zührevi Hastalıkları Uzmanı Dr. Hamza Aktaş, uzman doktorların görev almadığı güzellik merkezindeki risklere dikkat çekti. Güzellik merkezlerinin yasal olarak yapmamaları gereken, yapmaları suç olan işlemleri çok rahat bir şekilde yapmaları sonucu hastaların mağdur olduğunu belirten Aktaş, "Bu hastalar sonuç olarak bize geliyor, belki bir kısmını toparlayabiliyoruz ama hastalarımızın bir kısmında kalıcı komplikasyonlar oluşuyor" dedi.

Diyarbakır'da lazer epilasyon ve cilt bakımı gibi farklı birçok işlemi yapan güzellik merkezlerinin sayısı her geçen gün artıyor. Uzman hekim ve uzmanlık eğitimini almamış yerlerde yapılan işlemler çoğu zaman kişide birçok problem yaşatıyor. Vücutlarında oluşan yanık gibi nedenlerden doyalı mağdur olanlar işleme alındıkları güzellik merkezleri hakkında şikayette bulundu.

'DERİYE YAPILAN HER İŞLEMİ UZMAN HEKİM YAPMALI'

Deri ve Zührevi Hastalıkları Uzmanı Dr. Hamza Aktaş, uzman doktorların görev almadığı güzellik merkezindeki risklere dikkat çekti. Deriye yapılan her işlemin bir hekim ve uzmanlık eğitimini almış kişilerce yapılması gerektiğini vurgulayan Aktaş, bazı yasal boşluklar ve denetim eksiklikleri yüzünden güzellik merkezlerinin kendilerine pay çıkararak işlemlerin tümü yasal olamayan bir şekilde yaptıklarına değinerek şunları söyledi:

"Çok kavram kargaşası oluşmuş ve birbirine karışmış, bundan da faydalanılıyor açıkçası bu merdiven altı tabir ettiğimiz işletmeler. Bu karmaşadan faydalanarak işlem yapıyorlar. İnvaziv işlem dediğimiz yani vücuda yapılan her hangi bir işlem, bu epilasyon da olabilir, dolgu olabilir, botoks olabilir, mezoterapi olabilir, bunun gibi birçok uygulama var, deriye işlem yapılan her şeyi bir uzman hekimin yapması gerekiyor. Dermatolog ve plastik cerrahlarca yapılması gerekiyor. Bu işin tıp eğitimini almış, bu işin uzmanlık eğitimini almış kişilerce yapılması gerekiyor. Ama bazı yasal boşluklar ve denetim eksiklikleri yüzünden güzellik merkezleri bunu kendilerine pay çıkararak bu işlemlerin hemen hemen tümünü yasal olamayan bir şekilde yapıyorlar. Bu konuda da çok ciddi mağduriyetler yaşanıyor. Uygulamaların çoğunluğunda ölçülü, hesaplı ve dikkatli uygulamalar yapmak gerekiyor. Örneğin dolgu uygulamasından bahsedelim, yapacağınız basit bir hata körlüğe varacak ölçüde sıkıntıya yol açabilir. veya dudak kenarına yaptığınız bir uygulama asimetrik bir dudağa yol açabilir."

'HASTALARIN BİR KISMINDA KALICI KOMPLİKASYONLAR OLUŞUYOR'

Bu tür yerlerde fiyatı daha ucuz diye Sağlık Bakanlığı onaylı olmayan birçok farklı ürünün kullanılmaya başlandığını da ifade eden Aktaş, ne kadar kar elde edebilirim düşüncesiyle hareket eden bu tür yerlerin hastalarda ciddi mağduriyetler yaratığını belirtti. Bu hastaların kendilerine geldiğini, bir kısmını toparlayabildiklerini ancak bir kısmında da kalıcı komplikasyonlar oluştuğuna değinen Aktaş, "Son dönemlerde bir de Sağlık Bakanlığı onaylı olmayan birçok farklı ürün kullanılmaya başlandı fiyatı daha ucuz diye. İnsan sağlığını da çok fazla gözetmeden bu işten ne kadar rant elde edebilirim, ne kadar kar elde edebilirim düşüncesiyle hareket eden bu tür yerler, bakanlık onayı olmadan kullanılan birçok ürünle hastalarda ciddi mağduriyetler yaratıyorlar. Bu tür komplikasyonlar yaşandığında bu merkezler bunları çözemiyorlar, zaten çözmek için bir eğitimleri de yok, bilgileri de yok, yetkileri de yok. Çözemediklerinde hasta mağdur oluyor ve kime başvuracağını bilemiyor. Tabi sonuçta bize geliyor, biz o komplikasyonları çözmek için uğraş veriyoruz, tedaviler düzenliyoruz, belki bir kısmını toparlayabiliyoruz ama hastalarımızın bir kısmında kalıcı komplikasyonlar oluşuyor. Körlük, burun ucunda çürüme, bunlar geri dönüşümsüz komplikasyonlardır. Bir kere gerçekleşirse artık geri dönüşümsüz bir şekilde o hasar kalıyor orada ve hasta açısından ciddi anlamda psikolojik bir yıkıma yol açıyor" dedi.

'GÜZELLİK MERKEZLERİNİN DENETİMİ KONUSUNDA CİDDİ SIKINTILAR VAR'

Aktaş, güzellik merkezlerinin denetimlerinin yeterince yapılmadığını da değinerek, "İnsanların bir uygulama yaparken bu işin ehline başvurmalarını, hijyenik bir ortamda hastane ortamında ya da klinik ortamında bu işlemleri yaptırmaları gerektiğini, yapılacak işlemle ilgili detaylı bilgi almaları gerektiğini, karşılaşabilecekleri komplikasyonların net bir şekilde anlatılması gerektiğini, hasta onay formu dediğimiz bilgilendirme formlarını okuyup ona göre imzalamaları gerektiğini söylüyoruz ve anlatmaya çalışıyoruz. Bununla ilgili birçok defa derneklerimiz aracılığıyla başvuruda bulunduk ama özellikle bu işlemleri yapan güzellik merkezlerinin denetimi konusunda ciddi sıkıntılar olduğunu da görüyoruz. Ama bunlar hala yasal olarak yapmamaları gereken, yapmaları suç olan işlemleri çok rahat bir şekilde yapıyorlar" diye konuştu.

'UCUZ DİYE VÜCUTLARINI VE CİLTLERİNİ EMANET ETMESİNLER'

Güzellik salonu işletmecisi Uzman Estetisyen Kezban Sayan, vatandaşlardan gittikleri salonlarda mutlaka belgeleri kontrol etmeleri uyarısında bulunarak, ucuz diye vücutlarını ve ciltlerini emanet etmemelerini söyledi. Cihazların ve kullanılan ürünlerin Sağlık Bakanlığı onaylı olmasına da dikkat edilmesi gerektiğini ifade eden Sayan, şöyle konuştu:

"Ben uzman estetisyenim, 10 yıldır bu işi yapıyorum, belgelerim de mevcut. Danışanlarımızın gitmiş olduğu güzellik salonlarında ilk soracakları şey belge olmalı. Kurumsal olup olmaması önemli, yani merdiven altı yerlere gitmesinler, vücutlarını emanet etmesinler, her yere güvenilmiyor. Kötü yerlerde cilt kanserine kadar yol açılabiliyor, bunun farkında olmaları lazım. Ucuz diye vücutlarını ve ciltlerini emanet etmesinler."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

Muhabir Mehmet Mucahit Ceylan anons

Güzellik salonlarının tabelaları

Dr. Hamza Aktaş ile röp.

Güzellik salonlarından detay

Salonda işlem yapan vatandaşlar

İşlem yapan vatandaş ile röp.

Güzellik uzmanı Kezban Sayan ile röp.

Salona gelen işlem için gelen vatandaş ile röp.

Muhabir Mehmet Mucahit Ceylan anons

Salonlarda yapılan işlemlerden detay

Vatandaşların çalışanlar tarafından salonlara yönlendirilmesi

Genel ve detay

Haber-Kamera: Mehmet Mucahit CEYLAN-Serdar SUNAR /DİYARBAKIR,

Haber Kodu : 200920034

=============================================

Rüyasında gördüğü 'Şahmeran'ı 23 yıldır resmediyor

MARDİN'de, bakır işleme ustası Emrah Özcan (35), ilkokul döneminde rüyasında görüp konuştuğu, efsaneye göre Anadolu'da yaşadığı düşünülen yılan gövdeli kadın 'Şahmeran'ı 23 yıldır bakır ve cama resmediyor. Şahmeran resmetme sanatına bir rüyayla başladığını anlatan Özcan, "Küçükken Mardin'in eski kültürlerini yansıtmak amacıyla bir proje yapmak istedim. Bir şahmeran tablosu buldum. Babama bunun ne olduğunu sordum, bana hikayesini anlattı. Çok etkilendim. Gece uyuduğumda rüyamda şahmeranı görüp konuştum" dedi.

Mardin'de yaşayan Emrah Özcan, çocukluk yaşında rüyasında görüp etkisinde kalan, efsaneye göre Anadolu'da yaşadığı düşünülen Şahmeran'ı 23 yıldır resmediyor. Ata mesleği bakır işleme ve cam sanatıyla işleyen Özcan, bu uğraşına Şahmeran'ı rüyasında gördükten sonra  başladığını söyledi. İlkokul çağından bu yana, hem dededen hem babadan öğrendiği mesleğini sürdürdüğünü ifade eden Özcan, Şahmeran resmetme sanatına başlamasını şöyle anlattı:

"Küçükken Mardin'in eski kültürlerini yansıtmak amacıyla bir proje yapmak istedim. Bir şahmeran tablosu buldum. Babama bunun ne olduğunu sordum, bana hikayesini anlattı. Çok etkilendim. Gece uyuduğumda rüyamda Şahmeranı görüp konuştum. Hatta onunla konuştum rüyamda. Çok etkilendim. Şuan bunu anlatırken bile etkileniyorum. O zamanlar bizim okulda vitray çalışması vardı. Benim de resmim de o dönemden beri iyiydi. Şahmeran'ı çizmeye başladım. Çok dikkat çekti, ustaların onayını aldı. O günden sonra Şahmeran'ı bakıra ve cama işlemeye başladım. Sonrasında Şahmeran, Mardin'de tanıtılmaya başlandı."

'ŞAHMERAN'IN DUASI BİLE VAR'

Şahmeran'ın ne olduğun Mardin'e gelen yerli ve yabancı turistlere anlattıklarını söyleyen Özcan, "Gelen turistlere, misafirlere bunun hikayesini anlatıyoruz gerektiğinde. Bu hikaye öncelikle bir aşk hikayesidir. Efsaneye göre, Şahmeran, yanında 7 yıl beslediği gence aşk duyuyor. Mardin'deki inanışı uğur, bereket getirdiğini söyleyenler var. Hatta duası bile var. İran'ın bir kesiminde kutsal sayıldığı söyleniyor. Doğunun efsanesi zaten. Farsça ve Kürtçe Şahı Meran yani yılanların şahı demek oluyor. 7 başlı yılanmış. Biz elimizden geldiğince Şahmeran'ı güzel yapmaya çalışıyoruz. Mardin'i simgeleyen birçok deseni vardır. Örneğin çerçevesinde üzüm yiyen güvercinler yapıyoruz. Bu güvercinin barış, üzümün bereket olduğunu anlatıyor" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

Emrah Özcan'ın dükkanında detay

Şahmaran tabloların görüntüsü

Muhabir Selim KAYA anonsu

Özcan'ın cam üstünde şahmaran çizmesi

Özcan'ın konuşması

Genel  ve detay görüntüler

Haber: Selim KAYA -Kamera: Mehmet Ali DİNLER /MARDİN,

Haber Kodu : 200920031

=======================================

Koronavirüse karşı 'D' vitamini tavsiyesi

MERSİN'de, Erdemli Devlet Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Atıl Kalecik, koronavirüse karşı vatandaşların bağışıklıklarını güçlendirmesi için D vitaminin önemli olduğunu, günde yarım saat güneş ışığı alınması gerektiğini söyledi.

Erdemli Devlet Hastanesi'nde yatan ve tedavileri devam eden koronavirüs hastalarının kontrolünü yapan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Atıl Kalecik, Türkiye'de giderek yaygınlaşan koronavirüse karşı bağışıklılık sisteminin güçlü tutulması ve iyi beslenilmesi gerektiğini kaydetti. Özellikle üç altın kurala çok dikkat edilmesi gerektiğini belirten Kalecik, "Doğru kullanılan maske, mesafe ve hijyen konusunda çok hassas olunması gerekiyor. Düzenli uyku ve iyi beslenme. Özellikle vitamin D çok önemli. Vitamin D'nin virüsten korunmada çok faydalı olduğunu gösteren çalışmalar var. Özellikle gün içerisinde 11.00- 15.00 saatleri arasında ortalama yarım saat güneşe çıkmanın vitamin D sentezi almalarını hastalarımıza öneriyoruz" dedi.

'KURALLARA UYALIM'

Mersin'de son zamanlarda virüs artışı yaşandığına dikkat çeken Kalecik, "Vaka sayımızın azalması için vatandaşlarımızın kurallara daha riayetli uymalarını bekliyoruz. Vatandaşlarımızın daha sorumlu bir şekilde hareket etmelerini, kendileri için, aileleri için, bizler için daha dikkatli olmalarını bekliyoruz" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

-Erdemli Devlet Hastanesi koronavirüs tedavisi görülen servisin görüntüsü

-Göğüs Hastalıkları Uzman Dr. Atıl Kalecik koronavirüs servisini gezerken

-Hemşire ve doktor koridorda yürürken

-Kovid 19- pandemi tabelası

-Pandemi kliniği önünden görüntüsü

-DHA Muhabiri Mehmet Doğaner'in anonsu

-Uzm. Dr. Atıl Kalecik ile röportaj

Haber-Kamera: Mehmet DOĞANER /ERDEMLİ(Mersin),

Haber Kodu : 200920028

====================================

Salgın nedeniyle düğünlerini iptal eden çift, ödedikleri 5 bin TL'yi işletmeciden geri alamadı

KORONAVİRÜS salgını nedeniyle düğün organizasyonlarına getirilen kısıtlama sonrası 26 Eylül'de yapmayı planladıkları düğünlerini iptal eden ancak salon işletmecilerine geçen yıl verdiği 5 bin TL'lik kapora bedelini alamayan Fırat Durmaz, "Sevdiklerimizin sağlığı için iptal ettik. Bunun üzüntüsünü yaşarken bir de maddi olarak yıprandık" dedi. Benzer birçok mağdur çiftin olduğunu belirten Çukurova Tüketici Hakem Heyeti Üyesi Avukat Burcu Pul ise çiftlerin yasal olarak paralarını geri alabileceklerini söyledi.

Türkiye'de mart ayından bu yana etkisini gösteren koronavirüs salgını sonrası kısa süre içinde düğünlerin geçici olarak yasaklanmasına karar verildi. 1 Temmuz 2020 tarihinde ise normalleşme sürecine girilmesiyle pandemi kurallarına uygun bir şekilde düğün organizasyonu düzenlemek serbest hale geldi. Ancak alınan kararlar sonrası kısıtlamalardan dolayı birçok çift düğünlerini iptal etme kararı aldı. Düğünlerini iptal eden bazı çiftler ise düğün salonu işletmecilerine önceden verdiği kapora ya da ön ödeme ücretini geri alamadı. Adana'da 26 Eylül 2020 tarihinde düğün için gün alan ancak daha sonra pandemi nedeniyle düğünlerini iptal eden Fırat- Tuğba Durmaz çifti de bu durum yaşayanlardan biri oldu. Düğünleri için 2019 yılında gün aldıklarını ve 5 bin TL ön ödeme yaptıklarını kaydeden Fırat Durmaz, o dönem Çin'de dahi salgının başlamamış olduğunu ve öngöremeyecekleri bir durum yüzünden düğün salonu sahipleri tarafından mağdur edildiklerini söyledi.

'ÖNCE ÖDEYECEĞİZ DEYİP SONRA VAZGEÇTİLER'

Koronavirüs salgının etkisini göstermesinden sonra hem gelen kısıtlamalardan dolayı hem de sevdiklerinin sağlığını korumak amacıyla üzülseler de düğünlerini iptal etme kararı aldıklarını belirten Fırat Durmaz (29), düğün salonu sahiplerinin verdikleri parayı ödememesini ise şaşkınlıkla karşıladıklarını söyledi. Koronavirüs salgını henüz ortaya çıkmamışken 2019 yılında düğün için salon tuttuklarını dile getiren Durmaz, "Biz pandemiyi öngöremezdik ve o şartlar altında sözleşme yaptık. Bu rağmen düğün salonu işletmecileri yapıcı davranmadı ve ücretimizi ödemedi. Telefonla ve yüz yüze görüştük sonuç alamadık. Noter aracılığıyla ihtarname çektik ve Tüketici Hakem Heyeti'ne başvurduk. Şuan süreç devam ediyor. İlk önce bize paramızı geri vereceklerini söylemelerine rağmen sonra vazgeçtiler. Düğünümüz iptal olduğu için manevi olarak yıpranmışken bir de maddi olarak üzüntü yaşadık. Alamadığımız bir hizmetin karşılığında 5 bin lira ödemiş olduk" diye konuştu.

'O SÖZLEŞMELERİN GEÇERLİLİĞİ ORTADAN KALKAR'

Son günlerde benzer durumda olan birçok mağdur çiftin paralarını geri almaya çalıştığını dile getiren Çukurova Tüketici Hakem Heyeti Üyesi Avukat Burcu Pul ise düğün salonu sahiplerinin çiftlerin ödedikleri parayı geri vermemek için yapılan sözleşmeleri dayanak gösterdiğini söyledi. Söz konusu sözleşmelerin çiftlerin imzaladığı dönemde şartların farklı olmasından dolayı geçersiz sayılacağını kaydeden Pul, "İtirazlar çoğalmaya başladı. Düğün salonu sahiplerinin verilen parayı geri ödememesinin hukuki hiçbir karşılığı yoktur. Çünkü onlar bu durumda basiretli tacir konumundadırlar. Çiftlerimiz bu tip durumla karşı karşıya kaldıklarında mutlaka karşı tarafa ihtarname göndermelidirler. Daha sonra Tüketici Hakem Heyeti'ne başvurarak haklarını arayabilirler. Düğün salonu işletmecileri bu koşullarda çiftleri düğünü yapmaya zorlamaya ya da ücretlerini geri vermeme hakkına sahip değildir" dedi.

'İKİ TARAFI DA ÜZMEYECEK BİR ANLAŞMA OLMALI'

Kentte bir kır düğünü salonu işleten ve pandemi süreci sonrası çok zor zamanlar geçirdiklerini dile getiren işletmeci Ceyhun Erkovan ise bugüne kadar organizasyonlarını iptal eden tüm çiftlerine ödeme yaptıklarını belirtti. Bazı işletmecilerin çiftlerin parasını vermediğini kendilerinin de duyduğunu ve bunun yanlış olduğunu söyleyen Erkovan, şöyle konuştu:

"Çiftlerimiz tabii ki mağdur olmasın. Fakat işletmecileri de düşünmek gerek. Her iki tarafı da üzmeyecek anlaşmalar yapılabilir aslında. Örneğin biz bazı çiftlerimize ödedikleri paranın yarısını verdik yarısı bizde kaldı. Böylece 2021 yılında yapacakları düğün organizasyonları için paraları bizde saklı kalmış oldu. Bu şekilde iki taraf da mağduriyetini biraz olsun gidermiş oluyor. Tabi bu teklifi kabul etmeyen çiftlerimize hakları doğrultusunda ödemelerini geri yaptık. Bizim çiftlere  tavsiyemiz ise iptal seçeneği yerine ertelemeyi tercih etmeleridir."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

-Pandemi öncesi bir düğünden gelin ve damadın dans etmesi

-Pandemi öncesi bir düğünden ziyretçilerin dans etmesi

-Düğünlerden drone görüntüsü

-Mağdur Fırat Durmaz ile röp

-Avukat Burcu Pul ile röp

-Düğün işlatmecisi Ceyhun Erkovan ile röp

-Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Can ÇELİK /ADANA,

Haber Kodu : 200920027

=================================

Boğazın şampiyon yüzücülerinin hedefi olimpiyatlar

MERSİN'de çalışmalarını sürdüren 32'nci Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışı şampiyonları, hedeflerini olimpiyat madalyası olarak belirledi. Şampiyona için hazırlıklarını sürdüren 2017 Yüzme Türkiye Şampiyonu olan Ilgın Çelik, "Hedefimde Manş Denizi, Cebelitarık Boğazı var. Manş Denizi'ni geçen en genç sporcu olmak istiyorum. Sonrasında hedefim olimpiyat madalyası kazanmak" dedi.

32'nci Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışı'nda derece elde eden yüzme sporcuları, pandemi sonrası antrenmanlarını yüzme milli takım antrenörü Volkan Burak Tuncil liderliğinde sürdürüyor. Yüzme milli takım seçmeleri ve Avrupa Şampiyonası'na hazırlanan genç yüzücüler, olimpiyat madalyasını kazanmayı planlıyor. 32'nci Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışı'nın tarihteki en genç şampiyon olan Mustafa Sevenay (16), "Kıtalararası Yüzme Yarışı'nda boğaz şampiyonu oldum. Milli takıma gittim. Yurt dışında yüzme şampiyonalarına katıldım. Oralarda ülkemizi temsil ettim. Pandemi süreci bizi de etkiledi, yüzemedik, hissiyatlarımız kayboldu. Hedefim ülkemizi en iyi şekilde temsil etmek" dedi.

ERKEKLERİ GEÇEN İLK KADIN YÜZÜCÜ OLDU

Geçen yıl Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışı'nda 14- 18 yaş kategorisinde birinci olarak erkekleri geride bırakan ilk kadın sporcu olan Ilgın Çelik (18) ise hedefinde Manş Denizi ve Cebelitarık Boğazı, ardından da olimpiyat şampiyonluğu olduğunu söyledi. 2017 Yüzme Türkiye Şampiyonu olan Çelik, "2019'da hem 14- 18 yaş kategorisinde hem de genel klasmanda birinci olarak tarihte bir ilki gerçekleştirdim. Erkekleri geçen ilk kadın sporcu oldum. Bu yıl da 14- 18 yaş kategorisinde birinci, genel klasmanda ikinci oldum. Bu sene benim için zor oldu. Üniversite sınavına  hazırlanıyordum aynı zamanda. Pandemi süresince hem ders çalıştım hem de antrenmanlarımı aksatmamaya çalıştım. Bundan sonraki hedefimde Manş Denizi, Cebelitarık Boğazı var. Manş Denizi'ni geçen en genç sporcu olmak istiyorum. Sonrasında hedefim olimpiyat madalyası kazanmak" diye konuştu.

EN HIZLI DERECESİNİ ELDE ETTİ

Mersin'de düzenlenen yüzme şampiyonasında 400 metre karışıkta 13- 14 yaş kategorisinde 4: 42,47'lik derecesiyle rekor elde eden Atakan Malgil (15) de gözünü olimpiyatlara dikti. Olimpiyat kotası almak için hazırlıklarını sürdüren Malgil, pandemi nedeniyle havuzların kapalı olduğu günlerde gölde yüzerek formda kalmaya çalıştığını kaydetti.

'OLİMPİYAT ADAYI SPORCULARIMIZA GÜVENİYORUZ'

Yüzme Antrenörü Volkan Burak Tuncil ise pandeminin yüzücüleri olumsuz etkilese de olimpiyat kotası almak için çalışmaların sürdüğünü belirterek şunları söyledi:

"Bu pandemi süreci tüm dünyayı olduğu gibi bizi de çok kötü etkiledi. Çalışmalarımızın zirvesindeyken ve milli takım seçmelerinde bu pandemi gerçekleşti. 3 ay yüzemedik. Yüzme sporu için çok uzun bir süreç. Sporcularla internet üzerinden çalışmalara devam ettik. Şuan havuzumuz sadece milli sporculara açık. Günde çift antrenman yapıyoruz. Girişlerde çocukların ateşi ölçülüyor, maske ile girip maske ile çıkıyorlar. Sosyal mesafeye dikkat ediyoruz. Son sezonda burada 75 Türkiye rekoru kırdık. Bu sezon Olimpiyat sezonuydu ama ertelendi. Olimpiyatların ertelenmesi bizim için büyük bir avantaj oldu. Önümüzde 40 hafta var. 5- 6 sporcu olimpiyat adayımız, onlara güvenimiz tam. Sporcularımızın olimpiyatlarda başarılı olacağına inanıyorum."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

-Yüzme havuzundan görüntü

-Yüzücülerden görüntü

-Yüzücülerin antrenmanı

-Mustafa Sevenay ile röp

-Ilgın Çelik ile röp

-Atakan Malgil ile röp

Volkan Burak Tuncil ile röp

Haber-Kamera: Soner AYDIN /MERSİN,

Haber Kodu : 200920030

====================================

Aylarca evine kimseyi almadı, virüs, bayramda gelen kızından bulaştı

KÜTAHYA'nın Gediz ilçesinde, koronavirüs salgını nedeniyle yaklaşık 5 aydır boyunca evine kimseyi almayan ve dışarı çıkmayan Mehmet Karaoğlan (73), ziyarete gelen kızından bulaşan virüsü 1 haftalık tedavisinin ardından yenmeyi başardı. Çok sayıda kronik rahatsızlığı olan Karaoğlan, hastanede gördüğü iyi tedavi sonrası eskisinden daha sağlıklı olduğunu söyledi.

Kütahya'nın Gediz ilçesinde eşiyle birlikte yaşayan Mehmet Karaoğlan, koronavirüsün Türkiye'de görüldüğü mart ayından bu yana tüm tedbirlere harfiyen uydu. Dışarı çıkmayan ve evine kimseye almayan Mehmet Karaoğlan'ın tüm ihtiyaçlarını ise oğlu Abdullah Karaoğlan karşıladı. Denizli'den gelen kızı, damadı ve çocuklarının kendisini ziyaret ettiğini söyleyen Karaoğlan, ardından rahatsızlandığını belirtti. İlk olarak kızının koronavirüs testinin pozitif çıktığını öğrendiğini ifade eden Mehmet Karaoğlan, kendisinde hiç belirti göstermeyen virüsün ziyaret sonrası eşi ve gelinine de bulaştığını vurguladı. Kalp ve şeker hastalığı gibi birçok kronik rahatsızlığı olduğunu kaydeden Karaoğlan, hastanedeki tedavi sonrası eski halinden daha sağlıklı hale geldiğine dikkat çekti.

'EVİME HİÇ KİMSEYİ ALMADIM'

Salgının başladığı günden en son Kurban Bayramı'na kadar olan dönemde evine misafir kabul etmediğini söyleyen Karaoğlan, "Hastalığın çıktığı mart ayından bu yana hiçbir yere gitmedim, evime de kimseyi almadım. İhtiyaçlarımı oğlum Abdullah getirdi, götürdü. Kurban Bayramı'na Denizli'den kızım, damat ve çocuklar geldi. Onlardan mı bulaştı bilmiyorum. Onlar gittikten sonra rahatsızlanmışım. Evin içinde düşmüşüm. Kollarım falan yüzülmüş. Birisi geldi, zil çalıyor. Hastayım, kalkamıyorum, felç oldum diye bağırdım. Çilingir çağırmışlar, o geldi kapıyı açıp beni kaldırdılar. Yatırdılar bir yere sonra hastaneye gittik. Kronik rahatsızlıklar nedeniyle var olan şikayetlerim dışında koronavirüs belirtisi hiç olmadı. Hastaneye gittim, test yaptılar ve 'bir hafta hastanede yatacaksın' dediler, yattım. Pozitif çıktım. Yattıktan sonra taburcu oldum evime geldim. Şimdi Allah'a şükür iyiyim. Virüsteki belirtilerin hiçbiri bende görülmedi" diye konuştu.

'VİRÜS TEDAVİSİNDEN SONRA ESKİSİNDEN DAHA İYİ OLDUM'

Koronavirüs nedeniyle gittiği hastanede çok iyi bir tedavi süreci geçirdiğini anlatan Karaoğlan, "Bacaklarım, ayaklarım, karnım çoktan beri şişiyordu. Zaten şeker ve kalp hastasıyım. Kafa dönmesi, uyku hali ve halsizlik oluyor. Şuan iyiyim. Ayılma bayılma yok. Yemem içmem iyi. Şişliklerim indi. Hastaneye gittikten sonra hepsi düzeldi. İyileştim Allah'a şükür. Hastalıktan daha öncesine bakarsak daha iyiyim. Eşim de hastalandı. Hastaneye yatırdık. O da iyileşti, taburcu olduk. Şimdi ayrı odalarda kalıyoruz. Denizli'deki kızım ve çocuklar da iyileşti. Onlar da taburcu olup evlerine döndüler. Onlar da pozitif çıkmıştı" dedi.

Koronavirüsten korunmak için herkesin elinden gelen çabayı göstermesi gerektiğini ifade eden Karaoğlan, sosyal mesafeye dikkat ederek maske takılmasını tavsiye etti.

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel

Akdeniz Üniversitesi Murat Yılmaz Koronavirüs Genç Güncel Haberler

title